Laiklik Kitaplığı

Laiklik pek çok alana ilişkin bir içeriğe sahiptir. Bunların arasıdna din, kutsallıklar, toplumsal yaşam, kamusal alan, dinsel ritüeller, din-devlet ilişkisi, dinsel yaşam, gelir. Aşağıda doğrudan Laiklik üzerinden Türkçede bulunan metinlere dair bir sınırlı bir kaynakça çıkarmaya çalıştık. Din konusunda belirli ölçütlerde ciddi bir külliyat olsa da, aşağıda da görüleceği gibi laiklik konusunda Türkçe literatür kısıtlı. Laiklik tartışmasını büyütmek aynı zamanda buna dair fikriyatı da genişletmeyi gerektiriyor. Bu da daha fazla kitap daha fazla kaynak olmasını zorunlu kılıyor. Laiklik Kitaplığı’nın hazırlanmasında, büyük oranda kitapların tanıtım dosyalarından yararlanıldı.

Bitmeyen Kavga Laiklik/Türkiye’de Din-Devlet-Diyanet, Hakan Mertcan, Karahan Kitabevi, 2013: Laiklik üzerine pek çok makale kaleme alan Mertcan’ın kitabının tanıtım metni şöyle: “Laiklik, başta siyaset bilimi, kamu hukuku, felsefe olmak üzere sosyal bilimler alanında yer alan çok sayıda disiplin tarafından uzun süredir tartışılan bir kavramdır. Fakat kavrama ilişkin tartışma, özgürlükçü, çoğulcu, demokratik bir devlet ve toplum modeli açısından taşıdığı hayati önem dolayısıyla tüketilebilmiş değildir. Gerek Türkiye gerekse, Fransa başta olmak üzere, Avrupa’daki literatüre bakıldığında konunun canlılığını ve önemini koruduğu görülmektedir. Laiklik, üzerinde hemen hemen her çevreden insanın fikir beyan ettiği, dinamik bir kavramdır. Böylesine zenginliğe sahip bir konuda kafa yormamızın amacı, bir cümleyle ifade edersek, tartışmaya akademik düzeyde katılan bir çalışma ortaya koymak ve konuyla ilgili Türkiye’deki belirsizliğin netleşmesine mütevazı bir katkıda bulunmaktır. Tartışmalardaki bu canlılık ve laik yapılanmanın, farklı inançlardan insanların bir arada daha özgür bir biçimde yaşamasının olmazsa olmaz bir koşulu olduğu düşüncesi bu çalışmanın yapılmasının temel motivasyonudur. Kişisel planda bize bu çalışmayı ilham eden ise, farklı inançların içinde, yaşadığımız, tanık olduğumuz ‘acılar’dır. Türkçe literatürde yer alan kamu hukuku çalışmalarının çoğunda laikliğe ilişkin çeşitli açıklamalar yapılmış, hatta bu kaynakların önemli bir kısmı, laikliğin üzerinde özenle durmuştur. Laiklik konusuna yoğun ilginin nedeni, laikliğin Türk hukuk sisteminin ve devlet yapısının temel unsurlarından biri olarak görülmesi/addedilmesidir. Gerçekten de yoğun bir biçimde bize belletilmeye çalışılan bu tez, yani Türkiye’de siyasal rejimin ve hukuksal yapının laiklik nosyonu üzerinden şekillendiği söylemi doğru mudur? Önemli ölçüde hukuki literatürden yararlanan, fakat asla bununla sınırlı kalmayan, disiplinler arası bir yöntem izleyen bu çalışma, laiklik konusundaki retoriğe farklı bir perspektiften bakarak ürettiği sorulara cevap aramaktadır.”

