Sağlık Emekçilerinin Eylemleri: Pandemi Öncesi-Sonrası (2015-2020)

2014’te Çapa Tıp Fakültesinde çalışan taşeron temizlik işçisi Zafer Açıkgözoğlu hastanede kaptığı enfeksiyon ile hayatını kaybetti. Görevi olmayan işe zorlanması, eğitim almadan tıbbi atıklarla ilgilenmek zorunda bırakılması, temizlik işininin “basit” bir iş görülmesi ve değersizleştirilmesi taşeronlaştırmayla mümkün oldu. Ölmeden hemen önce yazdığı mektupta “biliyorum beni unutacaksınız” dedi. Pandemide yaşamsal emeğin toplum gözünde önem kazanmasıyla kendisini hatırlayalım.

Resmi iş kolu sağlık olmayan, genel işler, turizm gibi alanlarda görünen, ama sağlık sektöründe çalışan işçileri örgütleyen sendikalar yıllardır sağlık hizmetinin bir bütün olduğunu savunuyorlar.[1] Sağlığın sadece sağlık personeli ile sağlanamayacağını ve sağlığın tüm boyutlarıyla bir bütün olarak düşünülmesi gerektiğini pandemi kanıtladı. Doktor, asistan doktor, temizlikçi, laborant, eczacı, hemşire, temizlik personeli, hastabakıcı, güvenlik görevlisi, veri giriş personeli, teknisyen, yemekhane ve ambulans çalışanları, sağlık kurumlarının çağrı merkezi çalışanları toplumsal faaliyetlerin minimalize edildiği dönemde hayatlarının en yoğun dönemini yaşadılar.

11 Mart’ta ilk vakanın açıklanmasından itibaren toplumsal faaliyetler minimize edildi. Faaliyetler azaldı ama hayat devam etti. Bu durum bize kimlerin emeğinin yaşamsal olduğunu, değerli olanın da yaşamsal emek olduğunu gösterdi. Yaşamsal olan emek uzun süredir değersizleştirilmekte. Ücretlerin sağlıklı beslenmeye ve sosyalleşmeye yetecek kadar olmadığı, koşu bandındaymışcasına çalıştığınız ama ücret ya da kıdem açısından hiçbir yere varmayan işler emek piyasasında hakim. Bu işlerde çalışmak istemeyenler sermaye tarafından iş beğenmemekle suçlanıyor. Beceri konusunda gerçekliğin tersine teknokratik bir görüş hakim. Bu görüşe göre teknoloji gelişir, daha gelişkin becerilere ihtiyaç duyulur, yüksek eğitim artar, profesyonel topluma geçilir ve beceri gerektirmeyen işler ise zaman içinde yok olur.[2] Braverman[3] gibi düşünürler ise bu görüşü eleştirir ve beceriye yaklaşımı endüstrinin teknik ihtiyaçları doğrultusunda değil daha çok farklı çıkarlara sahip olanların arasındaki iktidar ilişkileriyle açıklar. Bu nedenle Braverman beceri yükselmesinden değil niteliksizleştirilen emekten, vasıfsızlaştırmadan bahseder. Braverman’ın beceriye sosyal bir mesele olarak yaklaşan tutumu daha açıklayıcı olsa da pandemi bize şimdiye kadar düşük ücretlilerin ve kadınların, en çok da bu iki grubun kesişim grubunun iyi bildiği başka bir şeyi gösterdi. Becerinin egemen politikası düşük ücretli işleri yapması kolay işler olarak kodluyor. Yüksek beceri istemeyen, düşük ücretli işler zor, bedenen ve ruhen yıpratıcı ve tehlikeli olabilir. Hatta çoğunlukla böyle. Bu değer düşürmenin değişmesi gerektiği ortada. Mayıs 2020’de küresel bir çağrı bu noktaya işaret ediyor ve “İşi Demokratikleştir, meta dışı yap, iyileştir”[4] başlığıyla yaşamsal işlerin piyasa dışına çıkarılmasını öneriyordu. Emeğin yeniden değerlemesi sorununu acil bir ihtiyaç olarak emek cephesinin gündeminde tutmamız gerekiyor.

