Bürokratik Kolektivizm ve Kamu Yönetimi

Stalin’in 1927 yılında kontrolü tam olarak ele geçirmesinden sonra, SSCB’de rejim nitelik değiştirmeye başlamıştı. * Kolektifleştirilen üretim araçlarının kontrolünün topluma geçeceği yönündeki demokratik beklenti yerini gittikçe belirsizliğe ve ümitsizliğe bırakıyordu. SSCB’deki gelişmeleri diğer ülkelerdeki devletçi gelişmelerle birlikte değerlendiren bazı yazarlar (Rizzi, Burnham ve Shachtman gibi) kapitalizmin sonunun gelmekte olduğunu fakat gidişin, Marx’ın iddia ettiği gibi, sosyalizme doğru değil, “Bürokratik Kolektivizm”e doğru olduğunu iddia etmeye başladılar. Bu yazarlara göre gelecekte egemen sınıf burjuva sınıfı değil “bürokratlar sınıfı” olacaktı.

“Bürokratik Kolektivizm”in 1940’lı yılların hemen öncesinde yeni doğmakta olan bir olgu olarak ortaya konulması, özellikle sosyalist yazarlar arasında, yeni tartışmaları alevlendirmiştir. Bu tartışmalar bürokrasi kuramlarına katkı sağlayacak niteliktedir. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi yazınında bürokrasi ve beraberinde getirdiği sorunlar daha çok kapitalist dünya esas alınarak tartışılmaktadır. “Bürokratik Kolektivizm” kavramı, sosyalist dünyayı da hesaba kattığı için tartışmanın zenginlik kazanmasını sağlayabilir.

BÜROKRATİK KOLEKTİVİZM

Bürokratik kolektivizm, fikir ve kavram olarak, 1930’lu yılların sonlarında Troçkici sosyalistler arasında, SSCB hakkında yapılan tartışmalarda doğmuştur. Büyük bir olasılıkla, bu kavram, yazıya dökülmeden önce çeşitli grup tartışmalarında geliştirilmiş ve içselleştirilmiştir; daha sonra da farklı eserlere yansımıştır.[1] Bu özelliği nedeniyle bu kavramın sahibi olduğu iddia edilen en az üç yetkin yazar vardır: Bruno Rizzi, Max Sachtman ve James Burnham. Kavrama ilişkin eserlerin, kavramın geliştirilip tartışılması esnasında değil de biraz gecikmeli olarak ortaya çıkmasının nedeni, kavramın Troçki’nin SSCB’ye ilişkin “yozlaşmış işçi devleti” nitelemesinin bir alternatifi ya da eleştirisi olmasıdır.

“Bürokratik kolektivizm”in önemli bir tartışma konusu olmasında Bruno Rizzi tarafından yazılan Dünyanın Bürokratikleşmesi adlı kitabın önemli rolü olmuştur. Bu nedenle bu kitaptan kısaca bahsetmek gerekir. Kitap, Rizzi’nin SSCB’de Stalin yönetiminin yarattığı sorunları ılımlı bir biçimde eleştiren Troçkici hareketten ayrılmasından sonra, 1939 yılında, Fransızca olarak yayınlanmıştır. Kitabın SSCB’ye ilişkin olan birinci bölümünü, İtalyan Faşizmi’nin işlendiği ikinci bölüm ve ABD’nin tartışıldığı üçüncü bölüm izliyordu.[2] Ağustos 1939’da Paris’te basılan Rizzi’nin kitabı Ocak 1940’da polis baskınına uğramıştır ve yakılmaktan yalnızca birkaç kopya kurtarılabilmiştir.[3] Orijinali birden çok bölüm içeren kitabın İngilizce çevirisi yalnızca birinci bölümü kapsar; Faşizme ilişkin ikinci bölüm ise hiç basılmamıştır; 1939 yılında yapılan basımda SSCB’ye ilişkin olan birinci ve ABD’nin işlendiği üçüncü bölüm yer alıyordu.[4]

Polis tarafından toplatıldıktan sonra kitabın ulaşılabilirliği oldukça kısıtlanmıştır. Buna rağmen özellikle kitabın 1939’da Troçki’ye ulaşması ve Troçki’nin önde gelen takipçileri (Burnham ve Shachtman dâhil) ile tartışmalarında kitaptaki temel düşüncelere göndermelerde bulunması kitabın gördüğü ilginin temel kaynağı olmuştur.[5]

Hampton’un anlattıklarına göre, Rizzi kitabında yer verdiği görüşlerini geliştirirken en fazla Troçki’den etkilenmiştir. Kitabın daha yazım aşamasında Troçki ile kitaba ilişkin yazışmaları olmuştur. Ağustos 1939’da basılan kitap Eylül 1939’da Troçki’ye ulaşmıştır. Buna ek olarak yazarın Fransız Komünist Partisi içinde o dönemde yapılan tartışmalardan etkilendiği söylenebilir.

