Trump Kalkışması: Marksist Bir Çözümleme

6 Ocak’ta Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nun bulunduğu Capitol binasındaki olaylar hâlâ araştırılıyor ve olayların planlaması, kendiliğindenliği, olaylara dahil olan farklı gruplar, kolluk kuvvetlerinin gevşekliği ya da suç ortağı ile Trump yönetiminin niyetleri arasındaki ilişki hakkında birçok spekülasyon var.

Bu olay “bu bir darbe girişimidir, hepsini isyandan hapse tıkın”dan, Irak Savaşı sırasında Baudrillard’ın aldığı tutuma azıcık benzer bir biçimde, “bu tamamen gösteriydi, hiç meydana gelmedi”ye dek uzanan tepkilere neden oldu. Ve bu tepkilerin birçoğu Trump yönetiminin doğası, faşizmin ne olduğu ve solun devlet baskısını destekleyip destekleyemeyeceği vb. hakkındaki kafa karışıklığıyla yönlendirildi.

Biz gazeteciler gerçeklere ulaşmaya çalışırken, FBI, NSA ve muhtemelen çok sayıda yabancı istihbarat teşkilatının, o günkü iletişimlerin eksiksiz bir resmine sahip olacağının farkına varmak önemlidir. Onlar ve teknoloji şirketleri bizden bir adım önde ve kanıtları, spekülasyona başvurmaksızın, en azından potansiyel olarak darbe tehdidinin gerçek olduğunu gösteren bir dizi alarm çağrısı olarak okumalısınız.

Öyle ise bu konuşmada, Trump’ın iktidarda kalma stratejisi hakkında ne bildiğimizi özetlemek; bunu Trump’ın sınıf çözümlemesiyle karşılaştırmak ve son olarak faşizm konusundaki sol kuramlardan ve akademik kuramlardan ve bunlardan bazılarının olmakta olanı neden açıklayamadığından ve bunların yanlış taktiklere neden olabileceğinden söz etmek istiyorum.

***

6 Ocak 2021’de olanlar bağlamına oturtulmalıdır. Trump, seçimi kaybetme tehlikesi olduğunu biliyordu. Bununla birlikte, Trump’ın en büyük seferberlik kartının, Black Lives Matter (BLM) ve polisin yanı sıra sağcı milislerin BLM hareketine saldırdığında da onu takip eden kanlı yaz ve sonbahar ayları olduğu kanıtlandı. Temelde bir hayli beyaz insan, sadece beyazlar değil muhafazakâr Hispanik insanlar da, BLM’ye tanıklık etti ve WEB Du Bois’in ”beyazlığın ücreti” [“the wages of whiteness”][1] dediği şeyin ödenmemesi olasılığının olduğunu fark etti.

2020 sonbaharında Trump, tüm aktif ırkçılık karşıtı hareketleri ve aslında tüm muhalefeti “gözü dönmüş Antifa” olarak başarıyla damgaladı ve sırası geldiğinde de, bunu terörizm olarak [kanun yoluyla] tanımlayacağına defalarca söz verdi. Daha sonra sistematik olarak Biden ve Harris’i sosyalizmle, BLM’yle ve Antifa’yla ilişkilendirdi. Bunun kendisine seçimi kazandırmayacağını anlayınca, posta yoluyla yapılan oy kullanmayı en aza indirmek için, ABD Posta Servisi’ni ülke çapında bir seçmen bastırma operasyonuna yönlendirdi.

Seçimden çok önce, strateji ortadaydı. Milyonlarca oy vermeyenler de dahil olmak üzere, dehşete düşmüş ırkçıları harekete geçirmek zorundaydı; posta oylarını gayri meşru ilan etmek zorunda kaldı; ve başkanlığı kaybettiği anda, onu iktidarda tutmak için Anayasa Mahkemesi’ni ya da eyalet yasama organlarını ya da inançsız seçicileri [electors] ya da nihayetinde silahlı kuvvetleri müdahale etmeye zorlamak amacıyla, harekete geçmeye hazır bir kitle hareketi inşa etmesi gerekiyordu.

Hareketi inşa eden MAGA[2] hareketinin yanı sıra hâlihazırda var olan milisler ve faşist grupların daha geniş QAnon[3] komplo kuramıyla koalisyonuydu.