Pandemi sürecinde vasıfsız denilerek zorluğu gizlenen ve düşük ücret verilen işlerin ne kadar zor olduğu özellikle yaşamsal olan alanlarda ortaya çıktı. Pandemi, sağlık çalışanlarının emek ve meslek örgütlerinin gündeminin toplumun gündemi olduğunu gösterdi. Yaşamsal işlerin önemi, sağlık sektöründe taşeron olmaması gerektiği, sağlıkçılara yönelik şiddet hepimizin meselesi olarak konuşuldu. İşçi sağlığı meselesinin toplum sağlığı meselesi olduğu ve sorunu sadece yaşayanların değil bizim ortak meselemiz olduğu görüldü. Covid-19 sağlık hizmetinin bir bütün olduğunu kanıtladı. İşçi sınıfı içindeki beyaz yaka – mavi yaka, ya da eğitimli olan olmayan ayrımı pandemiyle beraber yerini yaşamsal olan ve olmayan ayrımına bıraktı.

Peki bu dönüşüm sağlık alanındaki emekçilerin eylemlerine yansıdı mı? Bu soruya cevap bulmak için pandemi öncesindeki ve pandemi sonrası gerçekleşen emekçi eylemlerine bakarak talepleri değerlendirmeye çalıştım. Bunun için benim de üyesi olduğum Emek Çalışmaları Topluluğunun topladığı Türkiye’de gerçekleşen işçi sınıfı eylemleri verisinden sağlık sektöründeki verileri ayırıp bir kısa bir değerlendirme yaptım.[5] Pandemi sırasında eylem yapmak zor, hatta kimi zaman yasaktı.[6] Eylem sayılarında önceki yıllara göre azalış olacağı kesin. Yine de bu izlemeyi daha çok eylemlerin taleplerindeki değişimi göstermek ve pandemi senesinin sağlık emekçilerinin direnişi açısından resmini çizmek amaçlı önemli buluyorum. Diğer yandan eğer sağlık emekçilerinin talepleri ile toplumun çıkarları arasındaki örtüşme daha net görünür olduysa eylemlerin dilinin ve taleplerinin bu örtüşmeyi gösterip göstermediği, eylemlerde işyerindeki iş koşullarını aşan bir talep olup olmadığı da bir merak konusu. En basitinden sağlıkçılara yönelik şiddet sağlıktaki piyasalaşmayla ilişkilendirildiyse işyeri-toplumsal ilişkisi kurulmuş diyebiliriz. Pandemide, kilit iş kollarında çalışanların, az bulunan becerilere sahip emekçilerin, örgütlü olanların taleplerini elde etme güçlerinin de daha yüksek olacağını söyleyebiliriz ancak eylemlerin sonuçlarının değerlendirmesi bu yazının sınırları dışında kalıyor.[7]

Yönteme dair

Gazete haberlerinden[8] yola çıkarak oluşturduğumuz veri, gazetelere yansımayan eylemleri içermiyor. Veri, eylemleri kimler, neden, nerede, kiminle yapmış, kolluk kuvvetleri müdahale etmiş mi gibi sorulara cevap veriyor. Eylemleri görünür kılmak önemliyse de sokakta görünmeyen bir mücadelenin olduğunu da akılda tutmak gerekiyor.

Eylemlerin Değerlendirmesi

Pandeminin ilk aylarında sağlık emekçileri akşamları pencerelerden alkışlandı. Devletin üst kademeleri de buna eşlik etti. Sağlık emekçilerinin bir kısmına ücretsiz ulaşım desteği verildi. Pandeminin başında tavandan ek ödeme vaat adildi. Devlet katlarından gelen sağlıkçı takdiri emekçiler arasında gerçekçi bulunmadı. Ücretsiz ulaşımda aile sağlığı merkezi işçileri dışarıda bırakıldı,[9] ek ödeme yönetilemedi.[10] İş yükünün zorlayıcılığı ile istifaların artması üzerine doktorlara gelen istifa yasağı[11] sağlıkçıların yıpranmayla ilgili eleştirilerini artırdı.[12] Bu bağlamda sağlık alanı çalışanları taleplerini sokakta ya da başka mecralarda dile getirdiler.

