Kıvılcım Neredeyse Söndürülecekti

Yukarıdaki başlık, İskra gazetesinin ilk yayın kurulunda çalışan genç Lenin’den elimizde kalan az sayıdaki belgelerden birinde geçiyor.[1] 1900’de neredeyse başarısızlıkla sonuçlanacak çeşitli siyasi görüşmelerin sonrasında, Lenin’in dokunaklı sözlerinden biri.  Aynı tarihlerdeyse Lenin, Martov, Potresov ile Plehanov, Akselrod, Zasuliç koalisyonu, İskra’da uygulanılabilir bir yayın programı oluşturmak için kolları sıvamıştır.

Yazar Lars T. Lih, Lenin’i Yeniden Keşfetmek isimli kitabında; muhteşem, titiz ve sarsıcı bir çalışma yürütmüş. Lih sayesinde, Lenin’den bize kalan metinleri, özellikle de Ne Yapmalı? (Ne Yapılmalı?) kitabı üzerine düşünmek ve belki de son yüzyılın yanlış bilinen önermelerini tartışma şansımız olacak. Yalnız hazır olun, sadece bir kitap üzerine tartışma yürütmeyeceğiz, bildiğimizi düşündüğümüz bazı önemli tezler çatır çatır yıkılacak!

Peşinen söylemek durumundayım; böyle hacimli ve çok önemli bir metni kısa bir yazıyla kotarmak, yazarın, çevirmenin emeğine ve Marksist, Leninist hatta muhalif herkesin öğreneceği son derece önemli (ne yazık ki çok geç kaldığımız) tartışmalara haksızlık olur. Birçok kişinin sesini duyar gibiyim. “Bu zamanda kim okur sonu gelmez yazıları, kısaca yaz, geç!” Kusuruma bakmayın, talebinizi karşılamam mümkün değil!

Öyleyse başlıyorum.

Öncelikle, Ayrıntı Yayınları’na yaptığı çevirilerle (Zanaatkâr/Richard Sennett, Küresel Dünya/George Ritzer, Saldırı Planı/Bob Woodword, Cennetin Eleştirisi Marksizm ve Teoloji/Roland Boer) tanıdığımız Melih Pekdemir’e teşekkür edeyim. Eleştirimi daha sonra yazının kurgusu gereği ileride sizinle paylaşacağım. Ayrıntı Yayınları dünyaya soldan bakan okurun kuramsal tartışma, okuma ihtiyacını karşılamakta son derece dikkatli davranan bir yayınevi, onlara da teşekkür etmek gerek.

Lih, siyaset bilimi okuduktan sonra (Yale ve Oxford), altı yıl ABD Temsilciler Meclisi’nde Demokrat partili bir senatörün ofisinde çalışmış. Çeşitli üniversitelerde dersler vermiş, Sovyetler Birliği’nin kuruluş dönemine dair konular üzerine bilimsel dergilerde sayısız akademik makale ile çeşitli sosyalist forumlarda siyasal yazılar yazmış bir akademisyen. Ancak metninden öğrendiğimiz üzere, Lenin konusunda akademisyenlerin çalışmalarını benimseyememiş ve onların üretimlerini de bizimle paylaşarak son derece nitelikli bir emekle eleştirmiş. Yazarın, Lenin isimli kitabı da 2017 yılında Aslı Önal’ın çevirisiyle yayınlandı. Ama yazarın biyografisinde en hoşuma giden bölüm, hâlihazırda Montreal’deki McGill Üniversitesi’ne bağlı Schulich Müzik Okulu’nda müzikoloji profesörü olduğunu öğrendiğim andı. Onca çalışmanın yanı sıra bir de müzikoloji çalışmak ve akademik olarak da ilerlemek kim bilir ne zor ve aynı zamanda hoştur.

Ne Yapmalı?(Şto delat?/Siyaset Broşürü)Bugün Neden Önemli?

