“KRİPTO YELLOZ”, “TERLİKLİ BOHÇACI BACI” S… AKP’Yİ SATTI HDP’Lİ OLDU! ORTALIK MALININ VESİKASINI ŞİMDİ KİM ALACAK?
Cemaat terör örgütü “AKP gemisini ilk terk eden” diye çok sevindi, 7 Haziran’da AKP’nin yenilgisini bekleyenler için de “Gemiyi terk ediyorlar, ilk fare de S…. oldu” yorumları yapıldı.
Peki ne oldu da seçime 24 saat kala Y…. ulaştığı hayat standardını borçlu olduğunu AKP’yi sattı?
Ana akım medyanın “terlikli bohçacı karı” diye aşağıladığı Y….’in sıradan bir muhabirken Sabah gazetesinde köşe sahibi edilmesi ve hayat standardının yükselmesi AKP sayesinde olmuştu.
Y…..’e girdiği polemikte AKP milletvekili Şamil Tayyar “kripto yelloz” adını takmıştı.
AKP’lilerde Y…..’in satışıyla ilgili bir rahatlama da görülüyor. Çünkü “Bizi bu yelloz, bohçacı karı mı temsil edecek” diyen AKP’liler sırtlarındaki büyük bir yükten kurtulmuş görünüyor.
S….. Y….. AKP ’deki “vesikası”nı yaktı şimdi HDP’ye yaltaklanmaya çalışıyor. Beş kuruşluk itibarı olmayan Y….’i “kullanmak” için bakalım Doğan medyası mı yoksa Cemaat terör örgütü medyası mı vesikasını alacak göreceğiz… Sanırız AKP de böylesi ortalık mallarını bir daha kullanmamak konusunda akıllanmıştır.
İnternet ortamındaki benzer yüzlerce haber sitesinde yer alan benzer yüzlerce haberlerden birinden alıntı, yukarıdaki metin. Dil bilgisi ve anlam hatalarına özellikle dokunulmadı, sadece galiz küfürlerin muhatabı olan kişinin haberde açıkça verilen adı soyadı çıkarıldı. Kim olduğunun tahmin edilip, edilmemesinin önemi yok. Çünkü benzer bir haber, yorum, twit tanınmış tanınmamış herkesle ilgili olarak medyada yer alabilir. Bir kaç paragrafı oluşturan 163 kelimenin 24’ü dolaysızca küfür. Metni okuyan ve haber sitesine güvenen biri için hedefteki kişi ahlaksız; hem de öyle böyle değil, ‘vesikası’ olan, kullanılan yani kendi bedenini satan bir ‘karı’; aynı zamanda ‘fare’ ve üstelik de ‘Çingene’! Neden Çingene? Çünkü terlikleriyle gezen ve bohçacılık yapanların zaten hepsi Çingene’ dir! Vesikalı olmak ‘orospu’ demek. Yelloz, meşhur Türk Dil Kurumu Erkek Sözlüğü’ ne göre, ‘ahlaksız, hafifmeşrep, şıllık’ anlamına geliyor(muş). TDK, okurlarının hatalı kullanımlarını önlemek için parantez içinde kadın diye uyarıp, ifadenin sadece kadınları tanımlayabileceğini belirtmekten imtina etmemiş. Peki, küfredilen ‘hak etmek’ için ne yapmış? Haberin içine konulan twit’ inden anlaşıldığına göre seçimlerde oyunu AKP’ ye değil de HDP’ ye vereceğini açıklamış. ‘Haber’ sitesinin haber değeri gördüğü için okurlarına iletmek istediği aslında söz konusu kişinin AKP’ ye oy vermesi beklenirken HDP’ ye oy vereceğini açıklamış olması. Kamuoyunda görünürlüğü olan ve ulusal düzeydeki yazılı ve görsel medyada fikirlerini ifade eden bir ‘gazeteci’ sadece ondan beklenilen değil de başka bir partiye oy vereceğini açıkladığı için, ahlaksız, namussuz, kendini satan, hayvan, etnik azınlık olarak niteleniyor. Daha doğrusu aslında haber, ancak böylesi kişilerin AKP’ yi bırakıp, başka partiye oy verebileceklerini ‘bildiriyor’!