Değerlendirme için sağlık alanında gerçekleştirilen emekçi eylemlerini 2015-2020[13] aralığında değerlendirdim. Sağlık alanında emekçilerin yaptığı eylemlerde 2015 sonrası düşüş gözleniyor. 2016 sonrası Türkiye’ye yapılan emekçi eylemlerinin %5-7 aralığındaki bir oranını sağlık alanındaki emekçilerin yaptıkları eylemler oluşturuyor. Bir mesele kapsamında birden fazla tekil eylem gerçekleştirilebilmekte. 2015-2020 arasında gerçekleştirilen 295 eylem vakası kapsamında gerçekleşen 473 tekil eylemin %37’sini 2015 yılında yapılan eylemler oluşturuyor. 2015 yılındaki yoğunluk taşeron işçilerin kadro talebi nedeniyle gerçekleşmiş. 2016’da 696 sayılı KHK ile 4C statüsündeki işçilerin 4B statüsüne geçirilmesi ile bu nedenle yapılan eylemlerde azalma gözleniyor. 2016 sonrasında güvenlik soruşturması, bazı kurumların kadro alımına dahil edilmemesi ve diğer nedenlerle kapsam dışı bırakılan işçilerin, KHK ile işten atılanların ve 4B statüsünün özlük haklarının geliştirilmesine yönelik yapılan eylemlerinin devam ettiğini görüyoruz.

Tablo1. 2015-2020 Sağlık Emekçilerinin Eylem Sayıları

2015 2016 2017 2018 2019 2020 Toplam
Sağlık Vaka sayısı 111 41 39 34 42 28 295
Sağlık Eylem sayısı 175 69 92 41 66 30 473
Toplam Vaka sayısı 754 608 607 642 617 3.228
Toplam Eylem sayısı 1.116 729 1.313 1.197 1.061 5.416
Sağlık/Toplam Vaka %15 %7 %6 %5 %7 %9
Sağlık/Toplam Eylem %16 %9 %7 %3 %6 %9

*Tabloda henüz verisi toplanmayan bilgilerin yerleri boş bırakılmıştır.

Eylemlerde birden fazla talep dile getirilebiliyor. Her bir eylemdeki talepleri biraraya getirdiğimizde 436 talep görüyoruz. 436 talebin %16’sı diğer bir deyişle ise vakaların neredeyse dörtte birine yakın oranı (%23) sağlık emekçilerinin sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili. Bu kapsamda gerçekleşen eylemler çoğunlukla sağlıkta şiddet sorunu nedeniyle yapılan eylemler. Kimi eylemlerde sağlıktaki şiddetin 2003’te hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Programıyla ilgisi kurulmaktadır.[14]

Grafik 1. 2015-2020 Sağlık Emekçilerinin Eylemlerinin Nedenleri – I

İşçi sağlığı, iş cinayeti

23%

İş yükü, fazla mesai yükü

12%

Çalışma şartları-ücret dışı

11%

İşteyken ücret gaspı

8%

İşten atma

8%

Düşük ücret

8%

Yıldırma, keyfi ceza

7%

Taşeronlaşma

7%

Kalıcı iş ve kadro talebi

7%

1 Mayıs haftası eylemleri

7%

Piyasalaşma-Sağlıkta Dönüşüm

5%

Ek ödeme

4%

KHK İle işten atma, açığa alma, sürgün

4%

TİS

3%

Sendikalaşma

3%

Dayanışma

3%

Diğer ülke gündemi

3%

Toplumsal cinsiyete ilişkin

2%

Ek gösterge

2%

TİS hakkı

2%

Covid19 Meslek Hastalığı Olsun

2%

Yemek

2%

Yıpranma payı

2%

Vergi

1%

Performans sistemi

1%

İşten çıkarma sonrası ücret-tazminat gaspı

1%

Detaylara baktığımızda pandemiye kadar işçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamında en sık dile getirilen gündemin sağlıkçılara yönelik şiddet olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim şiddet karantinanın (Mart-Haziran 2020) hemen öncesi sağlıkçıların en önemli konusu sağlık emekçilerine yönelik şiddetti 15 Mart 2020’de iş bırakacakları bir mitingle protesto edilecekti.[15] Pandemi sonrası işçi sağlığına yönelik eylemlerde tükenme ve çalışırken pandemiye yakalanan/hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin eylemlerde gündem yapıldığını gözlemleyebiliyoruz.[16] Aşağıdaki tabloda yüzde yerine sayılar gösterilerek son 6 yılın eylem talepleri 2020 ile karşılaştırılmıştır.

