Bülent Özçelik: Güncel bir konudan başlarsak, Kudüs meselesi neden gündeme geldi? Ne gibi sonuçları olabilir?
Ayhan Bilgen: Kudüs konusunun Trump tarafından gündeme getirilme nedeni, ister ABD iç politikasındaki tıkanmayı aşmak olsun isterse Filistin sorununda yeni bir sürecin başlama sinyali olsun sonuçta İsrail’in gücünün bir kez daha tescil edilmesine hizmet edecektir. Kısa vadede Türkiye gibi ülkelerin muhafazakâr siyasi aktörlerinin işine yarıyor gözükse de orta vadede İran ile Suud arası gerilim ekseninde belirleyici bir gündem oluşturacaktır. Lübnan’da yeni bir vesayet savaşını hızlandırma ihtimali son derece yüksektir.
Bülent Özçelik: Özellikle 90’lardan itibaren pek çok dini hareketin olduğu gibi, İslamın ve İslamcılığın da hem kamusal hem siyasal hem de uluslararası siyasal alana daha yoğun bir şekilde çıktığını görüyoruz. Bölgemizin ve dünyanın uluslararası politika gelişmelerine baktığımızda, İslamcılık, dünya siyasetinde nasıl bir rol oynuyor?
Ayhan Bilgen: 90’larda ortaya çıkan tablo 70’lerin yeşil kuşak projelerinin bir sonucudur. Sovyetleri Afganistan’da durdurmak için desteklenen hareketler tüm Ortadoğu siyasetini etkileyecek düzeye ulaşmıştır. Tıpkı 68 kuşağı gibi alternatif bir toplumsal muhalefet potansiyeli taşıyan, kapitalizm karşıtı eylemlerin 80’lerin ortasından itibaren tüm dünyayı etkileyecek sonuçlar doğurmasının önünü kesen bir işlev görmüştür dini söylemli hareketler.
Ortadoğu’da Milliyetçi siyasi hareketlerin tıkanması, sosyalist hareketlerin sert müdahalelerle bastırılması dini hareketlere alan açmıştır. İslamcı siyaset, antikapitalist, antiemperyalist sloganlar geliştirse de aslında yeni kapitalist politikaların toplumsal meşruiyet kazanmasına katkı sunmuştur. Mezhepsel gerilim ve çatışmalar ise yeni uluslararası müdahalelere zemin oluşturmuştur. İslamcı siyaset yerel otoriter rejimlerle hesaplaşma içine girmedikçe, kapitalizme yönelik ciddi ve tutarlı bir muhalefet adresine dönüşmeyecektir.
Bülent Özçelik: Türkiye’deki iktidar partisi “muhafazakar demokrat” iddiasıyla başladığı siyasal serüveninde, milliyetçi ve dinsel kimlikleri daha öne çıkardığı bir eğilime girdi. Bunun gelecekteki yansımalarını nasıl görüyorsunuz?
Ayhan Bilgen: Muhafazakâr demokratlık, değerleri koruyan bir değişim iddiasıdır. Ancak zamanla ne değişim iddiası sürdürülebilmiş ne toplumsal çürüme durdurulabilmiştir. Statükoculukla toplumsal yozlaşma birbirini beslemiştir. Milliyetçi İslam yorumu yeni bir devlet ideolojisine dönüşmüştür. Yoksul kesimlerin ekonomik taleplerini, milliyetçi ve dini söylemlerle bastırması konunun en önemli noktasıdır. Bu politika, toplumda inanç ya kimlik eksenli kamplaşma ve kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
BÖ: Türkiye ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler açısından İslamcı siyaset ne durumdadır? Önümüzdeki dönemde, Kürt sorunundaki gelişmelere bağlı olarak hangi gelişmelere gebedir?
Ayhan Bilgen: Kürt sorununda yeni muhataplar ortaya çıkartma arayışı İslamcı siyasetin temel hedefidir. Bu amaçla vakıflar, cemaatler, diyanet gibi kurumlar eliyle çalışmalar yürütülmektedir.
15 Temmuz ya da Kudüs gibi gündemlerle Kürtlerin iktidar yanlısı siyasi tutum almaları sağlanmak istenmektedir. 16 Nisan referandumunda iktidarı destekleyen HÜDAPAR gibi yapıların parlamentoda temsiline yönelik ittifak imkânları sunulacaktır. Hükümetin Irak’ta ve Suriye’de Kürtler aleyhine pozisyon almasının Türkiye Kürtlerinde ortaya çıkarttığı kırılma aşılmak istenmektedir.
Bülent Özçelik: İslamcılık önümüzdeki dönemde bölge ve dünya siyasetinde nasıl bir rol oynayacak?
Ayhan Bilgen: Mısır süreci bu açıdan önemli bir örnektir. Arap baharında Libya’nın geldiği nokta yine çok travmatik sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Önümüzdeki dönem için en ciddi tehdit bir İran-Suud hesaplaşmasıdır. Yemen ve Suriye’de bunun ön adımları atılmıştır. İslamcı siyaset iktidar pratiğinde kötü bir sınav vermiş ve büyük bir güven bunalımına neden olmuştur.