Çev. Abdulhalim Karaosmanoğlu
‘Temsil’ kavramı, merkezi bir tanımdan yoksun olduğu için değil, bu tanımın bir paradoksu (mevcut ve henüz mevcut olmayışı) ima etmesi ve kelimenin birçok anlamını bazen birbiriyle çelişen imalarıyla uzlaştırmaya yardımcı olamayacak kadar genel olması nedeniyle kafa karıştırıcıdır.
Temsil ile demokrasi arasında sorunlu bir ilişki vardır ve bu ikisi çoğu zaman düşüncesizce eşitlenir. İki fikrin farklı, hatta çelişkili kökenleri var. Demokrasi antik Yunan’dan geldi ve aşağıdan mücadele yoluyla kazanıldı. Yunan demokrasisi katılımcıydı ve temsille hiçbir ilişkisi yoktu. Temsil -en azından siyasi bir kavram ve uygulama olarak- hükümdar tarafından bir görev olarak dayatıldığı geç ortaçağ dönemine kadar uzanır. İngiliz İç Savaşı’nda ve ardından 18. yüzyıl demokratik devrimlerinde iki kavram birbirine bağlandı.
Demokratlar temsili – genişletilmiş bir oy hakkı ile – büyük ölçekli demokrasinin mümkün kılınması olarak gördüler. Muhafazakarlar bunun yerine onu demokrasiyi engellemek için bir araç olarak gördüler. Rousseau ayrıca iki kavramı karşılaştırdı, ancak demokratik özyönetimi destekledi.
Bu içeriğin tamamına dergimizi satın alarak erişebilirsiniz. Satın almak için BURAYA TIKLAYINIZ.