QAnon, Sorel’ci miti sağladı. 1914 öncesi Fransasında gerici bir milliyetçiye dönüşen anarşist Georges Sorel, kitle hareketlerinin bir mantığa değil bir mite –mitoloji sadece bir öykü değil, içinde yaşadığınız bir öyküdür- gereksindiğini ileri sürdü. İnananları tarafından kolektif bir biçimde yaratılan QAnon mükemmel bir biçimde iş gördü: QAnon, Hollywood ve Washington’da üstlenmiş, çocuk kanı hasat ederek ölümsüz hayatı arayan liberal bir pedofil hizbinin olduğunu ve Trump’ın onlarla gizlice savaştığını ve onları Guantanamo’ya yerleştirecek cezalandırıcı bir eylemi başlatacağını söyler.

Bu, tüm faşist komplo kuramları gibi, insanların ne olmasını istediğiyle ilgili bir fanteziydi. Goebbels şöyle derdi: “Biz Nazilerin iktidar hakkında bildiği her şey, bize Yahudiler tarafından öğretildi.” Aynı şekilde, komplo kuramcılarını, ”Amerika’yı nasıl yöneteceğimiz hakkında bildiğimiz her şey, bize Hollywood’un kan emici çocuk katilleri tarafından öğretildi” diyerek suçlayabilirsiniz -bu, nasıl yönetildiklerine dair değil, nasıl yönetmek istediklerine dair bir fantezidir.

Ne yazık ki milyonlarca insan bu şekilde düşünmeye yönlendirildi ve şimdi, bu saçmalığı yaymaya adanmış yasa koyuculara ve medya kanallarına sahibiz.

Burada söz konusu olan QAnon’un radikalleştirici bir unsur olmasıdır. Çünkü siyahlara, ırkçılık karşıtlığına, demokrasiye ya da düpedüz faşizme karşı var olan önyargıları üstlenir ve zaman ölçeğini kütlesel bir biçimde kısaltır. Göreceğimiz gibi modern faşistlerin çoğu, uzun vadeli küresel etnik iç savaş arzular. Stratejileri beklemek ve hazırlanmaktır –bundan dolayı bir siyasi altkültür olarak “hazırlanmak”tır. Birçok milis, silah sahibi olma hakkını düzenleyen Anayasa’nın İkinci Değişiklik Maddesi’nin değiştirilmesi gündeme gelmediği sürece barışçıl olduklarını söyler. Ama QAnon bunun 20 Ocak 2021’den önce meydana geleceğini söyler. Tam da bu nedenle FBI onu bir terör tehdidi olarak tanımladı.

***

Böylece seçim gecesine geliyoruz ve Trump kaybediyor. Bundan sonra olacakların daima plan dahilinde olduğunu bulacağımızı düşünüyorum. Hatalı ya da hukuka aykırı posta yoluyla kullanılan oylar gelene kadar kazandıklarını ilan ettiler. Çalınan seçimle ilgili bir anlatı yarattılar. ”Oy verme merkezleri dışındaki protestolar yükseldi ve seçim yetkililerine yönelik tehditler” arttı. StopTheSteal’in [Seçimin Çalınmasını Durdurun] anlatısı gece başladı ve ardından Cumhuriyetçi partinin büyük bir kısmı tarafından beslendi ve Aralık ayı başlarında, sadece 27 Kongre üyesi Biden’ın galibiyetini kabul etti. ACLED izleme grubuna göre, Aralık ayındaki Stop The Steal protestolarında, silahlı gruplar genişletilmiş bir rol üstlendi: Gösterilerde silahlı milislerin varlığı, yılın büyük bölümünde yaklaşık %2-3’ken, sağcı gösterilerde % 8’di.

3 Aralık’a doğru “seçimden sonra North Carolina, New York, California ve Washington DC de dahil ülkenin dört bir yanında Proud Boys’un [Gururlu Oğlanlar] dahil olduğu birçok gösteride sokak kavgaları patlak verdi”.

Ama tam da bu sırada devletin baskı aygıtının denetimini ele geçirmek için paralel bir operasyon da söz konusuydu. Trump, savunma bakanını ve müsteşarını ve onlar binadan ayrılırken onları alkışlayan birçok memuru kovdu. Siber güvenlik şefini kovdu. Kıdemli iç güvenlik müdürlerini kovdu. Ekim ayında siyasi nedenlerle memurların %88’ini temizleme hakkını kendisine veren bir kararnameyi zaten imzalamıştı.

