Lula’nın Bolsonaro’ya Karşı Zaferi Brezilya Demokrasisi İçin Umudunu Tazeledi

Çev. Erdem Türközü

30 Ekim [2022] Pazar günü, Brezilya’nın eski başkanı Luiz Inácio Lula da Silva görevdeki Jair Bolsonaro’ya karşı tarihi bir zafer kazandı. 1980’lerde Brezilya demokrasisinin restorasyonundan bu yana en başabaş yarışta Bolsonaro, tekrar seçilemeyen ilk başkan oldu. Seçimler, Brezilya’yı, bir tarafta demokrasinin savunulması ve sivil siyasete dönüş, diğer tarafta ise otoriterlik ve gerici siyaset olmak üzere ikiye böldü. Bolsonaro’nun yüzde 49,1’ine karşı oyların yüzde 50,9’unu alan Lula’nın zaferi sonrasında, halkın ülkenin katlanmakta olduğu toplumsal krize son verilmesi çığlığı, Brezilya’nın en büyük caddelerindeki kutlamalarda çınladı. Bir zamanlar askeri diktatörlüğe karşı gerilla savaşçısı olarak mücadele eden Brezilyalı gazeteci Fernando Gabeira bu seçimi “Brezilya için bir zafer, insanlık için bir zafer” olarak adlandırdı. “Artık yeniden nefes alabiliriz.” Lula’nın uzun süredir rakibi olan eski başkan Fernando Henrique Cardoso, Lula’ya “demokrasinin kazandığını” ilan eden bir tebrik mesajı gönderdi.

DEMOKRASİ İÇİN ZAFER

Bolsonaro’nun ikinci turda aldığı oyların toplamı 2018’dekinden biraz daha yüksekti: dört yıl önce aldığı 57,7 milyon oya kıyasla 58,2 milyon. Ama Lula, 2018’de Bolsonaro’nun baş rakibi olan İşçi Partisi’nden (PT) meslektaşı Fernando Haddad’a göre oylarda büyük bir artışı elde etmeyi başardı; Haddad 2018’de 47 milyon oy alırken, Lula son seçimde 60 milyon oy aldı. Siyasî birliği savunarak, insan ve yurttaş haklarını yücelterek, demokrasi ve pragmatizm mesajıyla kampanyasını yürüten Lula, başkan yardımcısı adayı olarak bir başka eski rakibini, 2006’da başkan adayı olan Geraldo Alckmin’i seçti. Lula’nın sosyalistlerden neoliberallere kadar çeşitlilik gösteren şahsiyetleri kapsayan koalisyonu, Bolsonaro’nun Brezilya halkına, ekonomiye ve çevreye aldırmamasını kınadı; bu da Bolsonaro’nun dört yıllık kaosuna karşı istikrara ve ilerlemeye dönüş sözü verdi. Lula’nın zafer konuşması şu açıklamayı da içeriyordu: Bu PT için bir zafer değil, siyasî partiler için bir zafer değil, demokratik hareket için, kendilerine verilenden fazlasını isteyen Brezilya halkı için bir zafer. Demokrasi hakkında atılıp tutulan güzel bir sözcükten daha fazlası: tenimizde hissetmemiz gereken bir şey. Bu Lula’nın kariyerindeki üçüncü başkanlık zaferi; 2002 ila 2008 yılları arasında üst üste görev yaptığı iki dönemin ardından, Brezilya’da yaşayan en popüler siyasetçi olma konumunu pekiştirdi.

Bununla beraber Lula’nın seçimi buruk bir uğrak, zira geçtiğimiz ayın yasama ve eyalet valilikleri seçimleri, kısmen Bolsonaro’ya destek veren muhafazakâr ya da aşırı sağcı adaylar tarafından kazanıldı. Başkan olarak daha önce görülmemiş bir düşmanlığa maruz kalacak olan Lula’nın siyasî rakipleri, en büyük ve en zengin eyaletlerin yanı sıra Brezilya Kongresi’ni de denetim altında tutacak. Dahası Bolsonaro, geçmişte tekrar tekrar, kaybetmesinin tek yolunun seçimlere hile karıştırılması olduğunu iddia etti. Bolsonaro’nun şiddet kullanmaya istekli, gitgide radikalleşen tabanı göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki ayların Brezilya demokrasisi için ne anlama geleceğini şimdiden söylemek zor.

