Seçimlere çok az bir zaman kala, Türkiye tarihinin en büyük rant ve ihmal felaketiyle karşı karşıya kaldık. Depremin hemen ertesinde ise “siyaset yapmayın” nakaratı, liberal bir galata dönüştü. Siz Evrensel’deki yazılarınızda da meselenin tepeden tırnağa siyasal olduğunu belirtmiştiniz. O halde açıkça sormakta fayda var: 14 Mayıs seçimleri, enkaz altında kalan İnşaat Rejimi’ne karşı bir zafere dönüşebilir mi? Siz burada muhalefet güçlerinin ve toplumsal bileşenlerin nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Karşı karşıya olduğumuz felaketin adını koymakta yarar var. “Doğal” bir afetten ziyade Türkiye’de geçerli inşaat odaklı sermaye birikim modelinin doğrudan ve/veya dolaylı olarak müsebbibi olduğu bir felaket bu. İktidarın, bilim ve liyakatten uzak ihmalkârlık ve beceriksizliğinin felaketin boyutlarının büyümesinde elbette payı var. Ancak elli binden fazla insanı kaybetmemize neden olan bu büyük yıkımın esas nedenlerini mevcut siyasal iktidarın oldukça mahir bir siyasal temsilcisi olduğu “felaket kapitalizminin” yıkıcı tabiatında aramakta yarar var. Felaket üreten bir birikim modeline yaslanan, felaketin önlenmesi için gerekli kamusal önlemlerin maliyetini üstlenmektense felaketi bir imkân sayan, felaketi önlemektense ona adapte olmayı seçen bir iktidar bu. Yani Türkiye’deki mevcut rejim, “kapitalist felaketçiliğin” tam teşekküllü bir temsilcisi, kapitalizmin en yıkıcı eğilimlerini bünyesinde cisimleştiren bir “felaket iktidarı”dır.
Bu içeriğin tamamına dergimizi satın alarak erişebilirsiniz. Satın almak için BURAYA TIKLAYINIZ.