Rizzi’ye göre, 1930’lu yılların sonlarında dünyada dikkat çeken üç toplumsal sistem vardır: Kapitalizm, sosyalizm ve bürokratik kolektivizm. Bunları sırasıyla burjuva sınıfı, işçi sınıfı ve bürokratlar temsil etmektedir. Bunlar içinde tarihsel ve toplumsal koşullara en uygun olan, yani iktidara gelme zamanı artık gelmiş olan sınıf, işçi sınıfıdır, fakat bu sınıf, bir yandan ölmekte olan burjuva sınıfının çabalarıyla diğer yandan da yeni yeni yükselişte olan ve giderek iki bin yıl sonra köleliği yeniden getirme eğilimi gösteren bürokratlar sınıfı eliyle boğulmaktadır.[6]

SSCB’de sosyalist devrimin yapılmasının temel amacı, toplumsal eşitliğin sağlanması ve demokrasinin kurulmasıydı. Toplumsal eşitliği bozan temel faktörün özel mülkiyet olduğu düşünüldüğü için onun yerine kolektif mülkiyet getirilmişti. Bazı sosyalistler kolektif mülkiyetin kendiliğinden eşitliği sağlayacağını düşünüyordu. Rizzi bu umutların boşa çıktığını düşünmektedir. Rizzi’ye göre SSCB’de kolektif mülkiyetin kontrolü yeni bir sınıfın, bürokratlar sınıfının, eline geçmiştir.[7]

Üstelik bürokratik kolektivizm yalnızca SSCB için değil tüm dünya için söz konusudur. Bürokratik kolektivizm kendini SSCB, İtalya, Japonya ve bu ülkelerin etkisi altında kalan küçük ülkelerde de göstermektedir.[8] 1930’lu yıllarda, yani Rizzi’nin düşüncelerinin geliştiği yıllarda, dünyada totaliter devletler yükselişteydi ve totalitarizm gittikçe yaygınlaşmaktaydı. Rizzi bu gelişim için kapitalizmin devamı veya kurtarılma girişimi biçiminde yapılan yorumlara karşı çıkmaktadır. Rizzi’ye göre bu gelişim oluşmakta olan bir toplumsal biçimin göstergesidir, bu toplumsal biçim de bürokratik kolektivizmdir.[9]

Bürokratik kolektivizmin gelişi değişik emareler ile kendini göstermektedir. SSCB’de komünizmin değil bürokratik kolektivizmin var olduğunu gösteren birinci işaret burada bürokratların artık yeni bir sınıf olarak ortaya çıkmasıdır. Grant’ın anlattıklarına göre, Rizzi’nin yanıtını aradığı ilk temel soru SSCB’nin sınıflı bir toplum olup olmadığı sorusudur. O dönemde sosyalistler SSCB’nin sınıfsız bir toplum olduğunu düşünmektedir. Stalin’i çok sert biçimde eleştiren Troçki bile SSCB için sınıf sözcüğünü kullanmaktan kaçınmaktadır. Rizzi’nın kafasında bu sorunun yanıtı netleşmiştir. Rizzi’ye göre, SSCB sınıflı bir toplumdur. Rizzi bu düşüncesini ortaya koymak için Dünyanın Bürokratikleşmesi adlı kitabında “Sovyetler Birliği yeni bir sınıf tarafından yönetilen yeni bir toplum türüdür” ifadesini kullanır. Rizzi’ye göre ortak (kolektif) mülkiyet bu yeni sınıfa aittir ve sömürü, bireylerden bu sınıfa geçmiştir.”[10]