Canım Sana Feda/Yeni Zamanların Kutsallık Biçimleri, Saime Tuğrul, İletişim Yayınları, 2014: Saime Tuğrul’un laiklik tartışmalarında yararlı olacak, burada yer verdiğimiz iki kitabı var. Tuğrul bu kitaplarında kutsallık konusunda odaklanıyor. “Modern etik, birbirine eklemlenmiş iki kutsallık etrafında örgütlenir: tekil-öznenin otantiklik referanslı öznelliğini temel alan ‘otantik etik’ ile evrensel nitelikleriyle onu kendi türündekilere bağlayan ‘insan hakları etiği’. Birey, özgür seçimleri ile kendini toplumun diğer üyelerinden ayırarak soyutluğunu korurken, diğerleri ile birlikte yarattıkları aynı dünyayı paylaşarak somutluğunu doğrular. Ancak, bu eklemlenme-örtüşme bir gerilim yaratır ve modern birey, bu gerilimin ortasında yer alır. Dünyanın ‘büyüsü’ bozulunca dinselliğe ne oldu? Modern milliyetçilik ve ‘halk’ fikri içinde dinsel düşünce varlığını nasıl sürdürüyor? İnsan hakları nosyonu dinsel düşüncenin kutsallık imzasını nasıl taşıyor? ‘Kendi olma’ idealinin kurban vermeyle ilişkisi nedir? Saime Tuğrul, günümüzün temel toplumsal sorunlarını tarihsel bir perspektifle ele alıyor: Egemenliğin yeni biçimlerinin tarih içinde izlerini sürerek, ‘çıplak hayatlar’ın ortaya çıkış mekanizmalarını gösteriyor.

Demokrasi İçinde Din/Laikliğin Gelişimi, Marcel Gauchet, Çev: Mehmet Emin Özcan, Dost Kitabevi Yayınları, 2000: “Gauchet modernliği nitelemek için kullandığı ‘dinden çıkış’ olgusunu, ‘laikleşme’ terimini kullanarak açıklamaktan kaçınırken ‘laiklik’ sözcüğünün kazandığı ‘tuhaf’ görünümlerin belirlenmesi gerekliliği üzerinde duruyor: Gauchet bu kitabında dikkatlerimizi bu terimin yeniden tanımlanışı sırasında demokrasi ideallerinin ve uygulamalarının geçirebileceği değişimlere çekiyor.”

Dinin Demokrasi İle İmtihanı/Üç Kıtadan Deneyimler, Ian Buruma, Çev: Deniz Ali Gür, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2014: Ian Buruma, üç kıtada din ve siyaset arasındaki gerilime objektif bir açıdan yaklaşan yazarlardan biri. Çok sayıda güncel ve tarihsel örnekten yola çıkan Buruma, demokrasinin işlemesi için dinî inanca dayandırılan şiddetin durdurulması gerektiğine dikkat çekiyor. ABD ile Avrupa’yı karşılaştıran Buruma, niçin çok sayıda Amerikalının -ve çok az sayıda Avrupalının- dini demokrasinin hizmetinde bir kurum olarak gördüğünü soruyor. Çin ve Japonya örneklerine dönerek, yalnızca tektanrılı dinlerin seküler siyaset için sorun yarattığına ilişkin yaygın inanca karşı çıkıyor. Buruma, Din ve Demokrasi, din ile demokrasinin, ancak dinî ve seküler otoritelerin kesin bir biçimde birbirinden ayrılması koşuluyla yan yana var olabileceğini kesin bir dille ortaya koyuyor.

Dünyevi ve Kutsal/Modernlerin Maneviyat Arayışları, Özgür Taburoğlu, Metis Kitap, 2008: “Dünyanın tamamen kutsallıkla örtülü olduğu, ötedünyayla bu dünyanın henüz birbirinden uzak olmadığı zamanlardan başlayarak, kutsalın içinden dünyeviliğin ortaya çıkıp gelişmesinin kültürel ve tarihsel bir öyküsünü sunuyor Özgür Taburoğlu. Kutsallık ile dünyeviliği mutlak karşıtlar olarak görmek yerine, her ikisini iç içe ve sürekli birbirini etkileyen ve dönüştüren kavramlar olarak görmeyi öneriyor: Ne tümüyle kutsaldan arınmış bir dünyevilik vardır, ne de kutsallık dünyayı, yeryüzünü, maddeyi unutabilir, görmezden gelebilir. Kutsalın giderek gökyüzünden aşağıya çekilip yere indirildiği bu süreç, ‘Doğu’da ve ‘Batı’da temelde farklı değildir. Özgül biçimlerine rağmen, hem Hıristiyanlığın hem İslamın coğrafyalarında benzer dünyevileşme anlarını saptamak mümkündür. Özgür Taburoğlu, yeni maneviyat arayışlarını –bu dünyayı da içine katan bir teoloji arayışlarını– kitabının en başından başlayarak çizdiği büyük resmin önünde okumaya girişiyor.”