Tablo 2. 2015-2020 Sağlık Emekçilerinin Eylemlerinin Nedenleri -II

Toplam 2020
İşçi sağlığı, iş cinayeti 67 9
İş yükü, fazla mesai yükü 39 8
Ek ödeme 13 8
1 Mayıs eylemi çağrı eylemi dahil 20 7
Piyasalaşma _Sağlıkta Dönüşüm 15 6
Ek gösterge 7 6
Covid19 Meslek Hastalığı Olsun 6 6
Taşeronlaşma & Kalıcı iş ve kadro talebi 42 5
Yıpranma payı 5 5
Düşük ücret 23 3
Ücret, tazminat gaspı 28 2
Yıldırma, keyfi ceza 22 2
TİS 15 2
Dayanışma_destek eylemi_grevi 8 2
Çalışma şartları 33 1
Diğer 8 1
Vergi 3 1
Koruyucu ekipman 1 1
Kısa çalışma 1 1
Zorunlu yıllık izin 1 1
İşten atma 25
Diğer ülke politikası 15
KHK İle işten atma, açığa alma, sürgün 12
Sendikalaşma 8
Toplumsal cinsiyete ilişkin 7
Yemek 6
İşyerinin kapanması 1
Tek tip üniforma 1
Sağlık Bakanının sözleri 1
Ayrımcılık 1
İşsizlik 1
Kreş 1
Baz 295 28

 

Pandemi yılı olan 2020’de sağlık emekçileri 28 eylem kapsamında 30 tekil eylem gerçekleştirilmiştir. Bu eylemlerin biri iş durdurma özelliğine sahiptir. 25’inde basın açıklaması, eylemin türüdür. Eylemlerin 21’i hak geliştirme özelliğine sahiptir. Pandemi öncesi daha çok hak savunma niteliğine sahip eylemlerde yer alan, pandemide kritik gücü görünür olan sağlık emekçilerinin pandemi döneminde ise hak geliştirme niteliğine sahip eylemler gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz.

Eylemlerin 25’inde örgütleyici bir sendika yer almaktadır. Bu eylemlerin 13’ünde memur ve işçi sendikaları beraber hareket etmiştir. Kesk Ses, Disk Dev-Sağlık-İş, Türkiş Sağlık-İş, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası gibi sendikaların yanısıra Tabip Odaları, Diş Hekimleri Birliği, Hemşireler Birliği, Psikologlar Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği gibi mesleki oluşumlar ya da Asistan Hekim İnsiyatifleri gibi platformlar da eylemlerde yer almıştır. Sadece 2 eylemde herhangibir kurum dahiliyeti gözlenmemiştir.

Emek örgütleri tarafından sağlık iş kolunda pandemi öncesi yıllarda gerçekleştirilen eylemlerde zaman zaman eğitim, ücret, iş koşulları konularında farklılaşan doktor, hemşire, memur, kamu işçisi ve taşeron işçi olarak çalışanlar diğer iş kollarından farklı olarak beraber yer aldılar. Kimi zaman işyeri temelli nedenlerle, kimileri ise sağlığın piyasalaştırılmasına karşı beraber eylemler gerçekleştirdiler. Beraber eylem yapma oranının pandemi yılı en yüksek skora ulaştığı söylenebilir. Eylem sayısının azlığı göz önünde tutulsa bile bu oran bundan sonraki süreç için de ip ucu olabilir.

Tablo 2. 2015-2020 Sağlık Emekçilerinin Eylemlerinde İstihdam Türleri

2015 2016 2017 2018 2019 2020 Toplam
İşçi %41 %37 %28 %56 %29 %32 38
Doktor, hemşire, sağlıkçı %21 %5 %23 %24 %10 16
Memur %6 %5 %10 %12 %5 6
Emekli %2 1
Genel katılım %31 %54 %38 %9 %57 %68 40
Baz 111 41 39 34 42 28 295

 

Sağlık emekçilerinin gerçekleştirdiği 30 tekil eylemin 22’sinde cinsiyet açısından eşit bir görünüm gözlenmektedir. Tüm Türkiye’deki eylemleri değerlendirdiğimizde %30 civarinda olan kadın görünürlüğü sağlık alanında çok daha yüksektir.