Rizzi’ye göre SSCB’de bürokratlar “memurlar, uzmanlar, polisler, askerler, gazeteciler, yazarlar, işçi sendikaları ve komünist parti”den oluşmaktadır.[11] Rizzi’ye göre tüm bunlar artık yeni doğmuş olan bürokratlar sınıfının bir üyesidir ve bir bütün olarak bir sınıf olmuşlardır; bir kast veya tabaka değil, fakat bir sınıftırlar.[12] Üstelik bu yeni sınıf egemen sınıftır; yani ülkede en üstün gücü elinde tutan ve ülkenin kaynaklarını kendi çıkarına kullanan sınıftır. Rizzi bu durumu şöyle ifade eder: “Bize göre, SSCB’de mülkiyetin sahipleri bürokratlardır, çünkü güç onların elindedir. Burjuva toplumunda olduğu gibi ekonomiyi onlar yönetmektedir; bütün sömürgeci sınıflarda olduğu gibi karları onlar almaktadır; ücretleri ve fiyatları onlar belirlemektedir…” (Grant, 1997)[13].

SSCB’de sosyalist sistemin değil bürokratik kolektivizmin egemen olduğuna işaret eden ikinci gösterge ise, bu ülkede artı-değerin tüm toplumca eşitlikçi biçimde paylaşılmasının söz konusu olmaması, artı-değerin bütün olarak yeni sömürücü bir sınıfa, bürokratlar sınıfına, gitmesidir.[14] SSCB’de, tıpkı kapitalist ve kapitalizm öncesi toplumlarda olduğu gibi artı-değerin ele geçirilmesi sorunu ortaya çıkmaktadır ve bu artı-değere bürokrasi el koymaktadır.[15]

Rizzi artı-değerin işçilere gitmediğini sık sık belirtir. Rizzi’ye göre, SSCB’de işçilerin durumu, kapitalist sistemlerdeki işçilerin durumlarından bile daha kötüdür. İşçiler kapitalist sistemde onlara tanınan pek çok hak ve özgürlüğe sahip değildir. Rizzi, SSCB’deki işçilerin durumunu şöyle betimler: İşçilere fabrikaların yönetiminde söz hakkı verilmemektedir, seyahat hakkı tanınmamaktadır; fabrika yaşamı üzerinde ağır polis kontrolü vardır; devlet, işçilere yalnızca yaşamda kalabilecekleri kadar imkân sağlamaktadır. Sonuç olarak işçiler artık bir köle durumundadır.[16] İşçiler bürokratlar sınıfı tarafından sömürülmektedir.[17]

Rizzi’ye göre, işçilerin durumu yalnızca SSCB’de değil kapitalist ülkelerde de kötüye gitmektedir. Giderek İngiltere, Fransa, Amerika gibi ülkelerin yurttaşları yurttaşlık statüsünü kaybedecek ve bürokratik devletin tebaası olacaktır.[18]

Üçüncü olarak, Rizzi’ye göre, SSCB’deki sistemin sosyalist olmadığını buradaki mülkiyetin niteliğine bakarak da anlayabiliriz. Rizzi’ye göre SSCB’de mülkiyet kolektifleştirilmiştir ancak bu, oradaki sistemin sosyalist olduğu anlamına gelmez. Rizzi’ye göre bir yerde kolektif mülkiyetin varlığı o yerde sosyalizmin var olduğu anlamına gelmez. SSCB’de de durum böyledir. Mülkiyet kolektiftir ancak sistem sosyalist değildir, bürokrasinin elindedir.[19] Eğer mülk işçi sınıfına dayanmayan bir sistem tarafından kolektifleştirilirse, sosyalist olma özelliğini kaybeder ve ilgili sınıfın mülkü olur.[20]

Rizzi sosyalizmin geleceği konusunda umudunu tamamen kaybetmiş değildir; üretimdeki gelişmeler nedeniyle bu sistemin sınıfsız topluma ve sosyalizme dönüşebilme ihtimali her zaman vardır.[21] Ancak Rizzi’ye göre artık kapitalist sisteme dönmek mümkün değildir. Bu sosyal örgütleniş biçimi üretim güçlerindeki dönüşümün bir sonucudur ve bunun geri dönüşü yoktur.[22]

