Bedenlerin, bireylerin, şeylerin, merkezi bir bakış altında tümüyle görünür olmaları modern toplumun temel yönetim ilkelerinin en belirgin olanıdır. Modern toplumlarda iktidarın gözetleme dizgesinin, bireyin psikolojisine gittikçe artan bir ölçüde, ‘ıslah etme’ tasarımının bir parçası haline getirilmesi, Michel Foucault’ya göre disiplinci iktidarın gereğidir. İnsan, bedeni ve kimliği ile iktidar tarafından inşa edilen bir varlıktır. Bireyin içinde bulunduğu çağın kurumları, söylemleri iktidarın belirlediği, gözlenebildiği kendini açığa vurduğu yerlerdir. Birey asla yaşadığı toplumdan ve toplum değerlerinden bağımsız değildir. Birey yapıların ve söylemlerin üzerine inşa edildiği, onların taşıyıcısı ve hedefidir. Bu bağlamda mekân da siyasal bir arenadır. Mekân; içinde üretildiği toplumun sınıfsal, cinsel tahakküm ve direniş kodlarına göre belirlenir. Kentler, kamusal alanlar, şehir meydanları, hastaneler, hapishaneler, iktidarın gözetleme ve güç hatları tarafından şekillendirilir.
Günümüz modern toplumunda, sosyal paylaşım ağları, bilişim teknolojisi bireyin kendisini bir gözetmenin bakışına ve aslında kişilerin birbirlerinin iktidarına, sorgusuna sundukları alanlardır. Jean Genet’nin Balkon oyununda Yanılsamalar Evi sahibi Madam Irma, bütün odaları gözetlemektedir. İktidar biçimlerini ve kurgu bireyleri, gerçek ile illüzyon arasındaki akışkanlıkta sorguya açan Genet, mekânı tam da ‘denetleyebilme’, ‘gözetleyebilme’ biçiminde tasarlamıştır. Oyunda geçen üç asal mekân; Madam Irma’nın evi, kraliçenin sarayı, isyancıların sokakları, farklı iktidar sahiplerinin aynı hegemonik iktidar yapısını işlettiği, farklı mekânlar olarak kurulmuştur. Bireylerin yaşamının incelemeye alındığı bir toplum, bireyin kendi davranışlarının polisi olduğu bir toplumdur. Denetim ve bağımlılık yoluyla başkasına tabi olan oyun kişilerinin illüzyon odalarında yarattıkları hayalleri bile aslında kendilerine ait değildir. Kendisinin ve başkalarının onda tanımasını istediği, iktidar kurgusu olan kimliklerdir. Gözetleyen mekânlar kuran, söylemler geliştiren iktidar, gözetleme sistematiğini bireylerin zihinlerine kazımıştır. Her birey aynı zamanda kendi kendinin gözetleyenidir. Dolayısıyla oyun kişilerinin hiç biri gerçekte yoktur. Her şey bir yanılsamadır.
Stereotip, Kimlik, Denetim
Belli kimlikler ve onlara özgü davranış biçimleri, toplumsal kurumlar tarafından dinsel, ahlaki, yasal temellerde dayatılır. Bu sınıflandırma, bireylere, kişisel olarak değerlendirip uygun buluyorlarsa kabul etmeleri için sunulmaz. Beklenen, sınıflandırmanın bireylerce sorgusuz sualsiz kabul edilmesidir. Bu şekilde standart toplumsal davranış biçimleri inşa edilir, kalıcılaştırılır. Kimliklerin sınıflandırılması yalnızca betimsel bir süreç değildir. İktidarlarca oluşturulmuş, onları taşıyanların yaşamlarına yapılabilecek toplumsal bir müdahaleye izin veren bir ayrıştırmadır. Aynı zamanda belli kimlikleri kabul edip belli kimlikleri reddetmek, insanların kendi düşünce, duygu, eylem ve davranışlarını gönüllü olarak kısıtlamasına neden olur. Belli davranış biçimlerinin ve/ve ya belli kimliklerin toplumsal düzlemde istenmediğini ve o şekilde davranmanın tecrit edilme, cezalandırma vb. ile sonuçlanacağını kabul eden bireyler, o davranış biçimlerinden kaçınır. Böylelikle birey, bir takım yaptırımlara maruz kalmamak için düşünme, hissetme ve davranma biçimlerine gönüllü olarak kısıtlama getirmiş olur. Kimlikleri sınıflandıran mercilerin denetim ve manipülasyonuna istemli biçimde tabii olunur, boyun eğilir.