Ardından 12 Aralık’ta Trump, Anayasa Mahkemesi’nde Teksas davasını kaybetti. Kongre’nin 127 üyesi Teksas davasına imza attı -ama kaybeder kaybetmez, hukuk ekibi dağıldı, Biden’ın zaferinin Capitol Hill’daki GOP [”Grand Old Party” Cumhuriyetçi Parti için kullanılan bir başka ad] tarafından kabul edilmesinin başlangıcına sahip olduk.

Ama hareketin kendisi, kendi mantığına sahiptir. Mahkemede kazanma umudundan yoksun kalır kalmaz, Biden’ı sadece, 6 Ocak’taki ikinci derece seçmenlerin [Electoral College] seçiminin onaylanmasını önleyerek ya da kesintiye uğratarak durdurabilirlerdi ve bu mercek altına alındı. Bu sırada 18 Aralık’ta Trump, çevresindeki en deli olanlarla -Guliani, Flynn, Sidney Powell- öfkeli bir toplantı düzenledi. Toplantıda iki eylem sürecini ele aldılar; a) çalınmış seçimi araştırmak için özel danışman olarak Powell’ın –ki kendisi eksiksiz bir komplo kuramcısıdır- tayin edilmesi; b) sıkıyönetimin ilan edilmesi. Trump sıkıyönetim hakkındaki haberlerin sahte olduğuna dair gerçekten de tweet attı ama basın bunu söndürdü. Yine 19 Aralık’ta Trump’ın “Orada olun: vahşice olacak” diyerek 6 Ocak’taki Stop the Steal mitingini ilan etmesi de kayda değerdir.

Yanıt olarak kıdemli askerlerden iki müdahale geldi: 18 Aralık’ta Kara Kuvvetleri Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı ordunun seçim kararında hiçbir rolü olmadığını söyleyen bir açıklama yayınladı; ardından 3 Ocak’ta on eski savunma bakanı silahlı kuvvetlerin müdahalesine karşı kodlu bir uyarı yayınladı.

Bir plan olup olmadığını ya da 6 Ocak’ta olanların vekaleten, aracılar ve retorik kullanarak kışkırtılmış, ”olasılıksal [stochastic] isyan” olup olmadığını bilmiyoruz. Ama bir mantık söz konusudur. Meclis binasını işgal edebilir, fiilen oturumu kesintiye uğratabilir, Kongre’nin önde gelen üyelerini zapt edebilir, ya onay belgelerini imzalamayı reddetmesi için Başkan Yardımcısı Mike Pence’e baskı yapabilirsiniz ya da (mevcut olan) gerçek seçim pusulalarını çalabilirsiniz; ve böylece düzeni sağlamak için Federal müdahaleyi tetikleyebilirsiniz. Bu askeri bir darbe olmayacaktı ama Washington DC’de sıkıyönetim olasılığını yeniden gündeme getirecekti; bu sırada Trump insanları sokaklarda tutabilir, iktidardan vazgeçme çağrılarına meydan okuyabilirdi.

Bunu yapacak kadar çılgın mı? Çevresindeki öyle çünkü göreceğimiz üzere kaybedecek çok şeyleri var. Sokaktaki insanlar –coşkuyla bunu talep ediyorlardı. Ve işi yapan insanlar, artık açık olduğu üzere, kaşarlanmış, silahlı ve örgütlü beyaz üstünlükçüler, anti-semitler ve faşistlerdi.

Bütün bunlar, Trump neyi temsil ediyor ve projesi nedir, sorusuna verdiğimiz yanıtı hızla gözden geçirmemize neden olur.

Başlangıçta –liberal merkezin anlaması epey zaman aldıysa da- oldukça kolaydı. Trump tüm neoliberal dönem boyunca gelişmiş dünyada sahip olmadığımız bir şeyi -burjuvazinin bir hizbini- temsil ederek iktidara geldi.

Neoliberal dönemde kâr küresel finans sistemi aracılığıyla kanalize edildiğinden Marx’ın “kapitalist komünizm” olarak adlandırdığı şey söz konusudur -ödül riskle orantılıdır, düz bir oyun alanı bulunmaktadır ve küreselleşme zenginler için kazan-kazan durumudur.