Sonuç olarak, Rizzi’ye göre kapitalizm, dünya çapında sonlarını yaşamaktadır. Ancak kapitalizmin yerine sosyalizm değil bürokratik kolektivizm geçmektedir. Bürokratik kolektivizmin özellikleri şunlardır: Birincisi, üretim araçları üzerindeki bireysel mülkiyet kalkmakta, onun yerine kolektif mülkiyet geçmektedir ancak bu kolektif mülkiyet tüm toplumun kolektif mülkiyeti değil onun içinden yalnızca bir kesimin, bürokratların, kolektif mülkiyetidir. İkincisi, bürokratlar sınıf özelliği taşımaktadır; üretim araçlarını kontrol etmekte, artı-değeri ele geçirmekte, işçi sınıfını yönetimden dışlamaktadır. Üçüncüsü, işçi sınıfı iktidarın sahibi değildir; hâkim sınıf da değildir; bir köleler kitlesidir. Dördüncüsü, bu eğilim yalnızca Rusya’da değil bütün dünyada kendini göstermektedir. Bu eğilim Amerika’da, Almanya’da ve İtalya’da çok belirgindir. Beşincisi, bürokratik kolektivizm her ne kadar işçilerin bürokratlar sınıfı tarafından sömürüldüğü bir düzen olsa da kapitalizmden daha ilericidir.

Rizzi ile aynı dönemde yaşayan ve eserlerinde Rizzi’nin görüşlerine benzer görüşler ileri süren diğer iki yazar, 1941 yılında, The Managerial Revolution (Yönetimsel Devrim) adlı kitabı yayınlanan James Burnham ve yine aynı dönemde yayınlanan The Bureaucratic Revolution (Bürokratik Devrim) adlı derleme kitapta yazıları yer alan Max Shachtman’dır. Her üç yazar da bürokratik kolektivizm teorisine önemli katkılar sağlamıştır.

Burnham, Rizzi tarafından 1939 yılında ileri sürülen görüşleri, 1941 yılında yazdığı yukarıda anılan kitabında geliştirir. Burnham kitabında yönetimsel devrim teorisi dediği teoriyi anlatacağını belirtir.[23] Burnham kitapta kapitalizmi sosyalizmin takip etmeyeceğini kanıtlamaya çalışır. Burnham’a göre, Marksistler özel mülkiyetin kaldırılmasının sosyalizmin gelmesini garanti edeceğini varsaymaktadır, oysa özel mülkiyetin kaldırılması sosyalizmle sonuçlanmayabilir. SSCB örneği göstermiştir ki, bu kesin bir sonuç değildir, olsa olsa bir umuttur.[24]

Burnham’a göre yönetimsel topluma geçiş, feodalizmden kapitalizme geçişin sürdüğü kadar uzun sürmeyecektir. İnsanlık zaten bu topluma geçmeye başlamıştır. Geçiş tüm dünyada gerçekleşecek ve geçiş sonrasında yöneticiler egemen sınıf olacaktır. Bu toplumda üretim araçları devletin elinde olacaktır. Yöneticiler üretim araçlarına erişimde ve üretimin dağıtımında belirleyici olacaklardır.[25]

Yönetimsel toplum, aynı zamanda kendi ideolojisini de yaratmaktadır. Kapitalist ideoloji hızla toplumu terk etmekte ve onun yerini yönetimsel ideoloji almaktadır. Örneğin toplumda kapitalist kavramların yerini yönetimsel topluma uygun kavramlar almaktadır. “Birey”in yerini toplum veya halk; “para”ın yerini emek veya iş; “özel girişim”in yerini sosyalizm veya kolektivizm; “serbest girişim”in yerini, planlama; “haklar”ın ve “doğal haklar”ın yerini, görevler, düzen ve disiplin; “fırsatlar”ın yerini işler almaktadır. Bunlar ve bunlara benzer değişimler kapitalizmin gerilemesine ve onun yerini yönetimsel toplumun almasına işaret etmektedir.[26]

Shachtman’a göre Sovyetler Birliği ne özel mülkiyete dayalı kapitalizme doğru geriledi ne de toplumsallaştırılmış mülkiyete dayalı sosyalizme doğru ilerledi. SSCB’de “özgün tarihsel koşullar tarihsel akışın dışında gerici bir canavar olarak Stalinci devleti yani bürokratik kolektivizmi” ortaya çıkardı.[27]