Disiplinci iktidarın icrası; toplumdaki tüm bireylerin görünür ve kayıtlı olmalarını gerektirir. Gözetim ve denetim mekanizması cezalandırma, tecrit etme işlevi için vardır. Gözetim/ denetim sonucu cezalandırma aslında iktidarın sunduğu kimliklerin sorgusuz kabul edilmesi içindir. Muhalifliğin sakıncalı, davranış bozukluğu ya da akıl hastalığı olduğuna bireylerin inanması ve kendilerini bu inanca uygun olarak kısıtlaması içindir. Eğer toplumsal çoğunluk sınıflandırmanın doğruluğuna inanırsa, bu yolla muhalefetten arındırılmış bir toplum çok daha kolay inşa edilecektir. Günümüz modern toplumunda, sosyal paylaşım ağları, bilişim teknolojisi, bireylerin kayıt altına alınmalarını sağladığı gibi, bireyin kendisini bir gözetmenin bakışına ve aslında kişilerin birbirlerinin iktidarına, ‘beğeni’sine sundukları alanlardır. Bu yolla üretilmiş olan stereotipler pekiştirilir. Bu stereotipler, yönetilmeye uygun hale getirilmiş, birbirlerini ve kendilerini kontrol dizgesi içinde tutmak üzere kodlanmışlardır. Tıpkı Jean Genet’nin Balkon oyunundaki Irma, Piskopos, Polis Şefi, General gibi… Oyundaki tüm karakterler, iktidarca oluşturulmuş ‘profil’lerdir. Genet’nin yarattığı iktidar evreninde hiç kimse gerçek değildir, herkes rol yapar. Betimlediği durumlar, çizdiği karakterler ne denli güçlü işlenmiş olsa da, gelip geçicidirler. Gerçek ancak sanatla mümkündür. Genet’nin dünyasında şiddeti uygulayan kişinin her cezası, onu insanlıktan biraz daha uzaklaştırır. ‘Efendi’ rolünden kaynaklanan davranışlarıyla zehirlenir. İktidar yapısının üst basamağında bulunan herkes aktördür. Genet, yalnızca iktidara karşı gelenlerin, mülksüzlerin ve suçluların insanlığından bahseder. Ancak bu insanlık da, ezilenlerin iktidara ulaşma arzuları yüzünden sürekli kirlenir.
Balkon’da mekân stratejik bir işleve sahiptir. Oyunun adı olan Balkon, mekân olarak, kamusal alanla özel alanı ayıran ikisinin arasında bir konuma sahiptir. Balkon, evi çevreleyen dört duvar kalktıktan sonra, evin dışarıya açılan bölümüdür. İktidarın merkezine cinsel hiyerarşiyi yerleştiren Genet’ye göre; iktidar, yerleşik kurallar dizgesi ve yerleşik davranış biçimleri ile bireylerin benliklerine kazınmıştır. Bu hiyerarşi içinde, soylu erkekler en üstte yer alır. Kadınlar, çocuklar ve eşcinseller ise en alt katmandadırlar. Genet’nin oyunlarında kadınlar, fahişeler, hırsızlar, eşcinseller yani toplumun ‘artık’tan saydığı karakterler, kaba güçle, şiddetle ve daima erkek tarafından aşağılanarak yönetilir. Balkon oyunundaki, Irma’nın evindeki bölmelerden her biri; toplumsal kurgudaki evlerin yansımasıdır. Dış dünyadan yalıtılmış bölmelerde, erkek müşterilerin ‘var olmak istedikleri’ kimliklerle, fantezileri canlandırılır. Bu oyunların nesnesi kadındır. Irma, gözetleyen, gözeten ve kurgusal bütünlüğü sağlayan düzen kurucudur. Piskopos, General, Polis Şefi, Yargıç, Kraliçe, Dilenci, bu tahakküm alanının ve sisteminin uygulayıcısıdırlar. Sistem mevcudiyetini ve kudretini; kadının cinselliğine, erkek adına el koymakla sağlamaktadır. Kadınlık kadar erkeklik de, ‘rol’ gereğidir. Şiddet, katmanlı cinsel iktidar ilişkisinde erkeğe verilen bir haktır. İktidara, yönetim biçimine, toplumun sosyolojik örgütlenişine ve üretim ilişkilerine tabii kılınan ‘modernite’ mekânının belirgin özellikleri vardır; yönetim ve denetim, gözetim ve kayıt altında tutma, toplumsal hiyerarşi içinde izolasyonu sağlama…
Denetim ve Gözetim Dizgesinin Ürünü Olan Oyun Kişileri
