Sahibi Olmadan Sahip Çıkabilmek

AKP’nin tekrarlanan İstanbul seçimlerinde yaşadığı büyük yenilginin en önemli sonucu, toplumsal muhalefetin özgüven ve umudunun artması oldu. Siyasi iktidarın bu duruma tepkisi ise, artık alışıldığı üzere, polisiye şiddet ve hukuki baskı yöntemleriyle toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışmak biçiminde gelişti. TTB Merkez Konseyi üyelerine verilen ceza, Gezi Davası’nda müebbet istemi, Canan Kaftancıoğlu’na verilen 9 yılın üstünde hapis cezası, hukuk sisteminin iktidar sopası olarak kullanımının rutin örnekleri olarak kayda geçti. İktidarın bir diğer rutini ise HDP’nin yüksek oyla kazandığı Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması oldu.

Tüm bu alışılageldik iktidar performansına karşı toplumsal muhalefetin tepkisi ise geçmiş rutinin dışında olduğu söylenebilir. Bugün artık Türkiye’de insanlar, AKP’nin hedef aldıklarını savunmak konusunda geçmişten daha cesur davranıyor. Siyasi davalara olan bütünlüklü sahiplenme, kayyım atamalarına yönelik ortak karşı çıkış, ormanlarına-madenlerine sahip çıkma konusundaki kitlesel mobilizasyon, toplumsal muhalefetin geleceğine ilişkin umutlarımızı artırıyor.

***

Bu sayımızın ilk yazısında Dinçer Demirkent, 15 Temmuz sonrasında yaşanan KHK ile ihraçları meşrulaştırmak için ortaya atılan “Devlete/Anayasaya Sadakat” kavramının hukuki ve siyasi boyutlarını tartışıyor. Gündem bölümünün ikinci yazısı ise Ozan Değer ve Işıl Kurnaz kayyım atamalarına ilişkin kapsamlı bir değerlendirmeleri. Değer ve Kurnaz kayyım atamalarında hareketle son birkaç yıldır ülke gündemini meşgul eden “Demokrasi”, “Kamusallık”, “Seçme-Seçilme Hakkı”, “OHAL”, “Yerel Yönetim” ve “Hukukun Üstünlüğü” gibi pek çok önemli kavramı bütünlüklü olarak tartışıyorlar

Politika-Dünya bölümümüzde Ramin Jabbarlı, İran’da son yıllarda çeşitli dönemlerde yükselen toplumsal muhalefet hareketlerinde Azerbaycan Türkleri’nin yerini, etnik temelli bu direnişin hangi dinamikler ve talepler üzerinden yükseldiğini inceliyor.

***

Bu sayımızda yer alan “mülkiyet” dosyasının editörlüğünü Begüm Fırat Özden ve Fırat Genç üstlendiler. Özden ve Genç, dosya sunuş yazılarında, bir kurum ve kavram olarak mülkiyetin farklı var oluş biçimlerini tarihsel ve siyasal bağlamlarda tartışıyorlar. Dosyanın ilk yazısı olan Alp Yücel Kaya’nın “Türkiye’de Mülkiyet Tartışmaları ve Çalışmaları” başlıklı makalesi, toprakta özel mülkiyet olgusunun ortaya çıkışının Osmanlı-Türkiye tarih yazımında 1960’lardan bugüne ele alınışına ve meşhur Asya Tipi Üretim Tarzı tartışmalarına odaklanıyor.