Shachtman, 1942 yılında yayınlanan bir yazısında SSCB’deki devletin, dünyanın o güne kadar gördüğü en despotik ve baskıcı devlet olduğu belirtir.[28] SSCB artık işçi devleti değildir; Stalinci bürokrasi SSCB’deki işçileri mahkûm köleler seviyesine düşürmüş ve onların toplumsal gücünü yok etmiştir (Shachtman, 1942b).[29]

Burada son olarak bürokratik kolektivizm kavramına alternatif olarak geliştirilen iki kavramı ele alalım. Bunlardan ilki Troçki’nin kullandığı yozlaşmış işçi devleti kavramıdır. Diğeri ise daha çok SSCB’deki durum için kullanılan devlet kapitalizmi kavramıdır.[30]

Troçki 1936 yılında yazdığı kitabı İhanete Uğrayan Devrim’de, SSCB’deki rejimin ve Bolşevik partinin dejenere olduğunu vurguluyor ancak SSCB’ye işçi devleti demekten de vazgeçemiyordu (Trotsky, 1936). Stalin yönetimini eleştiren Troçki, SSCB’nin komünizme giden yoldan çıktığını kabul etmek istemiyordu; ona göre işçi sınıfının halen yönetimi değiştirme şansı vardı. Bu yüzden SSCB’yi “yozlaşmış işçi devleti” olarak görmekteydi (Rizzi, 1985: 58).[31]

Troçki’nin Stalin Rusyası’na ilişkin değerlendirmesi bürokratik kolektivistlerinkinden daha olumlu veya daha yumuşaktır. Troçki’ye göre SSCB, ne bir kapitalist devlettir ne de bürokratik kolektivist devlet. Kapitalist değildir, çünkü bir devletin kapitalist devlet olarak nitelendirilebilmesi için o devletin ait olduğu toplumda üretim araçlarının özel kişilerin ellerinde bulunması gerekir. Bürokratik kolektivist de değildir, çünkü SSCB’de bürokrasi bir sınıf değildir. Troçki’ye göre SSCB’nde ayrıcalıklı bir bürokratlar grubu vardır ancak bunlar üretim araçlarının sahibi değildirler fakat üretilen malların dağıtımını kontrol etmektedirler; bunlar, bu yüzden bir sınıf değildir, olsa olsa bir kast olarak görülebilir (Trotsky, 1940; Trotsky, 1939).[32]

SSCB’ye devlet kapitalizmi nitelemesini yapan yazarların başında Tony Cliff ve onu izleyenler gelir. Cliff’in Rusya’da Devlet Kapitalizmi adlı kitabına önsöz yazan Chris Harman’a göre, Rusya’da Stalin sonrasında varlığını sürdüren sistem devlet kapitalizmidir; çünkü “bürokrasi kolektif olarak üretim araçlarını denetim altında bulundurmakta ve böylece aynen Batılı bir kapitalist gibi, bu denetimi daima işçileri sömürmek ve ‘ölü emek’ birikimini daha da çoğaltmak için kullanmak zorunda kalmaktadır.” Rusya’da devlet kapitalizminin gelişmesinde ve sürmesinde en önemli etken, kapitalist dünya ile rekabete giren Rusya’nın, sermaye birikimini emeği sömürerek sürdürme yolunu seçmesidir. Rusya’daki devlet kapitalizmi, dünya kapitalist sisteminin besleyici temellerinden birisi haline gelmiştir (Cliff, 1990: 14, 15).[33]

TARTIŞMA: BÜROKRATİK KOLEKTİVİZM VE KAMU YÖNETİMİ

Bürokratik kolektivizm tartışmasını yapan yazarlar, sosyalist hareket içinden gelmeleri nedeniyle, en azından yaşamlarının bir bölümünde, kapitalist sistemi değiştirme amacını taşımışlardı. Bu yazarlar dünyanın nasıl değiştiğini izlemeyi öğrenmişlerdi veya bunu içselleştirmişlerdi. Bu nedenle dikkatlerini devletlerin makro düzeyde değişimi üzerinde yoğunlaştırmışlardı. Burada tekrar anımsamak gerekir ki bu yazarlar bürokratik kolektivizmin destekçisi değildirler; bürokratik kolektivizm kavramını mevcut durumu ya da yakın geleceği betimlemek için kullanmaktadırlar. Bürokratik kolektivizme karşı tavırlarını şöyle özetleyebiliriz: Bürokratik kolektivizmin kapitalizmden daha ilerici fakat sosyalizmden daha gerici olduğunu düşünmektedirler; fakat artık kapitalizmi sosyalizmin izleyeceğine inanmamaktadırlar.