Neoliberalizm parçalandığında, 2008’den sonra, eşit şartlarda rekabet etmek istemeyen şirket seçkinlerinin bir hizbi belirdi. Onlar özelleştirmenin, kuralsızlaştırmanın vb. daha kararlı bir şekilde yürütülmesini ama aynı zamanda neoliberal projenin küresel değil ulusal ölçekte sürdürülmesini istedi. Kısmen Brexit de bu konudaydı: çok taraflı küresel düzen üzerine temellenen kuralları yıkmak; ve Trump’ın projesi de buydu: ticaret korumacılığı, vergi kesintileri, zenginler için gayrimenkul fiyatlarında enflasyon. Başlangıçta onu destekleyen insanlara bakarsanız, onlar gerçek kişilerin elindeki tekelci sermayedir –gazino patronları, Robert Mercer gibi hedge fonu sahipleri, KOBİ sektörü, güvenlik ve kolluk sektörü be fosil yakıtları.

Neoliberal ulusalcı bir proje oluşturdular. Özgürlükçü hakların kalıntılarını ya da en azından savunucularının büyük bir kısmını aldılar ve onları, 2007/8’den sonra Mencius Moldbug ve Peter Thiel’in etkin bir biçimde monarşist yetkeciler haline gelmesinde olduğu gibi, yetkeciliğe [authoritarianism] dönüştürdüler.

Ve birçok ABD kapitalisti kaydoldu. Neoliberal ekonomik formülde önemli bir kırılma oldu: Onlar, ABD Merkez Bankası’nın borcu paraya çevirmesini sağlıyorlar ve borç biriktirmeye devam ediyorlar. Yani bu, borçla beslenen, sağcı otoriter ulusalcı bir projedir. Onlar, kurallara dayalı bir küresel düzeni sürdürmeye çalışmaktan vazgeçiyor ve Büyük Güç siyasetine yöneliyor.

Bu faşizm değildir. Ancak, bundan sonra olacakların iktisadî temelini arıyorsanız, otarşik, devlet tarafından finanse edilen bir kapitalizmin -Almanya’daki Harzburg Cephesi biçiminde- Hitler’i tam olarak üreten şey olduğunu hatırlamanız gerekir. Hitler’in iktidara gelmesine izin verildi çünkü bir meclis ve bir anayasayla birlikte iktisadî milliyetçilik denendikten sonra, parçalanmış bir demokrasi ve toplama kamplarıyla bunu yapmanın daha kolay olduğu ortaya çıktı.

Sormamız gereken soru, neden ve hangi hedeflerle Trump yönetiminin, yalıtılmacı [isolationist], yetkeci, borçla beslenen neoliberalizm projesinden bir darbeyle iktidara tutunma girişimine geçtiğidir?

İlki suçluluktur. Yönetimde yer alan sayısız insan mahkum oldu ve ardından affedildi: Stone, Flynn, Manafort vd. Trump’ın kendisini ve ailesin affetmeye kalkışacağını varsaymak güvenlidir çünkü ister ulusal güvenlik isterse de düpedüz yolsuzluk açısından suç işlenmiş olması olasıdır. Rejimin niteliğindeki değişimin en büyük sinyali, Beyaz Saray’da yasaya aykırı olan ve esas olarak Trump’ın dengesiz ailesini sunan GOP kurultayıydı.

Yalıtılmacılara, mafyaya ve risk portföyü yöneticilerine sunulan şuydu: İkinci dönem bir aile hanedanı olacaktı; yaklaşık 15 yıl önce, ilk olarak Moldbug tarafından öngörülen monarşi.

“Bunun kapitalizmle ilişkisi nedir?” sorusundan daha az önemli hale gelen “bunun sermayeyle ilişkisi nedir?” sorusunu sormanın bir anlamı vardır.

İktidarın yeni sağcı otoriter biçimlerinin -Trump, Orban, Bolsonaro, Putin, Duterte- ayırt edici özelliklerinden biri, bir gün makamı terk edeceklerinin düşünülemez hale gelmesi gerektiğidir. Toplumsal radikalizmin yanı sıra iklim değişikliği ve COVID biyogüvenliğiyle yüzleşmek için acil gereksinimlerin olması nedeniyle, iktidarda yetkeciler olmaksızın, bir kuşak içinde fosil yakıt endüstrisinin sonuna, enerji sisteminde devlet mülkiyetine ve denetimine, havayolu endüstrisinde devasa bir küçülmeye ormansızlaşmanın yasaklanmasına sahip olacağınız anlamına gelir.

Öyle ki -1930’larda Almanya’da olduğu gibi- sermayenin bu hizbinin yörüngesi “halihazırdaki sistem işlemiyor; işte sahip olduklarımızı korumanın yolu”ndan oligarşik olmayan siyasetçilere, hatta kapitalist-perver Biden/Harris’e bile iktidarın demokratik aktarımını önlemek zorunda olan radikalleşmiş bir versiyonuna ilerledi.

