Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra, yüzyıllardır Kürtlerle meskûn olan topraklar dört devlet arasında bölündü: İran, Irak, Suriye ve Türkiye. Kürtler, sömürgeci güçlerin (imzaladığı ve) dört halef devletin yararına olan 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması’nın en büyük kurbanlarıydılar. Bundan dolayı günümüzdeki durum, aynı zamanda Kürt halkının self-determinasyon hakkını görmezlikten gelen yapay (olarak çizilmiş) sınırlarıyla Fransız-İngiliz kolonyalizminin de bir mirasıdır. Kolonyal güçler, Kemalist Türkiye ile birlikte 1923 Lozan Antlaşması’yla tüm bu dört devletteki Kürt halkının 90 yıldır maruz kaldığı ayrım, baskı ve asimilasyonun temellerini atmışlardır. Kürt dili ve kültürü büyük oranda yasaklanmış, Kürtlerin temel self-determinasyon hakları inkâr edilmiş, tekrarlanan isyanlar kanlı biçimde bastırılmıştır.
Batı Kürdistan olarak da bilinen Rojava (Kürtçe “Batı”), Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında yer almaktadır. Bölge, üç kantondan oluşur: Afrin, Kobane ve Cezire. Rojava’ya aslında yalnızca Kürdistan Özerk Bölgesi’ndeki (Irak) tek sınır noktasından ulaşılabilir. Suriye’deki iç savaştan önce bu kantonlar, Arap nüfusun yaşadığı bölgelerden topraksal olarak ayrıydılar. Bu nedenle, Kürt yayınları da bölgeden Suriye Kürdistanı olarak değil, Suriye’nin Kürt bölgeleri olarak bahsetmektedirler.[1]
Esad rejimleri altında Suriye Kürtleri herhangi bir azınlık hakkına sahip değillerdi. 2011 yılının baharında patlak veren iç savaşla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusun durumu daha da kötüleşti. 2012 yılında Kürtler, Kobane’yi askerî güç kullanmadan, savaşmaksızın bağımsız hâle getirmek için Esad rejimiyle müzakerelere başladılar. Daha sonra Kobane’nin Kürtleri küçük topluluklar ve yerel meclisler düzeyinde bir (öz) örgütlenme başlattılar. Bu demokratik meclis sistemi kanton düzeyine ulaştı ve zamanla, 2013 yılının sonlarında, bu üç kanton, Rojava olarak adlandırılan kapsayıcı birleşik bir Özerk Bölge altında birleşti.
2013 yılında PYD (Demokratik Birlik Partisi) liderliğindeki Kürt hareketi ülkenin Kürt bölgesinin büyük kısmında denetimi ele geçirdi. Kasım 2013’te PYD, özerklik ilan etmek için tüm hazırlıkları tamamladıklarını ve Toplumsal Sözleşme (Charter of Social Contract) adlı bir anayasanın hazırlandığını duyurdu. Aynı dönemde (Kasım 2013), PYD, Hıristiyan Süryani Birlik Partisi (Christian Suryoye Unity Party) ve daha küçük politik güçlerle birlikte bir geçici yönetim kurmaya karar verdi. Böylece 21 Ocak 2014 tarihinde Cezire Kantonu özerklik ilân etti. Onu 27 Ocak 2014’te Kobane Kantonu ve 29 Ocak 2014’te ise Afrin Kantonu takip etti. Her üçü de Türkiye ile sınırları bulunan bu kantonlar, yeni statülerini, muhalefeti ve rejimi dâhil etmeden ilân etmişlerdir. Muhalifler, açıkça her türlü özerkliğe karşı çıkarken rejim henüz resmî olarak bir tepki göstermemiştir. IŞİD ve El Kaide ile bağlantılı diğer örgütler gibi İslamcı muhalif gruplar, özerk bölgelere karşı açık bir savaş yürütmekte ve Kürtlerin yanı sıra Hıristiyanlara da zulmetmektedirler.
Rojava’da halkın devrimi, her biri demokratik öz-yönetim meclislerine sahip üç özerk kantona bölünmüş özerk bir bölgenin oluşturulmasıyla sonuçlandı. Yönetimin, Suriye’nin kuzeyindeki toplumun çok uluslu ve çok dinli yapısını yansıtması gerekmektedir. Amaç, üç kantonu birleştiren ve yönetimin tüm kademelerinde çok uluslu bir temsil kuran demokratik ve konfederal bir sistem oluşturmaktır. Ancak, PYD nüfusunun çoğunluğunu Kürtlerin değil, özerk bölgeye katılıp katılmayacaklarına demokratik olarak karar verememiş olan Arapların oluşturduğu toprakları da ilhak etme yönündeki girişim iddiasından ötürü eleştirilmiştir. “Anayasa”da (Toplumsal Sözleşme) Rojava, insan haklarına saygı, özellikle de kadınlara eşit haklar sağlama, din özgürlüğü ve idam cezasını yasaklama konusunda sorumluluk almıştır.