Bu yazarların ilgilendikleri alan ile kamu yönetiminin ilgilendiği alan en azından düzey olarak birbirinden farklıdır. Bürokratik kolektivizm toplum biçimi ile ilgilidir ve tarihsel olarak yeni bir toplum biçimine doğru geçiş olduğuna dair bir iddia ortaya koymaktadır. Kamu yönetimi ise günümüzün önde gelen akademik yayınlarına ve üniversite programlarına baktığımızda, kurulmuş olan bir devletin mevcut örgütlerinin, devletin amacına hizmet ederken, nasıl işlediğini inceler. Kamu yönetiminin odağında başta kamu kurumları olmak üzere örgütler vardır, bürokratik kolektivistlerin odağındaysa devletler, devletlerin örgütleniş biçimi vardır. Örgüt odaklı bir bakış açısına sahip olan kamu yönetimi mevcut sistem içindeki örgütlerin sorunlarıyla ilgilenir, bunlara çözüm üretir; sorunların sistemin istikrarını bozacak denli büyümesini engellemeyi amaçlar. Dolayısıyla kamu yönetimi statükocudur, statükonun korunmasına hizmet eder. Örgüt düzeyinin üzerine çıkan bürokratik kolektivizm yazarları ise, devletleri sorunsallaştırır ve günümüzün durgunluğunun daha geniş perspektifli bakılınca aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını anlatmaya çalışır. Kamu yönetimi disiplini devletin niteliklerini sorgulamazken, bürokratik kolektivistler günümüz devletinin tarihsel niteliklerini anlamaya ve tartışmaya çalışır.

Yukarıda anlatılmaya çalışılanı örneklendirmek gerekirse, bürokratik kolektivistler SSCB’nin niteliğini belirlemeye çalışmaktadır; bazılarının yozlaşmış işçi devleti, bazılarının devlet kapitalizmi dediği sisteme onlar bürokratik kolektivist demektedirler. Bu tanımlamalar devlete veya topluma ilişkindir ve daha alt düzeydeki örgütlerin özelliklerini belirleyici niteliktedir. Kamu yönetimi araştırmacısı ise daha baştan devletin kapitalist niteliğini sorgulamadan veri olarak kabul eder; bu özelliğin dönüşümü ve değişiminin kendi konusu olmadığını varsayar. Dolayısıyla, kamu yönetimi araştırmacısı incelediği devletin niteliğini sorgulamaz. Bürokratik kolektivist yazarlar örgüt içinde yaşanan sorunlar ile daha üst düzey devlete ait özellikler arasında bağ kurmaya çalışırken, kamu yönetimi araştırmacısı sorunu olduğu yerde kendi içinde çözmeye çalışır.

Burada bürokratik kolektivizm yazarlarında var olan, fakat kamu yönetimi yazarları tarafından ihmal edilen ikinci bir konuya değinmek gerekir. Birinciler, içinde yaşanılan toplumsal düzenin ve özelliğini buradan alan her türlü diğer kurumun geçiciliğinin farkındadırlar. Buradan yola çıkarak toplumların yönetim sisteminde ortaya çıkan dönüşümleri anlamaya ve gelecekte nasıl bir devletin ortaya çıkacağını tahmin etmeye çalışmaktadırlar. Kamu yönetimi yazarları ise içinde yaşanılan kapitalist sistemin yapısı ve kurumlarının değişmez olduğunu varsaymaktadırlar. Bu değişmez sistemin nasıl işlediğine ilişkin sonsuza kadar geçerli evrensel ilkeler bulmak peşindedirler.

Günümüz toplumunda insanların büyük bir kısmı içine doğduğu ve içinde yetiştiği toplumun sonsuza kadar yaşayacağı düşüncesini belki de çoğu zaman farkında olmadan benimsemiştir. Böyle bir düşünceyi içselleştirmiş olmak, insanların bakış açıları ve geliştirdikleri düşünceler üzerinde belirleyici etkilere sahiptir. Bürokratik kolektivizm kuramcıları ise, pek çok insanın hiçbir zaman sonunun gelmeyeceğini düşündüğü kapitalist sistemin bir sonunun olduğunu hissetmektedirler ve bu duyguyu yazdıkları eserlere başkalarına da hissettirecek biçimde işlemektedirler.

