Belki de Gezi’den bu yana iyice baskılanan sokak siyaseti bağlamında var olmaya devam eden, bu konuda ısrarcı davranan en önemli siyasi odaklardan birinin kadın hareketi olduğunu görüyoruz. Çok yakın zamanda, İstanbul Sözleşmesi’nin kanun dışı feshine karşı eylemlerde de gördük bunu, ki sembolik düzeyde de uzun zamandır İstiklal Caddesi’ni kazanabilen ilk siyasi hareket de buradan türemişti. Bu bağlamda siz, kadın hareketinin varlığını Türkiye’deki siyasi hareketler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerçekten de bugün esas olarak sokağı kadınlar sahipleniyor ve son derece bilinçli ve cesur bir biçimde ittifaklarını sürekli genişletmeye çalışarak, kimseye yukarıdan bakmayarak ve dışlamayarak politik dayanışmanın benzersiz bir örneğini veriyorlar. Bu paylaşımcı ve kapsayıcı demokratik dayanışma ve iş yapma pratiği, “iş bitiricilik ve sonuç alma” bahanesiyle yukarıdan yürütülen otokratik siyasi eylem anlayışının tam tersi. Kadın mücadelesinde umut veren bir diğer unsur sadece tek bir mahallenin sesi ve eylemi olmaması. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun son baş örtüsü çıkışından sonra başlayan tartışmalarda buna tanık olduk.
Bu içeriğin tamamına dergimizi satın alarak erişebilirsiniz. Satın almak için BURAYA TIKLAYINIZ.