Balkon oyununda, iktidar kurgusu olan oyun karakterleri, disiplin altına alınmış tutkuların, psikolojik şiddetin ve şiirsel hazzın hâkim olduğu bir evrende yaşarlar. Piskopos, hâkim ve generalin; Yanılsamalar Evi’nin müşterilerinin, üstlendikleri alegorik işlev haricinde isimleri yoktur. Birer kukla gibi çizilmiş bu karakterler içinde yalnızca polis şefi gerçektir. Ancak onun da tek hayali bir taklitçisinin olması ve bu sayede ‘erotik gündüz düşlerine’ katılabilmek, bir kahraman olmaktır. Sokaklarda bir devrim yaşanmakta, devrimciler gerçek iktidar figürlerini yok etmektedirler. Gerçek polis şefi; genelevdeki Piskopos, Yargıç ve General taklitçilerini dış dünyada aynı görevlere atamak ister, ancak onlar içerde birer taklitçi olarak kalmayı tercih ederler. Devrimin lideri, Polis Şefi’nin ilk taklitçisi olmak üzere, kaçınılmaz rolü oynamak için geneleve gelir. Çünkü Genet’ye göre, iktidarı ele geçiren yeni devrimciler, devirdikleri ezenleri taklit etmek zorundadır. Ve devrimin lideri görkemli bir jestle kendini hadım eder. Hadım olan devrimci ölür; gerçek polis şefi hadım olan taklitçisinin yerini alır ve devrim süreci tekrar başlar. İktidar ilişkilerinin temel mekanizması içinde, kurumların sınırları özenle çizilmiştir. Her şeyi kuşatan, tüm olanları gözeten Madam Irma da bu mekanizmanın parçasıdır. Geleneksel eğilimler, hukuksal yapılar, militarist güçler bu kurumların odağındadır. Bireyin eylemleri ve kimliği üzerinde etkindirler. Foucault, iktidar kavramını, güç ilişkileri çokluğu biçiminde ele alır. Geleneksel iktidar kavrayışındaki gibi hükümdarın kişiliğinde somutlaşan, hükümdarı ele geçirmekle alınan bir iktidar yoktur. İktidar, öznelerin bedenlerinde var olan, görünmez, sınırsız hareket kabiliyetine sahip bir eylem ve ilişki biçimidir. Özne, iktidarın gözetim ve denetim ağları ile bireyselleşir. Zira oyundaki karakterlerin her biri, temsil ettikleri kurum için yaratılmışlardır. Michel Foucault, bu dizgeyi şöyle açıklar:
‘İktidarın işleyişinden söz ettiğimde yalnızca devlet aygıtı sorununa, yönetici sınıf, hegemonik kastlar sorununa gönderme yapıyor değilim, bireylerin gündelik davranışlarında, bedenlerine varıncaya kadar üzerlerinde işleyen, giderek daha da incelen, tüm mikroskobik iktidarlar dizisine gönderme yapıyorum. İktidarın siyasi ağına gömülmüş yaşıyoruz; tartışma konusu edilen de bu iktidardır.’ (Foucault, 2007; 48)
Oyunda hemen tüm sahnelerde kullanılan ayna, oyun kişilerini gerçek ile illüzyon arasındaki akışkanlıkta göstermek için kullanılmıştır. Oyunun birinci perdesinde, Piskopos aynaya bakarak, görmek istediği kimliğini tanımlar:
Piskopos (Aynaya döner, tumturaklı): Nakışlar! Danteller! Başlığım! Altın sırmalı cüppem, hele hele sen!… Sensin beni koruyan şu dünyadan. Bacaklarım nerde, hani nerde kollarım? Hareli, kaygan kıvrımlarının altında ne yapıyor ellerim? Pırpır etmekten öte işe yaramaz olmuş, kırık kanatlar misali… Melek kandı değil, keklik kanadı belki. Cüppem, zırhım, senin sıcacık loşluğunda olgunlaşıyor iç huzurlarının en tatlısı, en aydınlığı. Tekmil dünyayı sarıp sarmalayacak şefkatimi işte o kaskatı kabuğun korumasında damıttım ben. Kimi zaman bir hançer gibi çıkardı elim kıvrımlarının arasından kutsanmak için. Asıp kesmek için mi yoksa? Bir kaplumbağa kafası gibi iki yana ayırırdı eteklerimi. Kaplumbağa mı, temkinli bir engerek mi? Girerdi yeniden çıktığı yarığa. Düşler kurardı elim, sığınağında. Nakışlar, altın sırmalı cüppe… (Genet, 2014; 27)
Genet, iktidarın dağıttığı rolleri deşifre eder ve bu yolla iktidarın oyununu bozar. Bireysel davranışlar, cinsel kimlikler toplumsal olarak hazırlanmış önce öğrenilen sonra sahnelenen bir senaryodur. Sistemin kurgusunun bir oyun ve roller üzerine kurulduğunu savunan Genet için tek çıkış verili rolleri reddederek sistemin dışında kalmaktır.
