Medya ve İktidar: “Gerçeği, tüm gerçeği, sadece gerçeği…”

Suruç’ta kaybettiğimiz dostlarımızın anısına, en devrimci duygularımızla…

Uzayıp giden bir çamur gibi yalan söylüyorlar. Ekranlarından, gazetelerinden, saraylarından, ‘külliyelerinin’ kürsülerinden bağıra çağıra yalan söylüyorlar. Zorla ellerinde tuttukları iktidarı kaybetmekten korkuyorlar. Korkularından daha büyük korkular salmak istiyorlar. Nefret dolu yüzleriyle, gaz, mermi ve bombalarıyla herkese haddini bildireceklerini söylüyorlar. En soysuz eylemlerini, siyasetin en soysuz ve en bilindik araçlarıyla meşrulaştırmayı amaçlıyorlar. Gasp ettikleri siyasal iktidarı muhafaza etmek için milyonlarca insanın hayatını ölümle sınıyorlar. Yıldırı rejimi, kelimenin gerçek anlamıyla sokaklarda kol geziyor.

Dün bildiklerimizi bugün unutmuşuz gibi davranıyor herkes. Dün yaşadığımız acıları, dün çektiğimiz çileleri, dün yitirdiğimiz canlarımızı unutmuşuz gibi canhıraş bir şiddet çağrısı hüküm sürüyor. Saraylılar kıyım fermanları yayıyor, uçaklar dağları vuruyor, sivil faşistler sokak başlarını tutuyor. Gün günden, faşizmin ve devlet terörünün koyu karanlığına boyanıyoruz, gün günden savaşa sürükleniyoruz. Gazeteler, televizyonlar, internet siteleri ölümlerden manşet çıkarma, acılardan tiraj devşirme peşindeler. Savaşın kanlı ortaklığından nemalanma yarışında herkes.

Savaşın, acının ve şiddetin hepimizi boğmaya çalıştığı bu günlerde ‘Medya Dosyası’ ile karşınızdayız. Dosya editörümüz Yunus Yücel’in kaleme aldığı “Kutsal Üçlü: Medya, Sermaye, İktidar” başlıklı yazısında Türkiye’de medya ortamının ekonomi-politik bir analizini yaparken, Türkiye’de medya ortamının durumunu sadece AKP’nin baskısı ile değil sermaye yapısı ile beraber düşünülmesi gerektiğini söylüyor. Doğan Tılıç ise medyadaki çürümüşlüğü etik bağlamında tartışırken, medya ortamının yapısal çürümüşlüğü içerisindeki “olan” gazeteciliğin, “olması” gereken gazeteciliğe dönüştürülmesi için verilecek mücadelede etiğin rolünün altını çiziyor. Necmi Erdoğan ile Türkiye’de sınıf ilişkilerini, sınıfsal ayrışmaları ve bunun siyasi tarihimizdeki yerini ve medyadaki yansımalarını konuştuk.

Burak Özçetin “Sokak, İnternet, Muhalefet” adlı yazısında, 2007 küresel ekonomik krizden bu yana artan sokak hareketleri bağlamında interneti, internetin muhalefet imkânını ve Türkiye’de internetin durumunu tartışıyor. Adem Yeşilyurt medyadaki dönüşümün haber üretimine etkisini incelediği yazısında, haberin mutfağına ve basın emekçilerinin durumuna dikkat çekiyor. Adem Yeşilyurt ayrıca, sendikalaştıkları için işlerine son verilen Yurt Gazetesi çalışanları ve TGS Başkanı ile bir söyleşi gerçekleştirerek  medya dünyasının göz önünde olmayan kişilerini ve sorunlarını dergi sayfalarımıza taşıyor.

Dosyamızın bir diğer yazısında ise Hüseyin Aykol Türkiye’de alternatif medyanın tarihine ve özelde Kürt medyasına odaklanıyor. Aykol’un yazısı, kurulduğu günden baskıdan yakasını kurtaramamış Kürt Medyasının yaşadıklarını göstermesi açısından anlamlı bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Fırat Yumuşak, gelişen internet teknolojilerinin nasıl denetim ve kârlılık ile birleştiğini, internetin sahte “özgürlük” söyleminin karşısında durumun kullanıcılar açısından çok da iç açıcı olmadığını gösteriyor.