PYD, herkes için bir alternatif oluşturma ve herhangi bir etnik grubun talep ve çıkarlarını dayatmama konusunda ısrarlıdır. Aynı zamanda Suriye’deki iç savaşın parçası olmayı reddetmiş ve yalnızca Esad rejiminden ya da IŞİD ve El Nusra Cephesi gibi cihatçı grupları da içeren NATO destekli muhalif gruplardan gelecek saldırılara karşı kendilerini savunmak maksadıyla askerî güç kullanacaklarını ilan etmiştir. Bununla birlikte bu kantonlar IŞİD güçlerinin devamlı saldırısı altındadır. Şu anda IŞİD saldırılarını, Kürt öz-savunma güçleri YPG’nin (Halk Savunma Birlikleri) kararlı IŞİD radikalleri ile tarihsel bir direnişle mücadele ettiği Kobane kantonuna yoğunlaştırmıştır. Rojava bölgesi tüm taraflardan ve özellikle de Suriye resmî yönetimi ve Türkiye tarafından izole edilmiştir. Batı yanlısı Kürdistan Özerk Bölgesi’nin (Irak) yanı sıra Suriyeli muhalif güçlerin bile Rojava ile etkin bir işbirliği bulunmamaktadır. Batı medyası Suriye’deki Kürt direnişini büyük oranda görmezlikten gelmiştir. 2014 yazında askerî ve insanî desteğin bulunmayışı Kobane şehrinin IŞİD güçlerinin saldırısı altında neredeyse teslim olmasına yol açacaktı. Ocak 2014’te PYD resmî olarak, YPG’nin tüm Kobane bölgesinde IŞİD’i kesin olarak mağlup ettiğini bildirmiştir.
Rojava’nın özerk kantonlarının temelini oluşturan Toplumsal Sözleşme, bölgede toplumsal ve politik yaşamı şekillendiren ilkeler açısından tarihsel bir kırılmadır. Şu anda her üç kantonda da uygulanmakta olan Sözleşme, Rojava’nın yönetimine tüm tarafları dâhil eden demokratik bir anlaşma olarak görünmektedir. Sözleşme, abartısız olarak bu bölge halkının şimdiye kadar sahip olduğu en demokratik anayasadır. Sözleşme’nin girişinin ilk paragrafı şöyle der:
“Biz, demokratik öz-yönetim bölgelerinin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri Keldaniler, Aramiler), Türkmenler, Ermeniler ve Çeçenler, kendi özgür isteğimizle, ırk, din, mezhep, düşünce ve cinsiyet ayrımı olmaksızın ekolojik denge, din ve inanç özgürlüğü ve eşitlik ilkeleri gereğince adalet, özgürlük, demokrasi ve kadın ve çocukların haklarını güvence altına almak için, demokratik bir toplumun, karşılıklı anlayış ve çeşitlilik içinde bir arada yaşamayı ve halkların self determinasyon ve öz savunma haklarına saygıyı sağlayacak politik ve ahlâkî dokuya ulaşmak için bu sözleşmeyi ilan ediyoruz.” [2]
“Bu demokratik öz-yönetimin özerk bölgeleri, ulus devlet konseptini ve askerî güç, din ve merkeziyet temeline dayanan devleti tanımazlar.” şeklinde devam eder.
Bugün Rojava, ne halen de jure olarak ait olduğu Suriye devleti tarafından, ne de herhangi bir yabancı devlet tarafından resmî olarak tanınmış olan de facto bir özerk bölgedir. PYD liderliğinde Rojava, bölgede yüzyıllardır yaşayan tüm dinî ve etnik toplulukların bir arada yaşayabileceği, işleyen bir örnek oluşturmaktadır. Rojava’nın de facto özerkliği, bir başarısız devlet çerçevesindeki diğer kendini yöneten birliklerin özerklik benzeri düzenlemeleri ile kıyaslanabilir. Rojava, kamu yönetimi, sivil hizmetler ve temel altyapının öz düzenlemesinin bir örneğidir. Dikkatin çoğu hâlâ, önceki topraklarının çoğu kısmı üzerinde kontrolünü kaybetmiş olan başarısız bir devletin içerisindeki öz savunmaya verilmektedir. Başka hiçbir güç mevcut dönemde resmî olarak Suriye’nin Kürt hareketi ile self determinasyon için işbirliği yapmazken PYD, PKK ile müttefiktir. PYD, çok sayıdaki Suriyeli muhalif grup ile birlikte Esad rejimi karşıtı savaşı aktif olarak desteklememektedir. Demokratik özerklik ilan ederek Suriyeli Kürtler bölgedeki tüm eski Suriye devlet yapılarını askıya almışlardır. Medenî hukuk ve ceza hukuku ile ilgili bir çeşit yerel mahkeme olan barış komitelerine dayanan ayrı bir adlî sistem oluşturmuşlardır.