Konut ve yerleşim temelli mülkiyet tartışmalarının yürütüldüğü makalelerin ilkinde Sevinç Doğan, “Rum Köyünden Mübadil Köyüne: Büyükbakkalköy’de Mülkiyetin El Değiştirmesi” başlıklı yazısıyla, Gayrimüslim mallarının gaspına dayalı millileştirme ve mülksüzleştirme/mülkiyetlendirme süreçlerini ele alıyor. Banu Karaca ise “Bir Tuhaf Mülkiyet: Türkiye’de Sanat ve Mülksüzleştirme” yazısıyla, sanat eserlerinin mülkiyetinin zora dayalı yollarla el değiştirmesinin, toplum ilişkilerinin biçimlenmesinde ve sanat piyasasının oluşumunda oynadığı rolü tartışmaya açıyor. Ronay Bakan “Bir Kimliksizleştirme Yöntemi Olarak Mülksüzleştirme: Suriçi Örneği ve Kürtlerin Mülksüzleştirilme Tarihine Kısa Bir Bakış” yazısıyla Kürtlerin gündelik hayatlarında maruz kaldıkları şiddetin ve kimliksizleştirme politikasının bir parçası olan mülksüzleştirme tarihini Diyarbakır’ın Suriçi örneği üzerinden ele alıyor. Bürge Elvan Erginli ve Murat Güvenç de benzer biçimde konut meselesine odaklanarak “İstanbul’da Konut Mülkiyet Profil Farklılaşması: 2000 Sayım Verisi Üzerinden Keşifsel Bir Değerlendirme” başlıklı yazılarında 2000 yılı nüfus sayımı verilerini kullanarak İstanbul’da bulunan göçmenlerin ve yerleşik nüfusun konut mülkiyeti örüntülerini ilçeler itibariyle inceliyorlar.

Aslı Duru’nun “Mülkiyetin Platform-Temelli İcrası: Ev Sahipliğinin Yeni Mecraları Olarak Ikea ve Airbnb” yazısı Airbnb ve Ikea’nın ortaya çıkardığı deneyimleri merkezine alarak mülkiyetin farklılaşan “icra” edilme pratiklerini tartışıyor. Haktan Ural ise mülkiyet konusunu “ev” ölçeğinden “beden” ölçeğine çektikleri “‘Yeni Türkiye’nin Kültürel Siyasetinde Kuir Mülksüzleşmeler” başlıklı yazısında günümüz Türkiye’sinde kuir kültürlerin nasıl engellendiğini ve kırılganlaştırıldığını ele alıyor.

Dosyamız, “Mülksüzler” başlıklı iki ayrı esere ilişkin iki incelemeyle sona eriyor. Ecehan Balta Daniel Bensaïd’in Mülksüzler: Marx, Odun Hırsızları ve Yoksulların Hukuku’na odaklanarak Genç Marx’ın Prusya’da çıkartılan “odun hırsızlığı” yasasına karşı kaleme aldığı ilk metinleri Bensaïd’in nasıl değerlendiğine ve bağlamına oturttuğuna bakıyor. Çağlar Söker ise Ursula Le Guin’in kült eseri Mülksüzler romanını anarşist teori çerçevesinde derinlemesine irdeliyor.

Editörlerimizin de dediği gibi, umarız bu dosyamız mülkiyet tartışmasını sistematik bir sosyal bilim sorunsalı haline getirebildiği gibi, “devrimci stratejiye” dair bir mesele haline de getirmeye hizmet eder.

***

Dergimizin eleştiri bölümü büyük oranda dosyamızda ele aldığımız mülkiyet tartışmalarına katkı sunuyor. Hüseyin Köse yazısında, egemen mülkiyetçi bakış açısına karşı edebiyat ve sinemada ortaya çıkan tepkilere odaklanıyor. Duygu Tanış Zaferoğlu’nun Kadıköy Kooperatifi ile yaptığı söyleşi de son yıllarda giderek artan kooperatikçilik deneyimlerinin gelişimini görmemizi sağlıyor. Özen B. Demir alıştığımız zengin anlatımıyla biyomedikal-genetik müdahalenin sınırları üzerine zihin açıcı bir tartışma yürütüyor. Mert Tutucu ise yazısında dilin iktidar tarafından güdümlenmesine karşı şiirin nasıl mülksüzleştirici bir rol oynayabileceğine değiniyor.

Orçun Güzer Mary Shelley’in Frankenstein romanını toplumsal dönüşümle bir arada okuyarak etkileyici bir eleştiri sunuyor. Son yazımızda ise Zeynep Baykal Yolcu Tiyatro’nun Kürklü Venüs performansını değerlendiriyor.

Aralık Ayında yayınlayacağımız Kış 2020 sayımızda “Tarih” konusunu işleyeceğiz. Eleştiri, katkı ve desteklerinizi esirmeyin.