Sembolist Ritüeller/Khora

Çağdaş yüzyılında yeniden yorumlanma ihtiyacıyla birlikte sembollerin, kendini anlamlandırma şekliyle bir Khora’sı vardır. Bilinen yada onu çağrıştıran anlamların dışında olan semboller Khora’sının sanatsal olana dönüşmesi gibi konuların sembolist ritüellerle nasıl yüz yüze geldiği önemli görünmektedir. Khora, Derrida’nın kendi ifadesiyle, “Khora ne duyumsanabilir ne de kavranabilir olandır; üçüncü bir türe aittir” (Derrida13). Bizim Khora’da aradığımız ne kültürel imgeler ne de halkın kendisidir. Khora, bu ikisi arasındaki mevcut hale gelen sembollerin ritüelistik yansımalarıdır. Muskalar, nazarlıklar, bohçalar, çeşitli inanç referansları ve seyirlik halk oyunları gibidir. Bu durumda Khora, kendine ait duyumsama varlığımız olarak onu ifadeye hazır hale gelen sanatçılara aittir. Bu yüzden onu dile getirmeye izin veren çağrı, Khora’nın duyumsama ihtiyacını karşılamaya ve düşünmeye davet etmesidir.

Her çağın kendini tanımladığı söylemlerin daha önce söylendiğini düşünerek ya da aslında bunu gerekçe göstererek sembolist ritüelleri hazırlayacak olan sözün, kendi Khora’sına hazır hale geliyoruz. Hem de sanatın diğer tarafı olan estetik istekleri yürürlüğe koyacak olan sembol biçimlerine göndermeler yaparak. Ve Antik çağ Çağ mitoslarındaki ritüeller gibi çağdaş yüzyılın temsil meşrebinin, kendi sembollerine kefil olduğu estetikle nasıl yüzleştiğine dair aradığımız yanıtlardır.

Kültürlerin inanç biçimini oluşturan tüm doğaüstü varlıklar, gerçekliğinde doğasal, tanrısal ve insani sıfatlarla (personifikasyon), ilişkilerini anlatan söylenceler ve görsel biçimlerden ibarettir. İnsan şeklinde ya da fantastik şekillerle somutlaştırılan algı ve nesneler, bütün sanat dönemlerinde görsel anlatımlarla yer alarak toplumun ve kültürün en belirleyici unsuru olmuşlardır. Bunu Zerzan, “Duyguların düzenlenmesine yarayan bir araç, kültürel yöneliş ve dizginlemenin bir yöntemi olarak ritüel, dışavurumun bir biçimi olan sanatı ortaya çıkardı. Gans’e göre, çeşitli seküler sanat türlerinin ritüelden türemiş olduğu kuşkuya hemen hemen hiç yer bırakmamaktadır.” (Zerzan 23) şeklinde açıklamıştır.

Yaşamsal duyular yoluyla kazanılan her türlü imgesel deneyim, sembolik ritüellerle somutlaştırılmıştır. İlk başlangıçta semboller de fantastik ve uydurma gibi görünse de, görsel sanat alanlarında mistik anlamları ve fonksiyonları göz önüne alınarak tasvir edilmişlerdir.

Bunların başında, doğasal nesnenin unsurları ve soyut kavramları temsil eden (antropomorfik) ve simgesel anlamlarla birlikte tasvir edilmesi gelmektedir. Bu tasvirlerden, “Biri (ruh) kendiliğindenci, içgüdüselci, içsel bir yaklaşım iken, diğeri (akıl), gelişmeci, sorgulamacı, dışsal bir yaklaşımdır” ( Hoppal 61).

Kültürel belleğin görsel arşive dönüşerek masal envanterlerini çağrıştıran toplumsal geleneğin sembol boyutları, sanatçıları geleneğin güncel ritüellerini sanatsal olana dönüşmeye devam etmektedir. Bu bazı sanatçıların, giderek rizomatik bir çağrının talepleri olarak bilinen, her defasında kendi modelini yeniden yaratan ve sonralık hiyerarşilerine geleneksel Khora’sını imgesel gerçekleriyle sınanmak istedikleri sanatsal tercihleridir. Ve kültürel kodlarının kendi sunuş biçimleriyle, içlerinden masalı olan gerçekleri yaratacaklardı tüm imgelerin hazırlıksız düşlerine.

Toplumların törel ve duyusal algılarıyla ortaya çıkan eğilimler, söz birliğine varıldığında, üzerine alınan kararlarda yaşanmaya başlar. Masallarda saklanan nesnel yazgılar sorgulanır. Varoluş önselliğinde kabul edilmeyen tüm istekler, toplumsal referansların öncelikleri kapsamında, ötekilik/kimlik göreceliğinde simgesel etkilerin kabul gören etkileri söz edilebilir görünmüştür. Mutlak yargılarla ötekilere yüklenen anlamın değişmediği algısı, çağdaş sembol yorumlarının devam edişini önceler.

“Yüzyıllardır Khora etrafında dönen, yeni nesneler üretmek ve üzerinde başka tortular bırakmak için onun sorumluluğunu üstlenen veya onu bir çok kitabe ve kabartmalara yükleyen, ona form veren, harfler basan, yorumlara yeniden dahil olan böylesi bir okuma sahnesinin içine sıkıştırdığımızı bilip de sorunun yankılanmaması mümkün değildir”. (Derrida 30).