İdeolojik Alan Olarak Üretilen; Mekân
Yerleşiklik projesi olan ataerki, toplumsal örgütlenmede aileyi en küçük yapı birimi olarak kurmuştur. Özel mekân olarak ‘ev içi’ kadının yaşam alanıdır ve bu alanın etrafı evlilikle çizilmiştir. Cinselliğin toplumsal kalıba dökülmüş ve hukuk tarafından onaylanmış biçimi olan evlilik, cinsel edimi üreme sayesinden tanımlanıştır. Toplumsal cinsiyete ilişkin iktidar analizi, kadınlarla erkekleri doğrudan bir iktidar ilişkisiyle birbirine bağlanmış toplumsal bloklar olarak kabul eder. Cinselliğin toplumsal olarak düzenlenmesi beraberinde pek çok yasaklar silsilesini de getirir. Yalnızca üreme işlevine dönüştürülen cinsellikte, meşru sayılan, her evinde merkezinde duran mekân; yatak odasıdır. Bunun dışında kalan, yok sayılır, görmezden gelinir, yasaklanır ya da yok edilir. Foucault, Cinselliğin Tarihi, çalışmasında, kâr çarklarına sokulabilecek duruma getirilen cinselliğin mekânını, tıpkı Genet gibi tanımlar:
‘Üremeye yönelik olarak düzenlenmeyen ya da onun tarafından çehresi değiştirilmeyen hiçbir şeyin, ne yeri vardır ne yasası ne de söz hakkı… Bu tür şeyler hem kovulmuş, hem reddedilmiş hem de suskunluğa mahkûm edilmiştir. Bunlar yalnızca var olmamakla kalmaz, aynı zamanda var olmamak zorundadır ve –edim ya da söz biçiminde- ilk ortaya çıktığında yok edilecektir. (…) Baskıya özgü olan şey budur işte; onu basit bir ceza kanunun yasaklarında ayıran da bu olmalıdır. Baskı hem yok olmaya mahkûm etme işlevi görür hem de bir susma emri, var olmayışın olumlanması ve dolayısıyla da tüm bu konularda söylenecek, görülecek ya da bilinecek hiçbir şeyin olmadığının tespit edilmesini sağlayacak biçimde işler. İşte burjuva toplumlarımızın ikiyüzlülüğü, kendi sakat mantığı içinde böylece yol alır. Bununla birlikte birkaç ödün vermek zorunda da kalır bu ikiyüzlülük. İlle de meşru olmayan cinselliklere bir yer ayırmak gerekiyorsa, en iyisi bunların başka yerde gürültü koparmalarıdır: Üretim değilse bile, hiç olmazsa kar çarklarına yeniden sokulabilecek bir mekânda… İşte hoş görülen bu yerler, genelevler ve sağlık evleri olacaktır. Fahişe, müşterisi ve pezevengi, psikiyatrist ve histerik hastası, söylenmeyen hazzı, hesaplanabilir şeyler düzeyine gizlice dâhil etmektedir; o zamana değin üstü kapalı bir biçimde hoş görülen sözcükler ve hakaretler, orada yüksek fiyatla alınıp satılır. Yaban cinsellik, gerçek olanın iyice yalıtılmış biçimlerine ve kodlanmış, sınırlandırılmış yer altı söylemlerine ulaşma hakkına, ancak orada sahip olacaktır. Modern püritenlik, bunların dışında her yerde üçlü yasasını dayatmıştır: yasaklama, yok sayma ve suskunluk…’ (Foucault; 2012, 12)
Genet, oyunu bir göstergeler şölenine dönüştürmüştür. Kostüm, dekor, ışık, oyunculuk tüm teatral unsurlar, cinselliğin, iktidarın ve şiddetin örgütlenişini deşifre etmek üzere seferber edilmiştir. İkinci tablonun dekoru da birinci tablodaki çağrışımlarla kurulmuştur. Aynı avize ve aynalar kullanılmaktadır. Bunula birlikte, zincire vurulmuş gibi görünen, bilekleri bağlı genç ve güzel bir kadın vardır. Muslin giysisi paramparçadır ve göğüsleri ortadadır. Bu sahnede ve oyundaki diğer sahnelerde kadınlar, neredeyse yarı