Cumhuriyetçi Parti’nin bir kısmı için, seçimleri tanımanın, Biden yönetimini gayrimeşru kılmanın ve 2024’te iktidara ulaşmanın yeni yolunu hazırlamanın bir taktiği olduğunu düşünüyorum. Mecazi olarak bunu desteklediler. Ne yazık ki tabandaki birçokları için bu doğru değildir.

Tabanda –ve burası ezberinizdeki 1930’lardan kalma tüm Marxist kuramları hakikaten terk etmeniz gereken yerdir- taban sermayeden tamamen özerktir. Taban, Wilhelm Reich’ın da ortaya koyduğu gibi, sermayeye sadakatten çok daha güçlü bir şey tarafından yönlendirilir: özgürlük korkusu. Birincil endişe kaynağı BLM ve siyahların özgürleşmesi olasılığıdır. Onlar polisi, siyahları öldürme ehliyeti olan ince mavi çizgiyi, son savunma hattı olarak görür. Ve bu yüzden onlar için, hukukun üstünlüğünün hakim olmasını güvence altına alan ılımlı bir liberal yönetim olasılığı, dünyanın sonudur. Ve fosil yakıt ekonomisinin son bulması, patriarşinin ve kadınların ezilmesinin son bulması, yapısal ırkçılığının, beyaz ayrıcalıklarının, mülkiyet haklarının vb. son bulması, onlar için daha geniş endişe kaynağıdır.

***

Kitabım için ABD’yi okuyorum ve izliyorum; 2020’nin son çeyreğinde kara hap anlatısının yükseldiğini fark ettim. Kırmızı hap, aşırı sağcı ideoloji tarafından yaratılan alternatif gerçekliğe uyanmanızdır. Kara hap, aşırı sağın kaybedeceğini ve umutsuz bir duruma gireceğini bildiği ve intiharı düşündüğü -tıpkı Nazilerde olduğu gibi, sadece kendini değil, dünyayı da yok etmeyi amaçladığı- zaman için kullanılan bir şifredir. Sadece gerçeği postmodernizmden korumaya çalışmak için yola çıkan, barışçıl, woke karşıtı bir propagandacı olan James Lindsay gibi insanlar bile, şimdilerde “kaybetmek üzereyiz, liberaller ve woke’lar neredeyse kazandı” diyor.

Kitle tabanı bir yığındır; 10 milyon yeni seçmen, 2020’de Trump için oy verdi; Cumhuriyetçi seçmenlerin %45’i Capitol baskınını destekledi. QAnon milyonlarca izleyicisi olan kitlesel bir vesvesedir. Bu, sosyal medya ve Fox News gibi basın organları tarafından yaratıldı; Başkalığın bizzat kendisi sayesinde de, dezenformasyonun esas müteahhidi haline geldi.

Bu kitle tabanı faşist olarak nitelendirilmeyi hak ediyor mu? Ne yazık ki onun çekirdeği etkin ve bilinçli bir biçimde faşisttir ama, Hitler ve Mussolini’de olduğu gibi, onun büyük bir kısmı gerici bir ideolojiye sahip ve en önemlisi komplo kuramı dünyasına hapsolmuş, alt orta sınıftan ve örgütsüz işçi sınıfından –ki ABD’de işçi sınıfının epey büyük bir kısmını oluşturur- gelen bireylerden ibarettir.

Soğuk Savaş’tan bu yana komplo kuramlarıyla faşizmi ayırmaya eğilimliydik –öyle ki bir sürü uzaylı ve UFO ama az sayıda Neonazi kuramlarına sahiptik- ama faşizmin en parlak günlerinde, özellikle Almanya’da komplo kuramları Nazizm’in yükselişi için elzemdi. Siyon Liderlerinin Protokolleri, faşistleri destekleyen kitlelerin zihinlerinde, Hannah Arendt’in adlandırmasıyla, “yalan söyleyen dünya”yı yarattı.

Klasik Marxizmin en önemli sorunlarından biri, yalanların bu Ütopyacı, hermetik olarak mühürlenmiş ekosisteminin önemini hafife alma eğilimiydi. Bunun mücadele ya da iktisadî gerçeklik aracılığıyla parçalanabileceğini varsaydı. Reich’ın da söylediği gibi, Naziler kan ve toprak hakkında sızlanırken, kapitalizmin krizde olduğunu bilen ve çözümleme yerine bir yanıt isteyen, işsizlerden oluşan kalabalığa iktisadî istatistikleri okuduk.