Sembolleri kendi anlamlarında geçerli kılmanın kurbanı gibi duyumsamak, uzlaşıcı bir duyarlık içinde çağdaş köklerine nasıl kabul edildiğine dair öneriler içerir. Şimdi bu trans-avangard ya da postmodern bir düşünüşün gerektirdiği değildir. Görsel kökenin de uzamsal düşünce ve onu teşvik eden metaforlarla dolu tezahürlerdir. Khora, kuşkular ortaya koymaz ve görsel sunumların güvenini yitirmiş değildir. Muskalar, nazarlıklar, bohçalar, çeşitli inanç referansları, şaman deneyimleri ve seyirlik halk oyunları bir yandan Khora’nın, bir yandan sembollerin, adları bilinmeyen seyircilerine bile görülmezler; çünkü “görülmeyen bir imge, dünyayla tam bir uyum içindedir” ( Perniola 66).

Sembolist ritüellere konu olan Anadolu referanslı şamanik simgeler, entelektüel ve duygusal heyecanlara yansıyan öngörülerle ilgilidir. Özellikle Şaman deneyimleri bu heyecanın en yakın sonuçlarıdır. Sanatçı Serap Kökten’in “Kayalık İzleri”adlıı çalışmasının Khora’sı kültürel derinlik sekansı’nın yansımalarıdır. Bu tuval üzerine yansıyan petrogliflerin varsayım uyaranları yoktur. İmgeden arındırılmış bir kaygı bağlamında değil, iç dökmenin sınırlarını genişleten uzunca bir gelenektir. Bambaşka kurgusal ve duygusal temelleri olan, zihinsel sonranın geçerli deneyimleridir. Sembolist ritüeller, görüldüğü gibi bir kader hali değildirler; devşirildiği kültürün koşullarına uygun duyumsamaların başladığını söylemektedirler. Şamanlar ve onların çevresinde zuhur eden inançların özel biçimlere dönüşmesi, ortadaki siyah alanın gizemsel bir kapı olarak algılanması ve etrafına toplanan figürlerin devingen düzeni onu şaman ritüelleri’nin yansıması olarak algılatmaktadır. Baş motiflerinin özellikle dikkat çekici olması, ruhsallığın başta oluştuğunu ve ruhsal uzamın yaşam içerisinde devamı nedeniyle ilgilidir. Bu şamanların üstlendikleri rolleri yönetmesi ve önemsetmesi bağlamında onların gizemselliğine özel anlamlar yüklenmektedir. Şamanların yaşadığı bölgeye hiç gitmemiş ve hiçbir şaman törenini seyretmemiş olan izleyenlere güçlü görsel etkiler bırakmaktadır. Ozanlar, âşıklar, falcılar, destancılar ve melekeler de buna dahildir.

Khora’nın kaynağı Anadolu’dur. Anadolu, kültürel deneyimleriyle belgesel değerleri olan bir coğrafyadır. Halkına kültürel imgeleri sembollerle açıklayacak sanatçılarına, nesneye atfedilen estetik deneyimleri bağışlar. Ama neyin sanatsal olduğuna dair bir belirlemeyi de halkına bırakmaz. Öte yandan ampirik ve ritüelistik olarak sanatsal paradigmayı kendiliğinden belirleyerek, estetik nesnenin gündelik yaşamdan farkını ayırt edilemeyecek kadar kuşkusuz bir derinliğe sahiptir. Bu düşünceden yola çıkarak resim ve hazır nesnelerin(keçi postu*-bohça*) temsil olanaklarıyla çağdaş sanatının estetik doğası arasındaki uzlaşısının yansıması gösterilmek istenmektedir. Bu sonuçla giderek unutulmaya yüz tutmaya başlanmış nesneler ve imgeler üzerinden Anadolu kültürüne dair söylemsel derinlik yaratacağı söylenebilir. Bunlar hazır-nesne ya da sembolik oluşumu netleşmiş bir imge de olsa, kültürel nesnelliğin taşıdığı gizemden arındırılmış ve hala kültürel inanılırlığı riske sokulmuş değildir. Oysaki çağdaş sanat tekildir; gizemi ihlalci tezahürlerle doludur ve maddesellik üzerine ifade edilmektedir. Benjamin, Fontana, Debord ve Duchamp da böyle düşünür.

Sembolist ritüeller, çağdaş paradigmalara bulaştırılan Khora’ların kendini gerçekleştirebilmesiyle yorumlanabilir. Bu modern düşüncenin sanatın kaynağını yalnızca sanatta aradığı yargıyı anlamamızı sağlar. Kültürel olarak sembollere dönüşen nesne, söylensel ve içsel olarak halkın duyu izlenimleriyle örtüşendir. Sembolist ritüeller ve halk arasında bir uyuşmazlık noktası yoktur. Bu yüzden kendi gizemini ve aynı zamanda simgesel özerkliğini koruma talepleriyle eşitlenen bir referans bağı içindedir. Dolayısıyla sanatla ilgili/ilgisiz tüm içerikleri kendine davet eder. Aslında bu kendi Khora’sına davet edilen halkın kendini yeniden görebilmesi değildir; “anlamın” yeniden ritüeller içinde görülmesinin ciddiyetini önermektedir. Buradaki asıl mesele toplumsal imgelerin, normatif ve betimleyici yaklaşımda olmadığıdır. Sembolist ritüeller ve toplumsal imgeler tarafları arasındaki diyalektiği, güncele taşımaktır.

 

KAYNAKÇA

John Zerzan, “Gelecekteki İlkel”, Kaos Yayınları, 2012, İstanbul

Mario Perniola, “Sanat ve Gölgesi”, İletişim Yayıncılık / Sanat Hayat Dizisi, 2015, İSTANBUL

Mihail Hoppal , “Şamanlar ve semboller. Kaya resmi ve göstergebilim”, YKY, 2015 istanbul