Rojava’daki halk yönetimi 2012’den bu yana nüfus için özerk kamusal altyapıyı inşa etmiştir. Okullar yeniden düzenlenmiş ve şimdi Kürtçe hizmet vermektedir. Kadınlar, demokratikleşme, toplumsal örgütlenme ve hatta kendi silahlı güçleri (JPG) içinde askerî direniş süreçlerinde özellikle güçlü bir role sahiptir. Politik öz örgütlenmenin tüm kademelerinde kadın meclisleri vardır. Tüm genel halk meclislerinde eş başkanlıkla (bir erkek, bir kadın) birlikte %40’lık bir kadın temsil oranı bulunmaktadır. Çok-eşliliğin yasaklanması gibi, kadınlara yönelik ayrımcılığı önlemek amacıyla birkaç yasa çıkarılmış ve Rojava’nın özerk toplumunda ataerkil yapılar genellikle sorgulanmıştır. Kadın hareketinin gücü, Rojava’nın demokratik özerkliğinin omurgalarından birini oluşturmaktadır.
Bugün Rojava’da Süryaniler, Araplar, Hıristiyan Asuriler ve Ezidîler gibi farklı etnik gruplar, Kürt çoğunlukla birlikte yaşamaktadır. Ne komşu ülkeler Türkiye ve İran’ın, ne de İslam Devleti’nin, bu örneğin diğer bölgelere yayılmasında çıkarı vardır. Bu nedenle Türkiye, Rojava ile ulaşım ve ticaret ilişkilerinin yanı sıra insanî desteği de boykot etmektedir. Türkiye son dönemlerde, insanî yardımın bu sıkıntılı nüfusa ulaşabilmesi için Rojava bölgesine sınırlarını açması talepleriyle karşı karşıyadır. Yalnızca Kürtlerin yaşamadığı, aynı zamanda tüm ülkeden mültecilerin sığındığı bu bölgelerde insanlar, dinleri ya da etnik arka planlarından bağımsız olarak gıda ve ilaç gibi en hayatî şeylerden yoksundurlar. Bunları sağlamak, özellikle bu bölgelere güneyden ulaşım Suriye rejimi ve özellikle IŞİD olmak üzere muhalefet savaşçıları tarafından ve kuzeyde de PKK ile savaşan Türk birliklerince engellenmiş olduğundan mümkün değildir. Türkiye, PKK ile 30 yıllık çatışması temelinde genel olarak tüm bölgede Kürtlerin daha güçlü bir pozisyon elde etmesine karşı çıkmaktadır. Bu nedenle Türkiye, bir yandan en şiddetli biçimde Rojava özerk bölgesine saldıran IŞİD güçleri ve savaşçılarına daha fazla serbestlik sağlarken, diğer yandan Rojava’nın Kürt öz-yönetimine doğrudan bir tehdit oluşturacak şekilde tüm Suriye-Kürt sınırı boyunca bir güvenlik bölgesi oluşturulması için uğraşarak çelişkili bir strateji izlemektedir.
Ayrıca bkz.: Thomas Schmidinger: Krieg und Revolution in Syrisch-Kurdistan. Analysen und Stimmen aus Rojava. Madelbaum Verlag, Wien 2014.
Çeviri: Menekşe Sözbilir
Not: Bu yazı, Nika Yayınevi tarafından yayınlanan “Modern Özerklik Sistemleri: Dünya Özerklik Örnekleri” isimli kitabın 2. Baskısından alınmıştır.
DİPNOTLAR
[1] Mustafa Nazdan (1988), Die Kurden in Syrien, in: Gérard Chaliand (Ed.), Kurdistan und die Kurden, Band 1, Gesellschaft für bedrohte Völker, Göttingen, 400
[2] Rojava Anayasası için bkz. http://civaka-azad.org/wp-content/uploads/2014/03/info7.pdf