Eylemler ağırlıklı olarak işyerlerinde, Sağlık Bakanlığına yönelik gerçekleşmiştir. Sağlık emekçilerinin kamuoyuna seslenmek amaçlı, kent merkezlerinde ya da kent merkezlerindeki SGK gibi kurumların önünde yaptıkları bir eyleme rastlanmamıştır. Bu sonucu değerlendirirken pandemi koşullarını aklımızda tutmak gerekir. Pandemide sağlık alanı çalışanı olmayan emekçilerin sağlık hizmeti ile ilgili taleplerini dile getirdikleri bir eylemine de rastlanmamıştır. Eylemlerin dördüne kolluk kuvvetleri müdahale etmiştir. Eylemlerin 14’ü İstanbul’da, 5’i Ankara’da, 3’ü İzmir’de, 6’sı ise diğer illerde gerçekleştirilmiştir. Özel sektörde daha önceki yıllarda olduğu gibi pandemide de çok az sayıda eyleme rastlanmıştır.

Tablo 3. 2015-2020 Sağlık Emekçilerinin Eylemlerinde Sektör

2015 2016 2017 2018 2019 2020 Toplam
Kamu %96 %100 %100 %88 %83 %96 %95
Özel %2 %12 %7 %3
Toplu %10 %4 %2
Baz 111 41 39 34 42 28 295

 

Sokakta Görünmeyen, Sayılara Yansımayan Mücadele

Pandemide eylem sayısı az olsa da sağlık emekçileri diğer kanallarla da sorunlarını ve taleplerini dile getirdiler. KESK SES tarafından düzenlenen kadrolu sağlık çalışanının sayısının artırılmasına yönelik imza kampanyası, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde Başhekimliği’ne verilen dilekçelerle Covid’li çalışanların 10. Günde çalışmak zorunda olmalarının değiştirilmesi, çalışanların taktıkları siyah kurdelelerle sağlık alanı çalışanlarının ölümlerini görünür kılmaları, hayatını kaybeden çalışanlara saygı duruşlarıyla Covid19’un meslek hastalığı sayılması taleplerini dile getirmeleri, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya soruşturma açılması üzerine tabip odalarının gazeteye verdikleri ilan, İzmir’de sendika ve tabip odalarının dilekçelerle sağlık alanında çalışanlar için ekmek arası yemekleri menülü yemeğe dönüştürülmesini sağlamaları, Samatya Devlet Hastanesinde dinlenme süresinin artırılması, Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’nde nöbetin haftalık mesaiden ayrı değerlendirilmesinin hastane içindeki eylemlerle kabul ettirilmesi, Erzurum Ağız Diş Sağlığı Merkezinde görevli hekim ve klinik çalışanlarının ek ödemelerini bu haktan faydalandırılmayan sağlık işçileriyle paylaşması, ek ödemelerdeki sorunlara karşı alkışlı protestolar ve dilekçe kampanyaları, Tabip Odalarının sağlıkçıların barınma sorunlarına çözüm üretmeleri, Türkiye Psikiyatri Derneğinin sağlık çalışanları için Ruhsal Destek Hattı kurması, TTB’nin tükenen sağlıkçılara dikkate çekmek için arası ışık açıp kapatma eylemine çağrısı 2020 pandemi yılının sayılara yansımayan ama mücadelenin önemli ayaklarını oluşturan kısmıydı. Sokak dışındaki müzakere ve mücadele de çeşitli kazanımlar getirdi.

Sağlık alanı çalışanların deneyimlerini paylaşan haberlerin detaylarına baktığımızda istihdam tipleri arasındaki ayrımın ayrımcılığa dönüştüğünü örneğin temizlikçiler için sağlıkçılar için uygulanan pandemi önlemlerinin uygulanmadığını görebiliyoruz. Yine görev tanımlarının sınırlarının kaldırılması ve iş yoğunluğunun artması sağlıkta çalışan işçilerin pandemiyi kendilerini daha değerli hissettikleri değil en değersiz hissettikleri dönem haline getirmiş. Asistan hekimler artan iş yükleriyle beraber protestolarda sık gördüğümüz bir grup.