SONUÇ

Kapitalizm taraftarları genellikle bürokrasiyi olumlu karşılamakta, modern toplumun kaçınılmaz bir özelliği olarak görmekte ve liberal temsili demokrasiyi, yönetme yetkisini genellikle en tepede yer alan bir meclise ya da başkana devrederek, bürokrasiyi yaratıcı bir biçimde tasarlamaktadırlar. Günümüz kapitalist toplumlarında bireyler kemikleşmiş kurallar ve bürokratik yapılar karşısında kendi iradelerini ve kapasitelerini yeterince kullanamamaktadırlar. Bu sorunu özellikle ekonomik ve sosyal bakımdan güçsüz sınıflar yaşamaktadır. Sosyalist yazarların temel amacı aslında tam da böyle bir sorunun ortaya çıkmasının önüne geçmek olmuştur. Yani bireylerin kendi yetenek ve kapasitelerini kullanabilecekleri bir ortama kavuşmasını sağlamak olmuştur. Sosyalistler buradan yola çıkarak bireyler arası sosyal ve ekonomik eşitliği amaçlayan toplumu savunmaktadır. Sosyalistlere göre eşitsizliği yaratan en temel mekanizma üretim araçlarının özel mülkiyet konusu olmasıdır. SSCB’de bu sorun öncü siyasal parti eliyle çözülmeye çalışılmıştır. Ancak öncü parti kolektifleştirilen mülkün kontrolünü bir kere ele geçirdikten sonra bir daha bırakmamıştır ve sonuçta sosyalistlerin en temel amacı olan eşitliği en fazla engelleyen bir sistem ortaya çıkmıştır. Rizzi ve arkadaşları bu sisteme bürokratik kolektivizm adını vermişlerdir.

DİPNOTLAR

* Bu çalışma yazarın şu çalışmasının kısaltılmış halidir: L. Yalçın, “Bir Yönetim Kuramı Olarak Bürokratik Kolektivizm”, Quo Vadis: Kamu Yönetimi, (Der V. Erat, C. Ekiz, İ. Arap), Nika, Ankara, 2018.

[1] Bu sonuca Rizzi, Burnham, Troçki’nin eserlerine ve özellikle 1930’lu yılların sonlarındaki aktivitelerine bakınca ulaşabiliriz.

[2] P. Hampton (2000), “Inside the Left: Why Does Cliff Traduce Shachtman”, archive.workersliberty.org/wlmags/wl62/shachtman.htm#notes, (10.02.2016).

[3] a.ge.

[4] K.Tarbuck, (5.7.2003), Encyclopedia of Trotskyism On-Line: Revolutionary History, www.marxists.org/history/etol/revhist/backiss/vol1/no3/revslets.html, (10.02.2016).

[5] B. Rizzi, (1985), The Bureaucratization of the World: The First English Edition of the Underground Marxist Classic that Analyzed Class Exploitation in the USSR, The Free Press, New York, s. 1,2. (Kitabın 1–33 sayfaları arasında yer alan “Introduction” çevirmen Adam Westoby tarafından yazılmıştır.)

[6] Age, s. 38, 39.

[7] Age, s. 54, 63.

[8] Age, s. 37-39.

[9] Age, s. 68.

[10] T. Grant, (1997), “Russia from Revolution to Counterrevolution, Part Four: The Nature of Stalinism”, easyweb.easynet.co.uk/~socappeal/russia/part4.html, (11. 02.2016).

[11] Rizzi, age, s. 49.

[12] a.ge. s. 94.

[13] Grant, a.g.e.

[14] Rizzi, age, s. 64.

[15] a.g.e., s. 68.

[16] a.g.e., s. 78-80.

[17] a.g.e., s. 69.

[18] a.g.e., s. 52.

[19] a.g.e., s. 66.

[20] a.g.e., s. 65.

[21] Grant, a.g.e.

[22] R. Gombin, (1971), “The Origins of Modern Leftism: The Vital Question: The Régime of the USSR and the Phenomenon of Bureaucracy”, libcom.org/library/modern-leftism-one, (11.02.2016).

[23] J. Burnham, (1941), The Managerial Revolution: What is Happining in The World, The John Daay Company, Inc.,New York, s.7.

