…Zamanın o kurban kölelerinden olmamak için, içip kendinizden geçin; sürekli kendinizden geçin! Şarapla, şiirle ya da erdemle, canınızın istediği bir şeyle. (Baudelaire, Paris Sıkıntısı)
Takdim
Aylaklık üzerine bir çalışma bu.
İlk cümlesiyle başlattığı çelişkiyi görmezden gelerek yol alan. “Aylaklık nedir?” diye soran birine hiçbir şey yapmayarak cevap vermeninse, aylaklığa hepten ters olduğunu düşünen. İşte bu noktada yazar/araştırmacı bir hikâye anlatıyor. Arnavut kaldırımlarını, kadınları, zamanı, pasajları, evi, sanatı, sokak kedilerini, içmeyi, ışıklı tabelaları, denizi, esrikliği, yırtık ayakkabıları, dolunayı, bilinci, kovulmuşları, çöp tenekelerini, fantezileri ve ölümü, kısaca aylağın başkahramanı olduğu bir kentin anlatısını, hakikatin temsil mekânı (başka bir) kentin karşısına çıkarıyor. Karşılaşma, aslında iki değil tek bir kent olduğunu öykülerken, yazar/araştırmacı da anlattığı öykünün içine girip, tümcelerin kenarına kurularak, salına salına kentten gayrı, kente doğru, kente içre bir yolculuğa çıkıyor.
Bu içeriğin tamamına dergimizi satın alarak erişebilirsiniz. Satın almak için BURAYA TIKLAYINIZ.