Melek Göregenli ile Söyleşi: “Yurttaş Olabilsek, Vicdanlı Olup Olmamamızın Bir Anlamı Olmazdı”

6 Şubat Depremleri hem sosyal hem de siyasal açıdan, psikolojik sonuçları olan bir hadise. Örneğin Lizbon Depremi’nin Aydınlanmacı fikirler için tetikleyici olduğu söylenir. Ama felaketlerin her zaman sekülerleştirici etkileri olduğunu söylemek de mümkün değil. Gelgelelim bugün Türkiye’deki hâkim ideolojik söylem; kader ve helallik gibi seküler olmayan kavramlarla İnşaat Rejimi’ni maskelemeye çalışıyor. Sizce yaşananlar, bir Lizbon Depremi etkisi yaratacak mı?

Lizbon Depremi’nin, depremden doğrudan etkilenen insanların zihniyet dünyaları açısından herhangi bir dönüşüm yaratıp yaratmadığını bilmiyorum; sanırım Kant’ın yorumlarından söz ediyorsunuz, iyi bildiğim bir konu değil bu ama şunu söyleyerek günümüze gelebilirim belki: Lizbon Depremi eğer olup bitenin entelektüeller arasında seküler bir yaklaşımla açıklanmasına öncülük etmişse, bu öncüllük ancak 1700’lerin dünyasında, Aydınlanma’yı hazırlayan başka pek çok bağlamsal-politik olguyla birlikte düşünüldüğünde anlamlı olabilir sanıyorum, dönüştürücü bir vesileydi belki. Ek olarak, tarihsel arka plandan bağımsız olarak şunu söyleyebilirim: İnsanlar her zaman doğal ya da toplumsal olaylardan, kim ve kimlerden olduklarına, nasıl yaşadıklarına, sahip olduklarına göre etkilenirler; tepkileri de başlarına geleni açıklamaları da bulundukları maddi koşullar ve başka pek çok bağlamsal çerçeveye göre biçimlenir. Dolayısıyla entelektüel yaklaşımların soyutlamaları her zaman toplumsal olgunun doğrudan özneleri açısından yaşanan gerçeklikle örtüşmeyebilir; kavramsal gerçeklik genellikle tekil, yaşanan gerçeklik ise çoğuldur.