Ebedi Kutsal Ezeli Kurban/Çok Tanrılılıktan Tek Tanrılılığa Kutsal ve Kurbanlık Mekanizmaları, Saime Tuğrul, İletişim Yayınları, 2010: “Hepimizin dilinde, medyanın sürekli farklı biçimlerde, reality show’larda ya da haberler adı altında bize sunduğu ‘kurbanlar’ silsilesi, neden bu kadar el eriminde, hayatlarımızın içindedirler? Televizyonlarda gördüğümüz, dünyanın öteki ucundaki felaketzedeler, doğal afet ve savaş kurbanlarıyla özdeşleşerek, ölümün şiddetine maruz kalmış bu insanlar için neden bu denli kolaylıkla hep birlikte ağlanır, hatta toplumsal dayanışmaya dönüşerek, yardımlar toplanır? Öte yandan, aynı insanlar, vatanın bütünlüğünü korumak, iç ve dış düşmanların -olası- saldırılarına karşı savaşmaya, ‘hayatlarını vermeye’ hazırdırlar. Babalar ve hatta anneler, Türkiye’de olduğu gibi, ‘kutsal vatan görevi’ için, devletin yasalarının üstünlüğüne inanarak, erkek çocuklarını askerliğe davul-zurna ve bayraklar eşliğinde gönderirlerken, aynı ebeveynler, devlet yasalarını hiçe sayarak, kız çocuklarını, töreler adına nasıl kurban edebilirler? Kutsallığın işlevselliğinin yok olduğu modern toplumlarda, nasıl olur da ‘Kurban’ yeni bir sosyal kategori gibi ortaya çıkabilir? Tuğrul’un bu kitabı bu soruların peşine düşüp antropolojiden din tarihine, sosyal teoriye ve siyaset felsefesine uzanıyor… Düşünceyi derinleştiren, kışkırtan, yeni pencereler açan bir çalışma.”

Köktendincilik Nedir? Domenico Losurdo, Çev: Selin Dingiloğlu, Yordam Kitap, 2012: “Losurdo, bu kitapta sadece İslami değil, aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan köktendinciliğinin tarihsel, sosyolojik ve siyasal kaynaklarını tartışıyor. Böylece indirgemeci ve tek taraflı yorumları ters yüz ediyor: Bir yandan güncel siyasal tartışmalarda birbirinin karşı kutbunda yer aldığı varsayılan farklı köktendincilikleri eleştirel bir gözle ele alarak, sadece farklılıklarına değil, aynı zamanda ortak noktalarına da işaret ediyor. Köktendinciliği İslam ve Doğu toplumlarına zimmetleyen ‘aydınlanmış Batı uygarlığı’ iddiasını tarihsel ve güncel örneklerle eleştiriyor. Bunun yanı sıra, özellikle son on yıllarda köktendinci hareketlerin yükselişine özcü ve kendinden menkul açıklamalar getiren, adeta ‘kaçınılmazlık’ atfeden iddialara karşı, bu olguyu tarihsel ve sosyolojik temelleri üzerine oturtuyor. Köktendinciliğin bir siyasal hareket olarak kapitalist modernleşme, bağımsızlık hareketleri ya da ayrılıkçılık gibi farklı toplumsal/siyasal olgularla ilişkisini tartışıyor.”

Kutsal Canavar Devlet, Abdurrahman Saygılı, İmaj Yayınları, 2015: Abdurrahman Saygılı, bu kitabında, devletin kutsallığını ele alıyor. Özellikle devletin dinsellikten etkilenmesi konusunda kutsallık tartışmaları önem taşıyor. Kitabın temel inceleme konularını, teoloji, kutsallık, devlet, kutsallık ve hukuk arasındaki ilişki, egemenlik ilişkileri, bürokrasi, pastoral iktidar ve feodal iktidar oluşturuyor.