Dosyamızda iki uzun ve iki de kısa çevirimiz var. Marisol Sandoval ve Christian Fuchs tarafından yazılan “Alternatif Medyanın Eleştirel Bir Teorisine Doğru” adlı metni Demet Sayınta çevirdi. Sandoval ve Fuch, katılımcılık temelli alternatif medya tanımlarının bir eleştirisini sunarken, kendi alternatif medya tanımlarını öneriyorlar. Bu anlamda medyanın kapitalizme itiraz üzerinden bir alternatiflik kazanabileceğini iddia ediyorlar. Diğer çeviri ise “‘Post Endüstriyel Toplum’dan ‘Ağ Toplumu’na Geçiş ve Ötesi: Enformasyon Toplumu Teorisinin Siyasi Bağlamı ve Mevcut Krizi” adlı metin Marko Ampuja’ya ve Juha Koivisto’yo ait. Yunus Yücel ve Burcu Karakaya tarafından çevirisi yapılan bu metin ise “enformasyon toplumu” söyleminin kapitalizmin ideolojik değişimleri ile nasıl değiştiğini gösteriyorlar. Bu anlamda, yazarlar Daniel Bell ve Manuel Castells’in teorilerinin hem bir analizini hem de bir eleştirisini sunuyorlar. Aylin Aydoğan, web’in 25. Yılı dolayısıyla yayımlanan web’in ticarileşmesi üzerine, Tim Berners Lee’nin “Geçmiş, Gelecek ve Bugün” ve Christian Fuchs’un “WWW’nin 25. Yıl Dönümü: Sosyalizme Geçiş ya da Barbarlığa Dönüş” adlı metinlerini çevirdi. Lee, Web’in kuruluşunu ve amaçlarını tartışırken, Fuchs ise Web’in kapitalizmin işleyişine göre örgütlenmiş olmasının yarattığı tekellere ve bu durumun yarattığı adaletsizliklere değiniyor. Dosyadaki son yazımız ise Selçuk Candansayar’dan. Candansayar yazısında medyadaki küfrün psikolojisine ve altında yatan saiklere değiniyor ve medyanın nefret söyleminin merkez üssü olduğunu gösteriyor.

Derginin gündem bölümünde Dinçer Demirkent, AKP’nin muğlaklığa dayanan düşman ve savaş konseptine karşı siyasallaşmış bir barış çağrısını gündeme getiriyor. Abdurrahman Aydın ise meşhur algı operasyonu kavramını yerinden edecek bir yazı kaleme aldı.  Politika-Dünya bölümünde Berfin Aktaş Yunanistan referandumu sonrasını değerlendirdiği yazısında Yunanistan’ın siyasal yelpazesinin krize yönelik tutumunun fotoğrafını çekiyor.

Politika-Teori bölümünde Barış Yıldırım’ın özgün bir dil ve üslupla kaleme aldığı yazı, radikal demokrasinin sosyalizmin tarihi içindeki görünümleri olarak düşündüğü Marksizm dışı biçimlerle polemik yapıyor. Ayrıntı Dergi sayfalarında da sıklıkla yer bulan çağdaş radikal düşünceyle yürütülen bu tartışmanın, devrimci-sosyalist hareketin ideolojik zeminleri hakkında yürütülecek zengin bir tartışmanın fitilleyicisi olması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Polemik sayfalarımızda Abdurrahman Aydın, Ermeni Soykırımı’nın 100’ün Yıldönümünde yayınlanan dosyamızla ilgili Azad Alik internet sitesinde yer alan bir eleştiri yazısındaki iddiaları tartışıp, sorguluyor.

Bu sayıda Edebiyat eleştiri bölümünde iki yazı var. Nihan Kaya’nın kaleme aldığı “Ölüm, Sarah Kane ve Ayakkabı Bağcıkları”, henüz 28 yaşındayken aramızdan ayrılan oyun yazarı Sarah Kane’in eserlerini mercek altına alıyor. Oylum Yılmaz ise Kazuo Ishiguro’nun son kitabı Gömülü Dev üzerinden fantastik edebiyat üzerine ilginç bir tartışma yürütüyor. Kitap eleştiri bölümünde ise Hülya Soyşekerci, Fergül Yücel’in “yaşanmışlıklardan süzülen bilgi ve anılarla dolu olan”  İzmirli Devrimciler  kitabını; Ertuğrul Akgün de Necmi Sönmez’in sanat alanındaki 27 yıllık birikimlerine yaslanan “Şimdiki Zamanın Yanında ya da Karşısında” kitabını değerlendiriyor.

Bir sonraki sayımızda “Kent Dosyası” ile karşınızda olacağız.

İyi Okumalar…