Önümüz erken seçim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım 2019’da yapılması beklenen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerini, müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin isteğine binaen 24 Haziran’a alındığını ilan etti. OHAL koşulları altında yapılacak seçimlerle birlikte 16 Nisan 2018’de yapılan Anayasa Değişikliği Referandumu’yla kabul edilen hükümet sistemi değişikliği resmen uygulanmaya başlanacak.
Ayrıntı Dergi’nin bu sayısında, bundan tam 50 yıl önce dünyada yaşanan siyasal, toplumsal, kültürel sıkışmaya verilen tepkiler ve getirilen çözümler ile günümüzde yaşanan siyasal, toplumsal, kültürel sıkışmaya verilen tepkiler ve bu sıkışmayı aşmaya yönelik çabalar arasındaki ilişkileri ortaya koyma motifi ile “50. Yılında Mayıs ‘68”i tartışıyoruz. Dosyamızın editörlüğünü Demet Sayınta üstlendi.
Hafıza, birikim ve deneyim aktarımı, toplumsal mücadeleler açısından hayati önemdedir. Bu bakımdan 50. yılında mirasına dair tartışmaların yoğunlaştığı, kısa sürede sönümlenen ve daha çok bir “gençlik hareketi” olarak tanımlanan ‘68’i anlama ve anlamlandırma çabası güncelliğini koruyor. Devrimler ve toplumsal mücadeleler birer ideale dayanırlar; 1789, 1917, 1848 ve 1968’de olduğu gibi. Genel olarak özgür ve adil bir dünyada yaşama ideali. ‘68 bu idealin peşine düşüldüğü ve 21. yüzyıl başında Türkiye’de ve dünyanın hemen hemen her yerinde yaşanan isyan ve grevler için öğretici deneyimlere karşılık gelen tarihsel bir an. Bilge Ursula K. Le Guin’in başkalarının hayatlarımızı bizim adımıza kurmaması için hayatlarımızı icat etmeyi, hayal etmeyi öğrenmemiz gerektiği uyarısının toplumsal muhalefet ve mücadele hafızasıyla tamamlanacağını düşünüyoruz.
Gündem bölümünde Ali Rıza Güngen, Türkiye’nin OHAL nedeniyle adil olmayan bir seçim yarışına sürüklendiği bu günlerde, ağır bir çöküşten önce güç devşirmek isteyen AKP’nin kemer sıkma önlemlerini değerlendiriyor.
Dosyamızın ilk yazısı Şükrü Argın’a ait. Argın, Mayıs ‘68’i devrimci bir ‘Olay’ olma sıfatıyla ele aldığı “50 Yıl Sonra Mayıs 68” başlıklı yazısında ‘68’in etkilerini ‘devrimcilik’ anlayışları üzerinden tartışıyor. Ahmet Tonak ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi de özellikle Amerika’da ve Fransa’da başlayıp tüm dünyaya yayılan Mayıs‘68’in kapitalizmin iktisadi krizleri ile ve söz konusu krizlerin 21. yüzyıl sokak hareketleri ile ilişkisine ve bugün için ‘68’in anlamı üzerine odaklandık.
‘68 döneminin önemli siyasal isimlerinden olan Tarık Ali’nin, ‘68’in 40. yılı için ele aldığı ve güncelliğini hala koruyan yazısında ise savaş karşıtı hareketleri, öğrenci hareketlerini, işçi grevlerini, siyah hareketlerini, kadın hareketlerini ve çevre hareketleri kendi tanıklığıyla değerlendiriliyor. Yazıyı Züleyha Keskin çevirdi. ’68 Hareketinin Türkiye’deki yansımalarına ilişkin ise Yavuz Önen’in tanıklığına başvurduk. Yavuz Önen özellikle ABD ve Avrupa’ya göre politik devrim fikrinin baskın olduğu Türkiye’de ‘68 hareketini farklı kılan nedenler üzerine duruyor.
Cengiz Ekiz, bir eleştiri, yeni bir toplum beklentisi, onu biçimlendirme arzusu olarak tanımladığı “Ütopya”nın, toplumsal muhalefeti yaratan motivasyondan farklı olmadığına dikkatlerimizi çektiği “Şiarı Hakikat” başlıklı yazısıyla özgürlük, adalet ve eşitlik üzerine kurulacak yeni bir geleceğin inşası için “Ütopya”nın yaratabileceği potansiyeli gözler önüne seriyor. Türkiye’deki ’68 Hareketinin bir başka önemli figürlerinden Aydın Çubukçu dergimiz için kaleme aldığı değerlendirmede, Türkiye’de ‘68’in dünyada yaşandığından farkına ve 50 yıl sonra Gezi İsyanı’nın yeni bir dünya yaratma ihtiyacını nasıl görünür kıldığına odaklanıyor.