[24] a.g.e., s. 42.

[25] a.g.e., s. 71, 72.

[26] a.g.e., s. 191, 192.

[27] M. Shachtman, (1942a), “Marx, Trotsky and Lenin on Russia: Introduction and Explanatory Notes”, New International, VIII(10), 296–298, www.marxists.org/archive/shachtma/1942/11/mtl-intro.htm, (21. 08.2017).

[28] M. Shachtman, (1942b), “25 Years of the Russian Revolution: A Critical Appraisal”, New International, VIII(10), 291–295. www.marxists.org/archive/shachtma/1942/11/25years.htm, (21. 08.2017).

[29] a.g.e.

[30] Hem bürokratik kolektivizmi hem de ona alternatif yaklaşımları ayrıntılı inceleyen bir kaynak olarak şu esere bakılabilir: E. Çağlı, (1991), “SSCB Üzerine Farklı Görüşler”, marksist.net/kitaplik/onlineKitap/MI/bolum9.htm, (11.02.2016).

[31] Rizzi, a.g.e., s. 58.

[32]L.Trotsky, (1940), “Letter to the Workers of the USSR”, www.marxists.org/archive/trotsky/1940/05/workers.htm, ve Trotsky, L. (1939), “The USSR in War”, www.marxists.org/archive/trotsky/1939/09/ussr-war.htm#s3, (20. 07.2017).

[33] T. Cliff, (1990), Rusya’da Devlet Kapitalizmi, (Çev. Ali Saffet ve Tarık Kaya) Metis Yayınları, İstanbul.

 

KAYNAKÇA

BURNHAM, J. (1941), The Managerial Revolution: What is Happining in The World, The John Daay Company, Inc.,New York.

CLIFF, T. (1990), Rusya’da Devlet Kapitalizmi, (Çev. Ali Saffet ve Tarık Kaya) Metis Yayınları, İstanbul.

ÇAĞLI, E. (1991), “SSCB Üzerine Farklı Görüşler”, marksist.net/kitaplik/onlineKitap/MI/bolum9.htm, (11.02.2016).

GOMBİN, R. (1971), “The Origins of Modern Leftism: The Vital Question: The Régime of the USSR and the Phenomenon of Bureaucracy”, libcom.org/library/modern-leftism-one, (11.02.2016).

GRANT, T. (1997), “Russia from Revolution to Counterrevolution, Part Four: The Nature of Stalinism”, easyweb.easynet.co.uk/~socappeal/russia/part4.html, (11. 02.2016).

HAMPTON, P. (2000), “Inside the Left: Why Does Cliff Traduce Shachtman”, archive.workersliberty.org/wlmags/wl62/shachtman.htm#notes, (10.02.2016).

Rizzi, B. (1985), The Bureaucratization of the World: The First English Edition of the Underground Marxist Classic that Analyzed Class Exploitation in the USSR, The Free Press, New York. (Kitabın 1–33 sayfaları arasında yer alan “Introduction” çevirmen Adam Westoby tarafından yazılmıştır.)

SHACHTMAN, M. (1942a), “Marx, Trotsky and Lenin on Russia: Introduction and Explanatory Notes”, New International, VIII(10), 296–298, www.marxists.org/archive/shachtma/1942/11/mtl-intro.htm, (21.08.2017).

SHACHTMAN, M. (1942b), “25 Years of the Russian Revolution: A Critical Appraisal”, New International, VIII(10), 291–295. www.marxists.org/archive/shachtma/1942/11/25years.htm, (21. 08.2017).

TARBUCK, K. (5.7.2003), Encyclopedia of Trotskyism On-Line: Revolutionary History, www.marxists.org/history/etol/revhist/backiss/vol1/no3/revslets.html, (10.02.2016).

TROTSKY, L. (1939), “The USSR in War”, www.marxists.org/archive/trotsky/1939/09/ussr-war.htm#s3, (20.07.2017).

TROTSKY, L. (1940), “Letter to the Workers of the USSR”, www.marxists.org/archive/trotsky/1940/05/workers.htm, (20 07.2017).

Yalçın, L. (2018) “Bir Yönetim Kuramı Olarak Bürokratik Kolektivizm”, Quo Vadis: Kamu Yönetimi, (Der V. Erat, C. Ekiz, İ. Arap), Nika, Ankara.