“Sovyet Yönetimi Lenin’in önemli eserlerini büyük Avrupa dillerine çevirdiği 1920’lerin sonlarından sonra, tüm ilgi uzun süredir unutulmuş olan Şto delat? Broşürü üzerinde toplandı. Şto delat?’ın İngilizce çevirisi için seçilen başlık şöyleydi: What Is to Be Done? (Ne Yapılmalı?) Batı’daki birçok kimsenin hissettiği gibi, o muazzam siyasal deneye yol açan inançların kaynağı burada yatıyordu işte. Ders kitaplarında Ne Yapılmalı? Bolşevizm’in kuruluş belgesi olarak yüceltildi. “[2]

Lenin’in eşi Krupskaya, anılarında, Lenin’in Nisan 1901’de NY? üzerine çalışmaya başladığını belirtiyor. Ekim ayındaki Birlik Kongresi’nden sonra da yazma işini bitirmek istediğini buradan öğreniyoruz.  Lenin NY? nin Önsöz’ünde, aceleyle yazdığı için özür diler. Pek çok noktayı netleştirmek istediği için de dipnotlar ekler, bu dipnotlar metnin mühim kısımlarıdır ve metinden daha açıklayıcıdır. Kitabın alt başlığı Hareketimizin Çözüm Bekleyen Sorunları’dır. İlk kez 1902 başlarında Raboçeye delo[3] ile örgütsel tartışmaların bulunduğu bir ek olarak İskra’da yayınlanır.

“Broşürün üç ana teması, “Nereden Başlamalı?” (İskra Sayı 4, Mayıs 1901) makalesinde öne sürülen üç soruyu ele almak olarak düşünülmüştü, yani: siyasal ajitasyonumuzun karakteri ve ana içeriği, örgütsel görevlerimiz ve aynı anda ve farklı başlangıç noktalarından Rusya çapında militan bir örgütlenmenin inşa planı.”[4]

Genç Lenin için pratik çalışmanın yanı sıra kuramsal çalışma her zaman önemliydi. Lenin’in ilk dönem yazılarını incelediğimizde, sosyal demokrasi, sosyalizm ve işçi hareketini kaynaştırmak üzerine tartışmalara rastlarız. Karl Kautsky’nin Komünist Manifesto’daki temel fikirleri yeniden üreten ifadesi olarak kaynaştırmayı kullanır Lenin. Bu nedenle de çok önemsediği iki kitabı bizzat kendisi çevirir. Ancak bu çeviriler ne yazık ki elimizde bulunmamaktadır. (Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’su ve Karl Kautsky’nin Erfurt Programı)

Broşürde Skandal Yaratan Cümleler, Kavram Setleri

NY? deki tartışmalı temel iki konu; “dışarıdan bilinç” ve “kendiliğindenlikle savaş” kavramlarının bağlamları ve dönemin polemiklerinin bağlamlarının iyi anlaşılmamış olması, Rusça’dan İngilizce’ye ve dünyanın pek çok diline çeviri yapılırken, bir dizi hatanın, çarpıtmanın sonucu olarak karşımıza çıkar. Üstelik bu tartışmalar 100 yılı aşan bir süredir, öylece kabul edilmiş, genel geçer doğrular olarak Lenin’in tezleri arasında en önemli yerlerini almıştır.

Uzun alıntılar aktaracağım ve skandal yanlış anlamaları göz önüne sermeye çalışacağım. Tabi ki bu konuda bana rehberlik eden kişi yazar Lars T. Lih olacak.

“Dışarıdan bilinç” kavram setinin Lenin tarafından nasıl kullanıldığına bakalım.