QAnon ve MAGA hareketi, ırk bilimi salatası, şiddetli kadın düşmanlığı, anti-semitizm, küreselleşme karşıtlığı ve woke karşıtlığı, insanların yarattığı mühürlenmiş, duhul edilmez bir mantıktır çünkü Clear Bright Future [Berrak, Parlak Gelecek]’te de yazdım gibi, neoliberal ideoloji çöktü ve neoliberal benlik krizdedir.

Söylemediğim şey, bunun burjuvazinin özerk sınıf çıkarlarını temsil eden bir küçük burjuva hareketi olduğudur -bu, eleştirel Ortodoks Marxistlerin 1930’larda geldiği noktadaydı. Reich ve Fromm’un dediği gibi, bu, sınıftan daha derin hiyerarşilere, yani kapitalizmden önce gelen ve belirli bir kapitalist biçim alan aile ve ırksal üstünlüğe dayanan bir görüngüdür diyorum.

Bununla yüzleşmeliyiz: ABD faşizmi için plebyen bir kitle tabanı söz konusudur ve Trump, kendi siyasi projesi ve modus operandi’si [eylem tarzı] başlangıçta faşist olmamasına ve ana akım kurumsal seçkinler arasında bu proje için yetersiz destek olmasına rağmen, ona liderlik etmeyi seçti.

Faşist projeyi anlayalım: tüm bu Yeni Sağ saçmalıklarını okursanız, tarihin tekerleğini, etnik açıdan saf, kapitalizm öncesi veya modern öncesi bir dizi topluma doğru geri çeviren, küresel bir etnik iç savaş istiyorlar. Ve doğru anı beklemeye hazırlar. Şuan istedikleri, Trump, Orban, Bolsanaro gibi insanları iktidarda tutmak ve sağlanan alanda faaliyet göstermektir.

Orta vadede, sakinleştirilmeleri, etkisiz hale getirilmeleri, dağıtılmaları… ama kısa vadede yenilmeleri gerekiyor. Ve yenilebilirler de. Ama bu darbeyi ya da bir dizi darbeyi yenersek, ABD aşırı sağının iktidara gelmesine giden ve hâlâ durdurulması gereken uzun bir anayasal yol söz konusudur…

***

Şimdi, bunun strateji ve çözümleme düzeyinde sol için, ortaya koyduğu bir dizi meydan okumaya yönelmek istiyorum.

1935’te Dimitrov tarafından Halk Cephesi’ni meşrulaştırmak için formüle edilen faşizmin klasik Marxist tanımı oldukça kullanışsızdır. Buna göre faşizm, “finans kapitalin en gerici, en şovenist ve en emperyalist unsurlarının açık, terörist diktatörlüğüdür”.

“(…) faşizm sınıflar üstü bir iktidar değildir; ne küçük burjuvazinin ne de lümpen proletaryanın finans kapital üzerindeki yönetimidir. Faşizm bizzat finans kapitalin iktidarıdır.”

Tüm makul kavrayışlara saldırmak için oluşturulmuş polemiksel bir tanımdı. Çünkü faşizm, Almanya’da, İtalya’da, Avusturya’da ve diğer yerlerde büyük sermayeden, hatta finans kapitalden bile özerk bir şekilde işliyordu.

Faşizmin sınıf güçlerinden sadece ”birazcık” değil potansiyel olarak tamamen özerk olduğu yönündeki bu kavrayış, İtalyan ve Alman işçi hareketlerine çok yüksek bir bedele mal oldu. Çünkü Marxizmin, her şeyin sınıf çıkarından kaynaklandığına dair ilkesini geçersiz kılma eğilimindedir.

Ama Mussolini’nin PND’si ve Hitler’in NSDAP’ı gibi partilerin, neden seçkinlere dikte edebildiğine, yeni seçkinler yaratabileceğine, seçkinler için farklı gündemler belirleyebildiğine ve hatta ekonomik çıkarlarını bastırabildiğine dair eşit derecede Marksist ya da materyalist bir açıklama bulunmaktadır.

Faşizm özgürlük korkusudur; neredeyse her seferinde, özgürlüğü avuçlarının içlerinde gören insanlar tarafından tetiklenen, ideolojik ve toplumsal bir kitle görüngüsüdür.