BENZERI GÖRÜLMEMIŞ BIR KAMPANYA

Seçimler sırasında Bolsonaro kendisini istikrarın ve ilerlemenin savunucusu olarak sundu; aksini iddia eden tüm kanıtlara meydan okuyarak, Brezilya’nın güçlü bir ekonomiyle müreffeh bir durumda olduğunu iddia etti. Kampanyasının önde gelen araçlarından biri, düşük gelirli yurttaşlara doğrudan para aktarımı sağlamayı amaçlayan bir toplumsal program olan Auxilio Brasil’in kullanımıydı. Başlangıçta COVID-19 salgını sırasında acil durum yardım programı olarak kurulmuş olmasına rağmen Bolsonaro’nun kasvetli onay reytinglerini yükseltmek için kullandığı birkaç araçtan biri olduğunu kanıtladı.

Bu amaç doğrultusunda, Bolsonaro, Ekim 2021’de, tam da başkanlık kampanya sezonunun başlangıcında, bu programı canlı tutacak yasayı yürürlüğe soktu. Bolsonaro, Auxilio Brasil’in, eski başkan Lula’nın 2000’lerde on milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulmasını sağlayan, düşük gelirlileri destekleme programı Bolsa Familia’sından, daha başarılı olduğunu iddia etti. Bu siyasa Bolsonaro’nun neoliberal iktisadî duruşuyla çelişiyor gibi görünse de, Auxilio Brasil’i kendisini büyük bir insansever olarak göstermek için kullandı. Öte yandan eleştirmenleri bunu Brezilya tarihindeki en büyük kitlesel rüşvet eylemi olarak adlandırdı. Ne var ki, Bolsonaro’nun kendi yönetiminin sorumlu olduğu dört yıllık iktisadî ve toplumsal karmaşadan sonra sunduğu acil durum programının, popülerliğini arttırdığı ve anketlerde rekabeti sürdürmesine yardımcı olduğu inkâr edilemez. Kendi payına Lula, kendisini Brezilyalılar için tek demokratik seçenek olarak sunmak için çok çalıştı. Kleptomani, komünizm ve hatta satanizm suçlamalarını yağdıran düşmanca muhalefete karşı kendini savunurken, ülke için refah dolu bir dönem olarak kendi yönetimini anımsattı.  Lula, başkanlık anketlerinde sürekli öndeyken, dijital çağda seçim kampanyası yürütmeye alışık değildi ama Bolsonaro’nun destekçileri gerici bir anlatıyla sosyal medyayı doldurdu.

İlk olarak 1980’lerdeki bir seçimde aday olan ve bugün cep telefonu bile olmayan eski başkan, daha geleneksel iletişim araçlarını kullandı. Bu da son derece etkili bir sahte haber makinesini harekete geçiren, aktif bir Twitter kullanıcısı olan Bolsonaro’yla tezat oluşturdu. Lula’nın ilk turdaki oy oranı, yüzde 48,4, anket rakamlarının en yüksek sonucuydu ama Bolsonaro, beklentileri yüzde 43,2’lik bir oranla aşarak, Lula koalisyonunu şiddetle arzuladığı ilk zaferden mahrum bıraktı. Düşmanca ve şiddetle dolu seçim kampanyası sırasında bu iki aday, Ekim ayı boyunca anketlerde başabaş kaldı.

TEHLİKEDEKİ DEMOKRASİ

1980’lerde demokrasinin dönüşünden bu yana Brezilya’da yapılan seçimlere, görece nezaket ve iktidarın barışçıl yollarla el değiştirmesi damgasını vurmuştu. Her biri bir öncekine göre daha saldırgan olan 2014, 2018 şimdi de 2022 başkanlık seçim kampanyalarıyla birlikte, kutuplaşma, siyasî kampanyaları giderek düşmanca etkinliklere dönüştürdüğünden bu eğilim 2010’larda solmaya başladı. Seçimleri düzenleyen eski bir Brezilya kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu, demokratik sürecin barış içinde ilerleyebilmesi için sıkı kampanya kuralları uygular. Tüm adayların, kendi partilerinin yasama gücüne orantılı olarak, televizyon ve radyo kanallarında tanıtım süresine sahip olması güvence altına alınmıştır. Seçimden bir gün önce ya da oy verme alanlarında kampanya yapmak yasadışıdır ve sahte tanıtımlar ihbar edilebilir ve dolaşımdan kaldırılabilir. Güvenilirliği tutarlı bir biçimde kanıtlayan oy verme makineleriyle birleşen bu sistem, Brezilya seçimlerini demokratik dünyada verimlilik ve temsil açısından bir referans haline getirdi. Bununla beraber dezenformasyon ve kutuplaşmanın yeni çağı bu seçim önlemlerini sınırlarına dek sınadı. WhatsApp gibi sosyal medya uygulamaları sahte haberlerin yayılması için verimli topraklar sunuyor ve izlenmelerinin zorluğuyla kötü bir ün saldılar. Bu da dezenformasyonun yayılmasını önlemeyi neredeyse olanaksız kılar. Seçim yetkilileri, çok sayıda tahrik edici TV ve radyo reklamını dolaşımdan kaldırdı ama etkileri çoktan hissedildikten sonra…