“İşçiler arasında Sosyal-Demokrat bilincin olmayacağını söyledik. Bu bilinç onlara sadece dışarıdan getirilebilirdi.”[5]

Bu alıntı da aynı pasajlar üzerine bir yorum;

“Dışarıdan’ paragrafında, aslında skandal yaratıcı ‘kendiliğindenlikle savaş’ paragrafında mevcut olan şeyi, yani tecrit halindeki işçi hareketinin, gerçekten sosyalizmden uzaklaşarak yanlış yönde ilerlediği şeklinde güçlü bir izlenim yaratan şeyi de bulamıyoruz. Aksine, ‘dışarıdan’ paragrafını önceki ve sonraki paragraflarla birlikte okuduğumuzda, Lenin’in ‘işçi kitlelerinin stihiynıy uyanışı-amaca yönelik hayata ve amaca yönelik mücadeleye uyanışı-hakkında canlı bir resim çizdiğini görüyoruz.”[6]

Yazar, 100 yıl sonra kendisinin aşırı incelikli bir akademik okuma yapmadığını, tersine vakti zamanında Stalin tarafından bu paragrafı nasıl okunduğunu ve anlaşıldığını da aktarıyor. “Dışarıdan” vurgusunun aslında, sosyal demokrasinin görevini tanımlarken (Marx ve Engels’in geliştirdiği) sosyalist farkındalığı stihiynıy işçi hareketine getirmek ve işçi sınıfının ileri kuvvetlerini merkezileşmiş tek bir partide birleştirmek olarak anlayan Stalin yorumuna da yer veriyor.

“Kendiliğindenlikle savaş” kavram seti ise şöyle kullanılıyor;

“Kendiliğindenlikten çok söz edilmektedir. Ama işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden gelişmesi, onun burjuva ideolojisine tabi olmasına, Credo programı doğrultusunda gelişmesine yol açar; çünkü kendiliğinden işçi sınıfı hareketi, trade-unionculuktur, Nur-Gewerkschaftlerei’dır ve trade-unionculuk, işçilerin burjuvaziye ideolojik köleliği demektir.”[7]

Bu iki paragrafta öne çıkan tartışmaya, tüm dünyada insanların teorik ve sarsıcı önem atfetmeleriyle birlikte, 1901’de irticalen yapılan polemik ağız dalaşları arasındaki karşıtlığı fark etmemiş olmaları metinde işleniyor. Kesin olan şey; Lenin’in teorik tezlerini ilan etmek ve duyurmaktan öte, İskra’ya yönelik bazı somut eleştirileri çürütmek için kullandığı bir polemik yöntemidir.

Yazar Lars T. Lih bu iki ana tartışma için kitapta şöyle bir yol açmış:

Çarpıcı kelime dağarcığının bileşenlerinin her birine bakmak.

Stihiynost kelimesinin tarihini inceleyen Lih, çeşitli anlamları içeren, hatta zıt çağrışımlara kadar uzanan zengin bir kelime olarak niteler. “Felaket”, “kendiliğinden” gibi kullanımları en bilinenleridir. Stihiynıy, bilindiği gibi Slav kökenli değil, Yunan kökenlidir. Rusça’ya giriş tarihini bilmediğini söyleyen yazar, stihiynıy’ın normal çevirisinin “elemental” (Doğadaki güçlere özgü, saf, ana, esas, frenlenmemiş, temel, doğanın gücüyle ilgili, öğesel, elementsel) olarak kabul edildiğini, Lenin’in NY? deki kullanımını elemental olarak ele alan İngilizce çevirilerin kelimeyi ve bağlamını muğlaklaştırdığını söyler. Ayrıca stihiynıy genellikle kendiliğinden (spontaneous) diye çevrilmektedir.

“Kendiliğindenlik kelimesinin ayrıca klasik uygarlıkta da kökü vardır, ancak bu kez Roma tarafından Sponte, oldukça tuhaf bir Latince kelimedir, çünkü yalnızca ablatif (ismin-den hali) olarak ve esas olarak da sponte sua deyişinde kullanılır, bu da ‘kendi iradesine göre’ demektir. Kavramsal bağlantı şudur ki, verilen bir sözün ya da sözleşmenin bağlayıcı ve güvenilir olabilmesi için zorla olmaması, sponte sua olması gerekmekteydi. Dolayısıyla, Romalılara göre ciddî ve bağlayıcı yükümlülük hissini veren bir kelimenin, bizlere kaprislerin en hafifiyle ve dürtülerin en azıyla ulaştığını görüyoruz.”[8]

Özgür ve kısıtlanmamış bir irade beyanı, kendiliğindencilik paradigması için gerçekten sarsıcıdır.