20. yüzyılda özgürlüğün temsilcileri örgütlü işçi sınıfıydı; özgürlük olasılığı 21. yüzyılda yalnızca işçi sınıfı hareketlerinden değil, kitlesel, ağ tabanlı plebyen hareketten de doğar -Black Lives Matter, Me Too, Fridays for the Future… Bu konuda düşünürseniz, bu hareketler sınıflı toplumda sınıfsal sömürüden çok daha da köklü bir şeye -yani toplumsal cinsiyet tahakkümüne ve yapısal ırkçılığa- meydan okuyor.

Öyle ki solcular “6 Aralık olayları bir darbe olamaz çünkü ABD burjuvazisi faşizme gereksinim duymuyor çünkü işçi sınıfı iktidar olmak üzere değil” dediğini duyduğumda, sadece “daha iyi kitaplar okuyun, tarih ve gerçekliği çalışın” diyorum.

6 Aralık, sıkıyönetimi ve geçişi askıya almayı tetiklemek için tasarlanma anlamında bir darbe girişimiydi. Gab’da [sosyal medya uygulaması], chan’larda [en bilineni 4chan olan komplo kuramlarının üretildiği forumlar] vb. insanlar çok daha büyük bir şeyin -İç Savaş 2.0’ın ilk eylemlerinin- fantezisini kuruyordu. Geriye kalan, Trump’ın yakın çevresinden, Proud Boys’a [Gururlu Oğlanlar], milislere ve gösteriye destek vermiş gibi görünen aşırı sağcı Kongre üyelerine kadar uzanan emir-komuta zincirinin ya da etki ağının izinin yanı sıra Ulusal Muhafızları konuşlandırması gereken resmi emir-komuta zincirinin neden çöktüğünün, izini sürmektir.

Olayın ciddi olduğunu bir kez kabul ettiğinizde, Cumhuriyetçi sağdaki pek çok kişinin neden ondan uzaklaştığını anlayabilirsiniz: çünkü GOP’un kendisi faşist değildir; faşizm tarafından şişirilmiş olmasına rağmen birçok eyalette ABD kapitalizmi için bir yönetişim aracı olmaya devam ediyor. Finans kapitalin fiili sağ kanadının ne istediği konusunda bir barometre varsa, bu Fox’un söylediği ve Arkansas Senatörü Tom Cotton’un yaptığı şeydir. Her ikisi de kendilerini Trump’tan uzaklaştırdı -ve anayasal otoriterlik etrafında yeni bir sağ projenin başlangıcını görebilirsiniz.

“Şiddet esas olarak edimseldi [performative] –öyle ise gerçek bir darbe girişimi olamazdı” diyenlere gelince… Bu Nazi ve faşist şiddetin ne olduğunu gözden kaçırır. Bu çoğu zaman edimseldi. Örneğin –ve How to Stop Fascism’de [Faşizm Nasıl Durdurulur] daha birçok örnek bulunur- Mussolini’nin Ferrara’daki teğmeni Italo Balbo, kara gömleklilerin sopa taşımaları yasaklandığında, bir balıkçı dükkânına saldırdı ve bir metre boyunda tuzlanmış morina balığı aldı ve kentin dört bir yanında bunu yanında taşıdı; solculara ve sendikacılara bu kurutulmuş balıkla saldırdı.

Faşist şiddet daima edimseldir. Simgesel ve ahlaki bir normdur. Şiddet amaç değildir; birçokları için kendinde bir amaç, öz-dışavurumun bir biçimidir, bu nedenle de onların birçoğu özçekim yapmak istedi.

***

Öyle ise ne yapıyoruz? Devlet iktidarının gücü konusunda anlaşılabilir bir sessizlik söz konusudur çünkü çok fazla güce sahiptir ama ABD anayasal demokrasisi parçalanmak üzeredir –çünkü anayasa, burjuvazinin bir hizbinin elindeki olanakları hukukun üstünlüğünü aşındırmak için kullanmak istediği bir durum için tasarlanmadı.

Leninist duruşu anlayabilirim: Devlet burjuvazinin bir silahıdır, onu ezmek istiyoruz –ama 20. yüzyılda faşizmle yüzleşen tüm Marxist partilerden kendilerini fiilen namlunun ucunda bulanlar, a) antifaşist şiddetin yeterli olmadığının –faşist şiddetin saldırgan, hareketli, değişken karakteriyle boy ölçüşemez; b) demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunmak için devlete çağrıda bulunmak zorunda olduğunun farkına vardı.