Bolsonaro’nun gerici muhafazakârlığı Brezilya solunu ölümcül düşman olarak betimlerken, aşırı sağcı adaylar, saldırılarında daha iğneleyici ve kendinden emin hale geldi. Bolsonaro yönetimi ve müttefikleri bu saldırıda etkin bir rol oynadı. Başkan Bolsonaro sürekli olarak seçim sürecine saldırdı ve demokrasi karşıtı davranışına yaptırım uygulamaya yönelik adımlara zulüm çığlıklarıyla karşılık verdi. Bolsonaro, Seçim Kurulu’nu, Yüksek Mahkeme’yi, kamuoyu araştırma şirketlerini ve genel olarak medyayı, onu iktidardan uzaklaştırmak üzere düzenlenmiş bir komplonun parçası olarak sundu.

AŞIRI SAĞCI ŞİDDET

Brezilya’nın demokratik mihenk taşlarının şeytanlaştırılması Bolsonaro’nun taraftarları arasında tehlikeli bir duygudurum yarattı. Kamuoyu araştırmacıları sokaklarda saldırıya uğradı, aşırı sağcılar, Lula’ya verdiği desteği dile getirdiği için palayla doğranarak öldürülen bir kişi de dâhil olmak üzere, çok sayıda kişiyi öldürdü. Yüksek Mahkeme’yi feshetme çağrıları Bolsonaro seçmenleri arasında yaygınlaştı. Dünkü seçimle sona eren Ekim ayı, dezenformasyonun, siyasî aşırılığın ve hatta açık şiddetin savaş alanıydı. 23 Ekim’de, bir zamanlar oğlunu stajyer olarak çalıştıran Bolsonaro’yla yakın ilişkileri olan sağcı siyasetçi Roberto Jefferson, federal polisle silahlı çatışmaya girdi. Jefferson’un Yüksek Mahkeme’ye yönelik çevrimiçi saldırıları ev hapsi şartlarını ihlal etmişti ve gözaltına yönelik bir girişimi harekete geçirdi. Bolsonaro gözaltı kararını ertelemek istedi.

Federal polisler Jefferson’ın evine yaklaştığında, eski siyasetçi, yakalanmadan önce polislere ateş açarak ve el bombaları atarak yanıt verdi. Diğer herhangi bir seçimde bu olay haber döngüsüne hâkim olabilirdi. Bununla beraber, Bolsonaro kampanyası tartışmayı Auxilio Brasil’e yönlendirerek, dikkatleri bu olaydan uzaklaştırmayı başardı. Diğer bir olayda, bu kez 29 Ekim 2022’de, sağcı kongre üyesi Carla Zambelli kamusal alanda silah çekti ve São Paulo sokağında bir adamı kovaladı. Zambelli, adamın kendisini siyasî tutumlarından ötürü taciz ettiğini ve fiziksel olarak kendisine saldırdığını iddia etmesine rağmen görsel kanıtlar iddialarına şüphe düşürdü. Seçimden bir gün önce Brezilya’da ister gizlenmiş isterse de açıkta olsun silah taşımak yasadışıdır. Buna rağmen olaydan sonra gerçekleştirilen bir TV röportajında Zambelli, Yüksek Mahkeme’nin bu konudaki kararını tanımadığını ilan ederek, yasaya açıkça meydan okudu. Brezilya siyasî sahnesine silahlı şiddetin ve yıldırmanın bu şekilde dahil edilmesi, Bolsonaro’nun çabalarının kamusal söylemi ve demokratik kurumlara olan güveni nasıl aşındırdığını gösteriyor.