Kendiliğindenci devrim ve örgütlü-bilinçli-merkezi örgütlenmesi olan bir partinin öncülük ettiği devrim tartışmasının ilk yarığı; özgür ve kısıtlanmamış bireylerin sanki kendi doğallıklarında verdikleri/ verecekleri tepkileri elimine eden, zayıflatan bir anlam bütünlüğüyle sakatlar.

“Kendiliğinden” değil, “kendi kendine karar veren (samoopredelyayuşçiyeşya)” olarak çeviriyor Lenin de…

Lenin, ilk ‘kendiliğinden/spontaneous’ kelimesini, ‘bağımsız/samostoyatelnıy’ diye çeviriyor. Daha sonra, Webb’ler, ‘Anglo-Sakson işçilerin ‘kendiliğinden demokrasileri’ şeklinde kullanıyor.

Dışarıdan bilinç taşıyan daha bilinçli bir merkezi-öncü parti yerine; herkesin kendi iradesini kullanabildiği ancak içlerinden bazılarının ileri/öncü olabildiği bir paradigmayı düşünmek bugün açısından son derece eşitlikçi bir yaklaşıma sahip olmamızı sağlayabilir. Zira Lenin’in de yaklaşımı budur. İki ayrı kesit (bilinçsiz, kendiliğindenci ve öncü işçiler, parti militanları) aslında yoktur, geçişken, birbirinden etkilenen yapılar vardır. Parti içinde de dışında da tek tek bireyler bağımsız kendi iradeleri olan varlıklardır.

Lenin, Raboçeye delo’nun skandal yaratan önerilerine yönelik karşı polemikler üretmiştir. Ve bu üretimin entelektüel değeri bugün açısından önemlidir. Yanlış anlaşılmaların yerine dönem polemiklerinin, Sosyal Demokrasi savunucularının, yine dönem metinlerinin önermelerinin olabildiğince doğru çevirilerle tartışılmasına duyulan ihtiyaç hâlâ elzemdir.

“Lenin’i Yeniden Keşfetmek” Aynı Zamanda Nasıl Çeviri Yaparız? Sorunsalının İşlenişidir

Azgelişmiş ülke insanıyız da ondan mı doğru dürüst bilgi üretemiyoruz? Eğitim programlarımız gittikçe kötüleşiyor, “yarış atı” benzetmesinin bile çocuklarımızda oluşan arızaları anlatmaya gücü yetmezken Türkçeye hâkim olmak, yabancı dillerden çevrilen metinler üretmek, kavramların etimolojik incelemesini yapmak giderek zorlaşıyor mu?

Evet!

Ama yukarıda anlatmaya çalıştığım gerileme dünyada da yaşanıyor, bizdeki kadar kuvvetli değilse de… Lenin’in yazılarını, metinlerini böyle popüler bilgilerle ele alan düşünme evreni, Marx’ın tarih anlayışını ve başka bazı önermelerini de yanlış anladı. Hatta bazı metinler hâlâ görünür bile değiller. Marx’ın İşçi Anketi, bizde ve dünyada son 50 yılda unutuldu. Hâlâ bazı metinler açıkça bilinmiyorlar, henüz okunmadılar. Türkiye’de Sol Yayınları’nın yaptığı çevirilerle temel metinler okundu, öğrenildi. Ve sanki tarihin bir dönemi eşzamanlı olarak bu metinlerin okunup-tartışılmasıyla kapandı.

Hayır!

Çok eksiğimiz var, doğru. Ama bu eksiklerin giderilmesi için çaba harcayan kolektifler, yayınevleri, çevirmenler, editörler de var. Lenin’i Yeniden Keşfetmek kitabının yazarı bu çabanın dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri.  Kitabın çevirmeni Melih Pekdemir de öyle. Bu hacimli metnin düzanlamsal çevirisini yapmış olsaydı, onca kelamı edecek vaziyetimiz olmazdı. Yananlamsal düşünce üretmek; aynı zamanda asıl metnin çağırdığı metinlere hâkim olmayı, dönemin ve konjonktürün ataklarını, geri çekilişlerini, tarihin birkaç türden yorumlanmasını, sözlükleri, geceler boyu süren zihinsel pratikleri içerir. Tabi ki Melih Pekdemir’in eline sağlık!