Düzenli test, aşı, koruyucu ekipmanların sağlanması, çalışma saatlerinin kısaltılması ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına engel olmak için dinlenme sürelerinin insani sürelere getirilmesi, kadro dışı bırakılan deneyimli sağlık çalışanlarının işe alınması, çalışan sayısının artırılması, ek ödemelerin taşeron ve özel sektörü de kapsaması, Covid19 olan çalışanların çalışamadıkları süreçteki kesintilerin kaldırılması deneyim paylaşımlarında sık karşılaşılan talepler. Ek ödemelerdeki eşitsizliklere karşı eylemlerin soruşturma ile karşılaştığı oldu. Ek ödemelerin çalışanlar arası rekabeti körüklediği ve ekip işi olması gereken yerde iş barışını bozduğu sendikacılar tarafından sıklıkla dile getirilen bir eleştiriydi.

Sonuç

Pandemi öncesi sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, KHK ile atılma ve kadroya geçişte kapsam dışı bırakılma, ek gösterge, işin yoğunlaşması, performans yerine emeklilik sonrasını etkileyecek temel ücretin artırılması, taşeronda ise temel hakların gaspına karşı savunma sağlık emekçilerinin işyeri temelli eylemlerinin gündemini belirlemekteydi. Sağlıkta piyasalaşma, ücretsiz sağlık hakkı ve sağlık iş kolunun tüm çalışanlarıyla bir bütün olarak görülmesi taleplerinin olduğu eylemler ise işyerinin ötesine geçen protestolardı.

Pandemi sonrası sağlık emekçilerinin taleplerinin toplumsal taleplerle örtüşebileceği beklentisi ile yıllara göre sağlık sektöründeki eylemlere baktığımızda –sayısının az olduğunu aklımızda tutarak- eylemlerin hak savunmadan hak geliştirmeye ağırlık verdiğini, bu eylemlerin daha yüksek oranla farklı pozisyondaki sağlık emekçilerini biraraya getirdiğini söyleyebiliriz. Pandemi gündemiyle ek ödemelerdeki eşitsizlikler, Covid19’un meslek hastalığı kabul edilmemesi,[17] özel hastanelerde çalışanların ‘hasta yok’ denerek işten atılması, uzun saatler nöbet tutma, yıpranma payı talebi, emekçilerin çocuklarının bakımının bir krize dönüşmesi, fiziki ve duygusal olarak ağır iş yükü, 4B’nin özlük hakları eylem nedenleri arasına girdi. İşyeri temelli eylemler ve talepler pandemiyle işyerini aşan bir gündem oluşturdu. Eylemler işyeri temelli olsa da talepler daha geniş bir alanı kapsadı. Pandemi öncesi temel bir mesele üzerinden toplanılırken pandemide çoklu meseleler dile getirildi. Bireysel sorunlar ve sağlık sistemi daha çok bir arada değerlendirildi.

 

DİPNOTLAR

[1] Erdoğan Demir, Sağlık işçilerinin yeni örgütlenme sürecinde Devrimci Sağlık İş, 19.11.2020. https://sendika.org/2020/11/saglik-iscilerinin-yeni-orgutlenme-surecinde-devrimci-saglik-is-601642/

[2] Brown, Phillip, and Richard Scase. Higher education and corporate realities: Class, culture and the decline of graduate careers. Routledge, 2005.

[3] Braverman, Harry. Emek ve tekelci sermaye: yirminci yüzyılda çalışmanın değersizleştirilmesi. Kalkedon Yayınları, 2008.

[4] https://democratizingwork.org. Önerilerin gerçekçiliğini tartışan bir yazıyı Ali ekber Doğan yazdı: “Aydınların Salgın ve Krizden Çıkış Deklarasyonu Üzerine”, Mayıs, 2020, https://ozgurdenizli.com/aydinlarin-salgin-ve-krizden-cikis-deklarasyonu-ve-yesil-yeni-mutabakat-uzerine-ali-ekber-dogan/

[5] https://emekcalisma.org/category/raporlar/. Hastane inşaatlarında, inşaat işçilerinin gerçekleştirdikleri eylemleri değerlendirme dışında tuttum. Veri 2015’ten başladığı için bu tarihten başlayarak bir eğilime baktım.