Laiklik Tartışmasına Kavramsal Bir Bakış/Cumhuriyet Kurulurken Laik Düşünce, Nuray Mert, Bağlam Yayınları, 1994: Nuray Mert doktora tezinden yola çıkılarak hazırlanan kitabında, Cumhuriyetin kuruluş dönemlerindeki laiklik gelişmeleri inceliyor.  Laiklik konusunda teorik açıklamalardan yola çıkan Mert, Erken dönem Cumhuriyet Türkiye’sinde laik düşüncenin ana temalarını inceliyor. Mert, ilk dönemlerde laiklik konusundaki reformları incelemek yerine, dönemsel gelişmelerin düşünsel yapısını inceliyor.

Modern Dünyada Kamusal Dinler, Jose Casanova, Çev. Ed. Mehmet Murat Şahin, Sakarya Üniversitesi Yayınları, 2014: Casanova, kitabında kamusal hale gelen din olgusunu ele alıyor. Ona göre uzun bir “laiklik” döneminde sonra din özellikle 1980’lerden sonra iki anlamda kamusallık kazandı. Toplumun farklı kesimleri –medya, sosyal bilimciler, meslekten siyasetçiler ve “genel olarak kamuoyu”- aniden dini daha fazla dikkate almaya başladı. Bu beklenmedik kamusal ilgi, dinin kendisine ayrılan özel alanı terk ederek, ahlaki ve siyasi tartışmanın kamunun ortasında kendisini bulmasından kaynaklandı. Dünyada oluşan  bu etkiyi inceleyen Casanova, sekülerleşme, özel ve kamusal dinler, Hıristiyan dünyasındaki tartışmalar ve dinin kişisel olmaktan çıkması tartışmalarına yoğunlaşıyor. Modern Dünyada Kamusal Dinler, özellikle dinin yeniden önemli bir unsur olarak toplumsal yaşamda yer bulmasını hatta toplumsal yaşamı çoğu zaman işgal etmesi sürecini daha iyi anlamak açısından değerli bir kaynak.

Seküler Çağ, Charles Taylor, Çev: Dost Körpe, İş Bankası Kültür Yayınları, 2015: Sekülerizm tartışmalarında bir kült olan Seküler Çağ, Dost Körpe’nin özenli çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Kitabın odak noktası, kamusal kurumlarda dinin rolü ve dini inançların hayatımızda ne kadar yer kapladığı değil, tüm bunlardaki değişimi mümkün kılan koşullar. Charles Taylor, Seküler Çağı anlamak için “Tanrı’ya, hatta belirli bir dine inanmamanın neredeyse imkânsız olduğu zamanlardan, dini inanışların “bireysel tercih” olarak görüldüğü ve akılcılaştırılmak zorunda hissedildiği günümüze nasıl geldik?” sorusunu yöneltiyor. Taylor, beş yüzyıla yayılmış sekülerleşme sürecini anlamak için modern bilimin doğuşuyla kaybedilen şeylere değil, bu bilimi mümkün kılan “toplumsal tahayyüldeki” değişimlere bakmamız gerektiğini söylüyor. Taylor Batı kültür tarihinin yansıtırken, bir yandan da günümüz koşullarında, aşkın bir varlıkla bağlantılı bir hayatın olanakları üzerine felsefi bir tartışmaya girişiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nde Layiklik, Bülent Daver, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1955: SBF’nin emektar hocalarından Bülent Daver’in bu kitabı, kanımızca, Türkiye’de laiklik literatüründe önemli bir yer tutuyor. 1955 tarihli kitabında Daver, öncelikle laikliğe dair kavramsal bir giriş sağlarken, sonrasında Türkiye’de laikliğin gelişimini ele alıyor. 20. yüzyılın ortalarında bu ülkedeki laiklik anlayışı üzerinden pek çok konuyu ele alan Daver, örneğin dinin kamu hizmeti olup olmadığı konusunda geniş bir tartışma yürütüyor. Cami yapımı konusunda bir tartışma yürüten Daver, bunun bir kamu hizmeti olmadığı ve devlet tarafından finanse edilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Günümüzdeki tartışmalarla karşılaştırıldığında çok ileri bir noktada olduğu görülen tartışmalarda, Daver, Demokrat Parti dönemindeki uygulamaların laiklik konusunda yarattığı sorunlara dikkat çekiyor. Baskısı bulunmayan bu kitap, Türkiye’deki laiklik tartışmaları açısından önemli bir yer tutuyor ve acil bir şekilde yeniden basılmayı hak ediyor.