6 Şubat’ta gerçekleşen depremlerden sonra, özellikle ilk hafta yaşanan kaosun başlıca sebeplerinden biri bölgedeki kentlerin ve kentler arası bağlantıların planlanmasındaki ölümcül hatalardır, tespitinde bulunmak herhalde yersiz olmayacaktır. Gerek şehir içi ulaşım kanallarının kapanması, gerekse şehirlerarası yolların kullanılamaz hale gelmesiyle pek çok noktaya uzun bir süre kurtarma ekipleri de yardım malzemeleri de ulaşamadı. Bu bakımdan, sizce 6 Şubat Depremleri nasıl bir kent planlama anlayışının sonucudur?
Biz Şehir Plancıları Odası olarak yaşadığımız depremlerle sonucunda yaşanan yıkımın oldukça geniş bir coğrafyada yarattığı etkiye bakarak, konunun öncelikle kent ve bölge ölçeğinde ele alınması gerekliliğini savunduk ve bunu defalarca dile getirdik. Benzer içerikte deprem sonrası afeti sadece bina dayanıklılığı, demir ve beton kalitesine indirgeyerek sürdürülen tartışmaların, hem sorunun ve sorumlulukların tespitinde hem de çözüm üretme anlamında bizleri başarısızlığa uğratacağını ısrarla vurguladık.
Bina ve malzeme kalitesi şüphesiz ki önemlidir. Ancak afetin ilk günlerinden beri bizim Oda olarak sürekli tekrarladığımız üzere “Yıkım, kent ölçeğinde yaşanmıştır. Dolayısıyla sorun kent ölçeğindedir ve kalıcı çözüme de bölge/kent ölçeğinden başlayarak ulaşılabilecektir.” Esasen sizin sorduğunuz soruda altını çizdiğiniz hususlarda, bu anlamda kent mekânının bir doğa olayının afete dönüşmesinde ne kadar etkili olduğunu, afet yönetiminde başarılı olup olmama durumunuzun da yine kentsel mekân örüntüsüyle doğrudan ilişkili olduğunu bizlere göstermektedir.
Bu içeriğin tamamına dergimizi satın alarak erişebilirsiniz. Satın almak için BURAYA TIKLAYINIZ.