[6] İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisleri çeşitli aralıklarda, birçok ilde, belli bir sayıyı aşan eylemleri ya da hepsini, çadır, stand kurma gibi etkinlikleri yasaklamıştır.

[7] Bu yazıyı yazarken aklımda Beverly Silver’ın Emeğin Gücü kitabı vardı. Beverly Silver 19.yy’dan 2000’e işçi hareketleri üzerine küresel ve tarihsel bir bakışla bir gerçekleştirdiği, iki küresel gazetenin (The Times ve New York Times) taraması ile elde ettiği, 168 ülkede gerçekleşen 91.847 işçi eylemini değerlendirdiği çalışmasında daha öncekinin çözülmesiyle yeni ortaya çıkan işçi sınıfı mücadelesini Marx tarzı eylemler, küresel ekonomik dönüşümlere karşı tepki ile ortaya çıkan eylemleri ise Polanyi tarzı eylemler olarak değerlendiriyor. Bu eylemlerin başarısının Erik Olin Wright’a referansla işçilerin pazarlık gücüne bağlı olduğunu belirtiyor. Erik Olin Wright pazarlık gücü kaynaklarının örgütsel ve yapısal olduğunu söyler. Örgütsel güç sendika, parti gibi kolektif güç demekken yapısal güç ise piyasa pazarlık gücü ve/veya işyeri pazarlık gücü anlamına geliyor.

[8] Evrensel, Kızılbayrak, Sendika.org, Birgün ve sendika web sayfaları haberleri elde ettiğimiz başlıca kaynaklar.

[9] Aile Sağlığı Merkezi işçileri bu imkandan faydalandırılmadı. https://www.evrensel.net/haber/403332/asmde-calisan-isciler-ucretsiz-ulasim-ve-otopark-hizmetinde-kapsam-disi-birakildi

[10] Özlem Kurt Azap, “Covid-19 ve Sağlık Çalışanları”, Pandeminin Düşürdüğü Maskeler içinde, Syf 233, İletişim, 2021.

[11] http://www.tdb.org.tr/userfiles/files/SB_Personel_hareketleri_27102020.pdf.pdf

[12] https://www.gazeteduvar.com.tr/2-ayda-5-istifa-dilekcesine-ret-depremde-enkaz-altinda-kalmis-gibiyiz-haber-1515176

[13] Verinin 2015’ten başlamasının nedeni veri toplanmaya bu tarihte başlanması. Bu tarihten önce İrfan Kaygısız tarafından işçi toplanan işçi eylemleri analizi mevcut ancak değişkenler farklı.

[14] https://www.evrensel.net/haber/381672/diyarbakirda-saglik-calisaninin-siddete-maruz-kalmasi-protesto-edildi. Yine CHP’nin hazırladığı bir rapora göre 2012’den 2017’ye sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar %26 artmış, 2012-2019 yılları arasında 91.355 sağlık çalışanı şiddete uğradığını belirtmiş. https://chp.azureedge.net/b544f676ca16400db785a36939b952ff.pdf

[15] https://www.evrensel.net/haber/396421/saglik-orgutleri-siddete-karsi-15-martta-buyuk-beyaz-mitingi-gerceklestirecek

[16] Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmamasına ilişkin yayınladığı genelgesine karşı açılan yürütmeyi durdurma talebinin reddi sağlıkçılar içinde öfke uyandırmıştı. https://www.dw.com/tr/covid-19un-meslek-hastal%C4%B1%C4%9F%C4%B1-say%C4%B1lmas%C4%B1na-yarg%C4%B1-engeli/a-55938659.

[17] Murat Özveri’nin çalışırken virüse yakalanan işçilerin durumunun iş kazası olacağını söylediği değerlendirmesi bu açıdan önemli. https://www.evrensel.net/haber/421164/danistay-sgk-genelgesinin-yurutmesini-durdurmadi-kovid-19-meslek-hastaligi-sayilmadi