çıplaktır. Hepsi çok güzeldir. Deri korsajlar, deri çizmeler, baldırları çıplak, danteller ya da kürkler içindedirler. Cellat, oyundaki diğer güç sahipleri gibi erkektir. ‘Belden yukarısı çıplak, adaleli, dev gibi bir bir adam’ (Genet, 2014; 28) Kırbacının sapını arkadan kemerine geçirmiştir. Aynı sahnedeki yargıç ise, cüppesinin altında saklı yüksek kothornoslar ile, ayağa kalktığında olağandan çok daha uzun boylu görünecektir. Bu şekilde bedenin kendisi, saf bir cinsel göstergeler mekânı olarak kullanılmıştır. Henri Lefebvre, Mekânın Üretimi çalışmasında; ‘Mekânsal olarak ele alınan bedenin içinde, duyuların ardışık tabakaları, toplumsal mekân tabakalarının ve bağlantılarının habercisi’ olduğunu söyler. (Lefebvre, 2014; 402)
Madam Irma’nın evinin hiyerarşisi cinsel sınırlar içinde oluşur. Rütbe ve makamlarla kutsanmış erkeklikler en üst konumdakilerdir. Onlara hizmet etmek, fantezi dünyalarını gerçekleştirmek hatta onların istekleri için satılıp, öldürülebilenler ise oğlanlar ve kadınlardır. İktidarın yaşamın her alanına el atmasında cinselliğin tertibatı merkezde durmaktadır. Madam Irma, müşterilerinin istedikleri düşsel mekânı kurmakla mükelleftir. Müşterilerinin hayal ettikleri kimliği en gerçek, en sahici biçimde yaşamaları için, gerekli kostümleri, mazo-sadist oyundaki oyuncağı olacak kadını ayarlamakla yükümlüdür. Kurduğu illüzyon dünyasının işleyip işlemediğini gözetleyerek ya da Carmen’den bilgi alarak denetler. Bu gözetleme ve denetim, ‘yoldan çıkanları’, rolünü gereğince canlandırmayanları cezalandırmak içindir.
Yanılsamalar Evi gibi isyancıların sokakları, Kraliçe’nin sarayı da iktidarın örüldüğü, ezen- ezilen ilişkisi üzerine kurulu mekânlardır. İç işleyişleri de hiyerarşiktir. Hepsi biçimlendirilmiş ilişkilerin, tanımlanmış kimliklerin, yasal zemine oturtulmuş sistemin özünü kendi içlerinde taşırlar. Yanılsamalar Evi’ni tehdit eder gibi görünen isyancıların sokakları, form, yapı ve işlev bakımından direnişin örüldüğü mekânlar olarak kurulmuştur. Ancak iktidarın tahakkümcü yapısı buralara da sızmış, ezen- ezilen ilişkisi üzerine kurulu, hiyerarşik bir iç işleyiş buralara da egemen olmuştur. Hepsi biçimlendirilmiş ilişkilerin, tanımlanmış kimliklerin, yasal zemine oturtulmuş sistemin özünü kendi içlerinde taşırlar. Oyundaki tüm karakterler yapmak ve olmak zorunda bırakılmışlardır. Hayalleri dahi kendilerine ait değildir. Hayal ettiklerine ulaşabilmek için diğerleri ile savaşmak, onları alt etmek zorundadırlar. Hayaller dünyasında ve gerçek dünyada iktidara en yakın olmak için birbirlerini ezme savaşımındadırlar. Devrimin lideri tarafından genelevden kaçırılan fahişe Chantal, dava uğruna politik mücadele yürütmeye başlamıştır. Ancak devrimciler, zayıf düşen mücadeleyi tekrar canlandırmak için onu bir şarkıya dönüştürmeye karar verince, tekrar yanılsamalara esir düşer. Böylece devrimin sonucu, buharlaşıp bir şarkıya dönüşmek olmuştur. Yanılsamalar evinden kurtulan Chantal, başka bir yanılsamanın içinde kendini bulmuştur. Dış dünyanın gerçekliğine karşı kurulmuş Irma’nın evi kötülüğün yadsınmasıdır. Aynalarla sağlanan yüzleşmeler; ‘Aslın mı bu, suretin mi?’ diye sordurur her bir karaktere.