SON AŞAMA

Bolsonaro’nun ilk turdaki şaşırtıcı biçimde güçlü performansından, kongre, senato ve eyalet valilikleri seçimlerinde Bolsonarist adayların ekseriyetle kazanmasından sonra, Başkan Bolsonaro’nun kampanyası, beklentileri tersine çevirerek zafer kazanma umuduyla, taarruza geçti. Ekim ayının ilk yarısında Bolsonaro’nun oyları artmaya devam etti. Bu durum Lula’nın kampanyası için uyarı işareti oldu ve eski başkan, Bolsonaro’ya karşı avantajını korumak için tartışmalı hamleler yaptı. Belki de en tartışmalısı evanjelik bloka yaklaşımıydı.

Brezilya siyasetinde ve toplumunda güçlü bir muhafazakâr güç oluşturan Evanjelik rahipler, Bolsonaro’ya ve onun ahlakçı “aile yanlısı” duruşuna büyük ölçüde destek verdi. Dindar sağcılar, sol siyasetin her biçimlerine karşı etkin bir biçimde vaaz verdi ve Lula’nın kiliseleyi kapatacağını iddia etti. Milyoner televizyon evanjelisti Silas Malafaia, Bolsonaro’nun kampanya mitinglerinin çoğunda yanında yer aldı; hatta onunla birlikte Kraliçe II. Elizabeth’in Britanya’daki cenazesine gitti. Lula konuşmalarında tanrıya atıflar yaparak ve evanjeliklerin korkularını gidermenin yollarını aradığı bir “evanjeliklere mektup” yazarak, rakibinin dini temelini zayıflatmaya çalıştı. Bu mektup 2002’de kazandığı ilk başkanlık seçiminin hemen öncesinde yazdığı “Brezilya Halkına Mektup”u tuhaf bir biçimde andırıyordu, ki bu mektup, kendisinin gizli bir komünist olduğu iddialarıyla mücadele etmeyi amaçlamıştı. Lula’nın geleneksel değerlere pragmatik başvurusu tabanının bir kısmını hayal kırıklığına uğratırken, diğerleri bunu bu kadar başabaş bir seçimde bir zorunluluk olarak gördü. Ekim ayındaki başkanlık tartışmalarında Bolsonaro da taktik değiştirdi. Bolsonaro, saldırgan ve tumturaklı tanıdık retoriğinden uzaklaşarak, sakin ve uygar bir şahsiyet imgesi geliştirmeye çalıştı: Lula’yı saygınlığını lekelemeye kalkışmakla suçlarken kendi başkanlık görev süresini övdü. Bu şaşırtıcı taktik değişimi, Lula’yı hem kendisini hem de siyasalarını savunma pozisyonuna sokarak, Bolsonaro’nun işine yaradı. Bu yeniden yönelim büyük ölçüde Bolsonaro’nun de facto [fiili] kampanya yöneticisi olan, ikinci oğlu Carlos’un eseriydi. Carlos uzun yıllardır babasının kamusal imgesinin şekillendiricisi olagelmişti. İki kardeşiyle birlikte Carlos, bileğinin hakkıyla başarılı bir siyasetçi haline geldi. Donald Trump’ın müttefiki Steve Bannon’un ve şirketi Cambridge Analitica’nın ortağı olan Carlos, sosyal medya dezenformasyonunun uzmanı olduğunu gösterdi. Jair Bolsonaro’nun yenilgisi onun siyasî kariyerine son verebilir. Ne var ki oğulları etkin ve etkili olmaya devam ediyor ve Bolsonaro’nun gerici, protofaşist otoriterlik alametifarikası 2018’deki seçim zaferinden bu yana daha da güçlendi.