Ne yazık ki bizim coğrafyamızda kitaplar, makaleler üzerine yapılan eleştiriler de düşünce üretiminin güçsüzlüğü nedeniyle kadük kalıyor. Pekdemir’in çevirisi üzerine söylemek istediklerimi de şöyle toparlayayım:

893 sayfalık bu enfes metinde kulağımla birlikte, beynimin kıvrımlarını zorlayan üç kullanımdan söz edeceğim. Meczetmek, müjde ve tefsir.

Meczetmek; katıp, katıştırmak manasına geliyor. Yazar da çeşitli pasajlarda kaynaştırmak olarak kullanmış.  Metnin bağlamındaysa sosyal demokratlarla, işçi sınıfının, sosyalistlerin birliğini sağlayacak pek çok adım mezcetmek fiili ile anlatılmış. Sözlük yardımıyla anlam bulunuyor ve ne demek istendiği anlaşılıyor. Birbirine katmak, karıştırmak, kaynaştırmak. Kendinde bir araya getirmek anlamı da dikkat çekicidir. Ulanmış, eklenmiş, munzam. Ve son bir ek yapayım, katmak işi, ilhak. Bu kadar zengin bir anlam zinciri, metindeki kaynaştırmak fikrini çok iyi ifade etmiyor.

Müjde kavramı ise, bağlamlarıyla düşünüldüğünde bile eksik kalıyor. Büyük kurtuluş zamanı, arınarak kurtulma anlamlarını ima etse de bir anlam bütünlüğü sağlayamıyor kavramın kullanımı.

Metin; Tefsir yerine yorumlama ya da yorum kavramını koyabileceğimiz daha rahat anlaşılır bir yola açık, olanaklı.

Pekdemir’in Osmanlıca ve Arapça girişimi elbette manasız değil, sadece günümüz açısından anlaşılmayı zorlaştıran bir etkiye neden oluyor. Üstelik girişte söz ettiğim okuma ve düşünme pratiklerimizin zayıflığı düşünüldüğünde. Kaynaştırmak ve yorumlama benim önerilerim. Müjde kullanımıyla neyin kast edildiğinin hâlâ açıklanmaya ihtiyacı var.

Sonsöz

Bu yazıyı yazarken ve öncesinde metinden ne kadar etkilendiğimi düşündüm. Ve bu etkiyi yazı yoluyla size iletmeye, dikkatinizi çekmeye çalıştım. Marksizm, Leninizm, yeni bir toplum kurmak gibi temalar üzerine düşünüyorsak, bu türden kuvvetli düzeltme, yerli yerine oturtma ve hakkını teslim etme metinlerinin radarımıza girmesi gerek. Çünkü yeni bir toplum hayali ya da projesi bu fikirlerin doğru anlaşılması ve tartışılması ile mümkün olabilir sanıyorum.

Dolayısıyla kolektif çalışma yapan herkesin kendi iradesini kullanabildiği, aynı zamanda kolektif iradeyle kendisini kaynaştırabildiği bir yordama ihtiyacımız var. Bu ihtiyacın giderilmesi için önemli bir kaynak, Lenin’i Yeniden Keşfetmek.

DİPNOTLAR

[1] Lenin’i Yeniden Keşfetmek, Lars T. Lih, Ayrıntı Yayınları, s:180

[2] A.g.e., s:22

[3] Rusya Sosyal Demokratlar Birliği tarafından düzensiz aralıklarla çıkarılan gazete.

[4] Lenin’i Yeniden Keşfetmek, Lars T. Lih, Ayrıntı Yayınları, s:703-704

[5] A.g.e., s:635

[6] A.g.e., s:681

[7] A.g.e., s: 636

[8] A.g.e., s:641