Alman sosyalistleri, Prusya Eyaleti’nde denetimlerindeki polis tarafında tüfek tatbikatlarında eğitilmiş bir milis gücüne sahipti. Elbette, Alman aşırı sol komünist partileri, zamanla haklı çıkmış, şiddetli direniş siyasalarına sahipti ama bu, faşizmi yenilgiye uğratmak için hiçbir zaman bir strateji değildi.

Kitabımda, Komintern’in Üçüncü Dönemi’nin, liberalizmi faşizmle aynı şey olarak tanımlayan, sınıfa karşı sınıf [tezinin], faşizmin zaferlerinde belirleyici olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyorum. Ama çevremizde, solun bazı kısımlarının da, Hillary Clinton ve Trump’ı eşitlemek, “isyankâr olarak damgalandıysak belki de isyanı gayrımeşrulaştırmamalıyız” diyerek polisi görevlerini yapmaya çağırmayı reddederek, aynı hatayı yaptığını görüyoruz.

Tamam, kapitalist sınıfa karşısınız. Ya onları devirmek için bir strateji benimsiyoruz, ki 75 milyon silahlı Trump seçmenine karşı iyi şanslar, ya da egemen sınıf içindeki bölünmeleri kavrıyoruz, demokrasinin solun ve işçi hareketinin harekete geçmesine izin verdiği alanı kullanıyoruz ve sahip olduğumuzu savunuyoruz.

Arendt faşizmi “seçkinler ve ayaktakımı arasındaki geçici ittifak” olarak betimledi. 6 Ocak’ta olan tam anlamıyla buydu -Josh Hawley havaya yumruk atıyor, Kimberley Guilfoyle piruetler [pirouettes -tek ayak üzerinde yapılan dönüşleri içeren bale hareketi] yapıyor, orduda görev yapmış çatlaklar, Kongre Binası’na saldırırken kendilerini vurduruyor.

1930’lar Avrupası’ndan dersler: Seçkinler ve ayaktakımı arasındaki ittifakı yenen tek şey merkez ve sol arasındaki geçici ittifaktır. Ve bu meydana geldiğinde de, 1934’le 1936 arasında Fransa ve İspanya’da olduğu gibi, sadece seçimleri kazanmakla kalmazsınız aynı zamanda antifaşist bir popüler kitle kültürü de yaratırsınız.

Fransız faşistlerini yenilgiye uğratan, liberal sosyalistler ve komünistler arasındaki resmi seçim ittifakı değildi; katı parti sınırlarına rağmen bir araya gelen kitlesel taban hareketiydi –ve kitabımda ve gelecekteki derslerimin bazılarında bugün bunu nasıl yapacağımızı göstereceğim.

Bu konuşmayı yaptığım sırada, milisler, belki de Trump’ın kendisi olmaksızın, yemin töreninden önceki üç gün içinde büyük, şiddetli bir başka provokasyon sahneleyecekmiş gibi görünüyor. İnsanların bundan çıkarmasını istediğim tek şey şudur: Edimsel olsa bile gerçektir; seçkinler içinde faşizm isteyen büyük bir kesim olmasa bile, faşizmin olanaksız olduğu anlamına gelmez.

Ve biz, sol olarak, Clinton, Obama ve Biden gibi insanların yönetimlerinin içerikleri konusunda ne kadar alaycı olursak olalım, demokratik kültür ve değerler için aşağıdan bir hareket inşa etmemiz gerekiyor.


Bu metin, Paul Mason’ın Mayıs 2021’de yayınlanacak yeni kitabının (How To Stop Fascism) [Faşizm Nasıl Durdurulur] hazırlıkları kapsamında yayınladığı podcast serisinin 2021 yılında yayınlanan ilk bölümünün yazıya dökülmüş halidir. Metnin orijinaline şu adresten ulaşabilirsiniz: https://medium.com/mosquito-ridge/the-trump-insurrection-a-marxist-analysis-dc229c34cdc1

Çeviri ve Katkı: Erdem Türközü

DİPNOTLAR

[1] Köşeli parantezler içindeki tüm açıklamalar çevirmene aittir.

[2] Trump’ın seçim sloganı olan Make America Great Again sloganının baş harflerinden oluşan ve zaman içinde beyaz üstünlüğüne dayalı bir ırkçılık söylemi ve sosyal medya organizasyonu haline gelen kısaltma. (yhn)

[3] Donald Trump’ın, hükümette, iş dünyasında ve medyada yer alan şeytana tapan pedofil elitlere karşı gizli bir savaş yürüttüğünü öne süren komplo teorisi ağı. (yhn)