SONUÇ
Baskı tarihinde cezalandırmadan gözetlemeye geçiş gibi merkezi bir anın saptanmasıyla, gözetlemenin cezalandırmadan daha etkili, daha verimli ve daha kolay uygulanabilir olduğu fark edilmiştir. 18. ve 19. Yüzyıl başlarında yeni oluşan iktidar mekanizması, bedene hâkim olma, bedeni kuşatma üzerine inşa edilmiştir. Politika, ahlak, ekonomi, cinsellik gibi alanlar ise katı gerçeklikle çerçevelenmiştir. Cinsel politikanın analizi, iktidar, çıkar ve çatışma örüntülerine açıklık getirmiştir. Toplumsal cinsiyete dair bir toplum teorisi, toplumdaki cinsiyet rollerinin, katı ve birbirinden keskin sınırlarla belirlenmiş cinsiyet rollerinin iktidarlarca üretilip, medya, okul gibi sosyal ağlarla da kanıksatıldığını açığa çıkarmıştır. Toplumsal hiyerarşi içinde, birbirine karşı konumlandırılmış kadın ve erkek rolleri, kesin sınırlarla birbirlerinden yalıtılmıştır. Toplumsal ölçekte kabul görecek kadınlık ve erkeklik rolleri yaratılmıştır. Bu roller ‘yöneten’ ve ‘yönetilen’ ilişkisi ekseninde kurgulanmış, farklı cinsiyet yönelimlerini yok sayan hegemonik erkeklik, ataerkil toplum modeli, erkek- kadın ilişkisinin belirleyicisi olan bir çerçeveye oturtulmuştur. Dolayısıyla kadınlara ve eşcinsellere baskı uygulanması doğanın değil, insan eylemliliğinin bir sonucudur. Ekonomik ve toplumsal ilişkilerin ürünü olarak mekân da, üst yapının koşulu ve sonucudur. İktidar ve onu oluşturan kurumların her biri, ele aldıkları mekânı kendi ihtiyaçlarına göre düzenler, biçimlendirir. Modern toplumsal mekânlar, iktidarın gözetleme ve kayıt altında tutma ihtiyacına karşılık üretilmektedir.
Balkon oyunu cinsel politika ekseninde iktidarı, şiddeti, mekânın inşasındaki belirleyicilikleri sorgulamaya uygun bir zemin sunar. Gerçek ile yanılsama, tahakküm ile direniş sorguya açılır. Politik ve toplumsal etkenler tarafından en ince ayrıntısına dek şekillendirilen kimlikler; iktidardan ve iktidarla ilintili olan bireyselleşme biçimlerinden kurtulabildiği sürece özneleşir. İktidar kurgusu olan kimlikler ile onu dayatan bireyselleşme biçimini reddetmek günümüzün ana politik sorunudur.
Bu makale, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nün düzenlediği 3. Uluslararası Disiplinlerarası Tiyatro Buluşması, Zaman Mekân Sempozyumu’na (5-6 Mayıs 2016) sunulan bildirinin kısaltılmış halidir.
KAYNAKÇA
Baudrillard, J. (2011). Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm. çev: Oğuz Adanır. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Bataille, G. (2004). Edebiyat ve Kötülük. çev: Ayşegül Sönmezay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Connel, R. W. (1998). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar, Toplum, Kişi ve Cinsel Politika. çev: Cem Soydemir. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Eradam, Yusuf. The Theatre Of The Absurd And Jean Genet, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/13/1185/13698.pdf
Foucault, M. (2012). Cinselliğin Tarihi. Çev: Hülya Uğur Tanrıöver. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Foucault, M. (2007). İktidarın Gözü (Seçme Yazılar 4). çev: Işık Ergüden. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Foucault, M. (2014). Özne ve İktidar (Seçme Yazılar 2). çev: Işık Ergüden, Osman Akınhay.İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Foucault, M. (2015). Büyük Kapatılma (Seçme Yazılar 3). çev: Işık Ergüden, İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Foucault, M. (2006). Sonsuza Giden Dil (Seçme Yazılar 6). İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Genet, J. (2014). Balkon. çev: Başar Sabuncu. İstanbul: Ayrıntı Yayınları
Lefebvre, H. (2014). Mekânın Üretimi. çev: Işık Ergüden, İstanbul: Sel Yayınları