BOLSONARO’NUN YANITI

Bolsonaro’nun demokratik sürece karşı ilgisizliği iyice ortaya çıktı. Siyasî kariyerini Brezilya’nın askeri diktatörlüğünün ve işkencecilerinin bir savunucusu olarak biçimlendirdi. Yolun her adımında Bolsonaro adil bir seçimi güvence altına almayı amaçlayan demokratik önlemleri engelleme girişiminde bulundu. 2022 yılı boyunca kanıtlanmış ve sınanmış oy makinelerinin kaçınılmaz olarak hackleneceğini iddia ederek, kâğıt oy pusulalarının kullanılması için kampanya yürüttü. Bolsonaro usulsüzlüklere dair kanıtlara sahip olduğunu iddia etti (ama bu kanıtları hiçbir zaman sunmadı) ve orduyu kendi oy sayımını gerçekleştirmeye çağırdı. Eyalet yönetimleri seçimlerin ilk turuna katılımı yükseltmek amacıyla seçim gününde toplu taşıma araçlarını ücretsiz kıldığında, Bolsonaro bunları durdurmaya çalıştı. İkinci turda federal taşımacılık polisi Lula’nın siyasî kalesi olan Brezilya’nın kuzeydoğusundaki oy kullanma alanlarının yakınında trafik denetimi gerçekleştirdi. Bu da hukuki engellemeden yasadışı kargaşa yaratmaya bir geçiş anlamına geliyordu. Bugüne dek Bolsonaro seçimlerin sonucu hakkında sessiz kaldı. Sert bir darbe tehlikesi gerçekleşmese de Bolsonaro’nun destekçilerinin çoğunun bu sonuca itiraz edeceği neredeyse kesindir. Bu, Bolsonaro’nun karakteriyle ve kaybını kabul etmeme geçmişiyle tamamen tutarlıdır. Yüksek Mahkeme, “sonuçların tehdit altında olmadığını” ilan ederek, Lula’nın zaferini resmileştirdi. Bolsonaro’nun müttefiki, Milletvekilleri Odası Başkanı Arthur Lira da bu sonucu kamuoyu önünde kabul etti. Bu resmi bildirimler Bolsonaro’nun yenilgisine meydan okumasını kesinlikle zorlaştıracak. Yine de geçtiğimiz ayki seçimler, başkan için etkin bir biçimde kampanya yürüten Bolsonarist siyasetçilerin güçlü bir grubunu oluşturdu. Tabanı liderlerini korumak için demokratik süreci hiçe saymaya istekli olduğunu gösterdi.Brezilya hâlâ ABD’deki Capitol Hill’deki 6 Ocak ayaklanmasına benzer bir şeyle karşı karşıya olabilir mi?

MEYDAN OKUMA VE UMUT

Lula zafer konuşmasında siyasî geri dönüşünü “Beni gömmeye çalıştılar, ama işte buradayım” sözleriyle kutladı. İlk olarak 2002’de seçilen Lula, Brezilya gibi siyaseten çeşitlilik gösteren bir ülkeyi yönetmek için sol duruşunu yumuşatmak zorunda kaldı. Başkanlık dönemi son derece başarılıydı ve yüzde 87’lik bir onay oranıyla sona erdi. 2010’larda Lula, partisi PT’yi, Sergio Moro’nun taraflı yolsuzlukla mücadele soruşturması tarafından kleptokratik bir güç olarak şeytanlaştırdığını gördü. Moro, Bolsonaro’ya karşı başkan adayı olmasını engellemek için tam zamanında, 2018’de Lula’yı müphem suçlamalarla tutukladı. Yüksek Mahkeme, 2019’da mahkûmiyetini bozarak siyasete dönmesini sağladı ve şimdi ilk başkanlık zaferinden yirmi yıl sonra üçüncü bir dönemi güvence altına aldı.

Bununla beraber dün galip gelen Lula, ilk kez 2002’de devlet başkanı olan kişi değil, yöneteceği ülke de değişti. Lula, Bolsonaro’yu yenmek amacıyla, cazibesini arttırmak için gitgide merkeze kaydı. Lula’nın Başkan Yardımcısı Geraldo Alckmin, diğer müttefiklerinin birçoğuyla birlikte solun ideolojik düşmanı. Lula’nın evanjeliklere hitap etmesi de Brezilya siyasî yaşamındaki dinin yerini güçlendirmeye hizmet etti. Yeni başkanın başkanlık edeceği kongre, 2000’lerde işbirliği yaptığı kongreden çok daha muhafazakâr ve düşmanca. Lula, Amazon’a verilen zararı tersine çevirmek, Bolsonaro’nun deştiği toplum ve çevre kurumlarını yeniden inşa etmek, selefinin ektiği nefret ve gündelik önyargı kültürüyle mücadele etmek gibi göz korkutucu meydan okumalarla karşı karşıya. Ancak gelecek ne tür sınamalara gebe olursa olsun, Lula’nın zaferi, çaresizce umuda gereksinen bir ülkede, demokrasiye ve sivil söyleme yeni bir şans verdi.

KAYNAK
https://jacobin.com/2022/10/lula-president-electionvictory-bolsonaro-democracy ■