Ergin Yıldızoğlu Mayıs ‘68’in, 1968-1973 yılları arasına sıkıştırılamayacağını, ne sadece Fransa’ya ilişkin olduğunu ne de sıradan bir isyan olduğunu siyasal, ekonomik ve kültürel nedenleriyle ele aldığı değerlendirmesinde, Türkiye’de de sol hareketin,‘68’in evrensel etkilerinden 80’ler boyunca nasıl bir pay aldığını ve solun içine düştüğü sorunları örgütlenme ve mücadele pratiklerini sorunsallaştırarak genel hatlarıyla tartışıyor.
68 Hareketi, düşünce dünyasına, özellikle de Marksizme katkılarıyla da önemlidir. Önder Kulak ve Kurtul Gülenç Frankfurt Okulu’nun Marksizm ile ilişkisini tartıştıkları “Marksizm ve Frankfurt Okulu İlişkisi” adlı yazılarında ‘yeni sol’un ‘68’deki yükselişine ve sönümlenişine dair değerlendirmeleriyle dosyamıza katkı yaptılar.
Ayşen Uysal Mayıs ‘68’in toplumsal hareketler bağlamında mirasını, ‘68 birikiminin, deneyimlerinin, izleyen dönemlerin toplumsal hareketleri ve siyasal yaşamına aktarımını söylemler/talepler/aktivizm, örgütler, eylem repertuarı gibi üç eksenden hareketle değerlendiriyor.
Devrimci bir hareketin, sanat ve edebiyatı hayatı anlamanın araçları olarak değil, aynı zamanda onu dönüştürmenin araçları olarak kavraması gerektiği düşüncesinden yola çıkan Ömer Türkeş, ‘68 hareketinin özelde edebiyata, genelde düşünce yapısına bıraktığı miras ile sokaktaki radikal değişim talebinin sanat ve edebiyata yansıması üzerine dünya ve Türkiye edebiyatından örneklerle ayrıntılı bir inceleme sunuyor.
Türkiye’deki ’68’in bir diğer tanıklarından olan Haydar İlker ise, 1968 yılında ülkemizde başlayan ilk eylem olarak tarihe geçen DTCF Boykotu sırasındaki tanıklıklarını ve dönemin genel çerçevesini aktarıyor. Dönemin bir diğer tanığı ve “Genç Sinema Hareketi”nin kurucularından Enis Rıza “68 ve Sinema” yazısında, ‘68’i hem etkileyen hem de ‘68’den etkilenen kültür-sanat alanındaki eleştirel tepkileri ve sanatın toplumsal görevini vurgulayan Türkiye’de “Genç Sinema”nın doğuşunu ve seyrini değerlendirdi.
Saadet Aydın, ‘68’de Vietnam Savaşı sürerken dünyanın yüz yüze olduğu açlık ve yetersiz beslenme sorununa bir çözüm olarak sunulan yapay gübre, melez tohum ve pestisit gibi bugünün gıda güvenliğini tehdit eden yeni yöntemlerin ve teknolojilerin uygulanmasını öngören “Yeşil Devrim”, Vietnam savaşı karşıtı barış hareketlerinin marşına dönen parçalarıyla dikkat çeken “Hair” müzikali üzerine yazdı.
Türkiye’de Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nu ele alan yazısında Eren Buğlalılar ‘68’in yalnızca uluslararası bir halk hareketleri silsilesi değil, uluslararası bir politik sanat akımı da yarattığı gerçeğinden yola çıkarak, tiyatroyu sokağa çıkaran, köylerin ve yoksul mahallelerin sorunlarından türettiği oyunlarla halkla birlikte tiyatro yapılmasını savunan DİHT’nin Türkiye’de nasıl kurulduğuna, öncü isimlerine ve çalışmalarına odaklanıyor.
Tunca Özlen, dosyamıza bir katkı olarak da okunabilecek yazısında, gey kimliğinin inşa sürecinin tarihsel seyrini ele alıyor.
Bir sonraki sayımızda dosya konumuz “Şiddet” olacak. Katkılarınızı esirgememeniz dileğiyle, iyi okumalar…