Bu haber sitelerinden yüzlerce var. İnternet ortamının ilkesiz kargaşası, anonimliğe sığınmak, yaptırımların zayıflığı vb. gerekçelerin bu küfürlü dile olanak sağladığını düşünenlerdenseniz, ulusal çapta yayımlanan örneğin Star gazetesinin yandaki ana sayfa haberine ne diyeceksiniz? Son seçimlerde % 13 oy almış, Mecliste 80 milletvekiliyle temsil edilen bir siyasal partinin eş başkanı ile ilgili haberin başlığı; Susturun su şirreti! Mesele Figen Yüksekdağ’ a küfür edilememesi değil, onun da kendisini küfürden koruyamaması.
Küfürlü dilin en yaygın kullanıldığı alan olan sosyal medyadan da bir örnekle sormaya devam edelim. Son ‘Onur Yürüyüşü’ ile ilgili twitter’ da açılan tag’ e eklenen birkaç ifade; ‘elin .bneleri birbirini .iksin diye yürüyüş düzenlemişler, adını da onur yürüyüşü koymuşlar s.kikler’, ‘ermenileri tanıdık, hainleri tanıdık, .bneleri de tanıyoruz, hamdolsun’, ‘şehit savcımız için adliyeye gelmeyen Sezgin Tanrıkulu iş .BNELİK olunca soluğu Taksimde aldı. Onur Yürüyüşü CHP’li vekillere çok yakıştı’. Ama sanmayın ki sadece ayrımcılar ve homofobikler küfür ediyorlar, ulu orta. Profillerini gökkuşağı yapmış iki örnek; ‘İstanbul valiliği ‘Ramazan’ dolayısıyla ‘Onur Yürüyüşü’ nü iptal ettiğini duyurdu. Ramazan’ını Şaban’ını .iktiğimin onursuzları.’ ‘Geçen sene de Ramazan yok muydu? Ya herkes Müslümanmi olmak zorunda .icim ramazanlarina… davulculara da biz saldiralim öyleyse’. (örneklerin dil bilgisi hataları düzeltilmemiştir)
Son iki örnek, bu kez saldırganlara yönelik kurulan saldırı dilinin de, saldırganı, en değer verdiği varsayılan yerinden vurmayı amaçladığını, tanıtlıyor. LGBTİ bireylere edilen küfürlere göre çok daha az belki, ama var… Yine yandaki diğer fotoğraf onur yürüyüşüne yapılan polis saldırısını haberleştiren ulusal basından ‘Vatan’ gazetesinin haberine uygun gördüğü başlık! Onlarca insanın kör olmasına neden olan Berkin’ i, Ethem’ i ve daha kaç kişiyi vuran polisin göstericilere sıktığı mermiler, LGBTİ bireylere yöneldiğinde ‘top mermisi’ ne dönüşmüşler!
Hep vardı ama son yıllarda artık çığırından çıkmış hale geldi, medyanın küfrü olağan dilinin bileşeni haline getirmesi. İnternetin yaygınlaşması, sosyal medyanın anonimliği ve muhatapla yüz yüze gelmekten koruyucu özelliği, insanların kendilerini daha ‘rahat, özgür’ ifade edebilmeleri gibi etkiler rol oynasa da medyaya küfür dilinin egemen olduğu bir hakikat. Bu hal sadece ayıp kavramının değişmesi, edeplilik ölçütlerinin farklılaşmasıyla ilgili de değil. Demem o ki, hani büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmanın eskiden ayıp karşılanırken artık edepsizlik olarak görülmemesi değil bu durum. Çünkü küfürler tam da küfretmek için kullanılıyor.
Medyada küfür etme ve küfürlü dilin yaygınlaşması ‘bize’ özgü bir hal değil. ABD, Avrupa ülkeleri ve dünyanın geri kalanında da benzer gözlemler, yakınmalar var. Dahası Rusya’ da Putin, medyada küfürlü dil kullanımını yasaklayan ve ağır cezalar veren bir yasayı onaylattı.
Tabudan küfüre
Söylenmesi durumunda söyleyenin, dinleyenin ya da bütün bir toplumun zarar göreceğine inanılan sözcüklere tabu sözcükler denir. Bir tabu sözcüğünün uluorta söylenmesi ise küfür etme ve/ ya da müstehcenlik olarak kabul edilir. Tabu, kültürün temel yapılarından biri. Kimilerine göre tabu olmadan kültür ve insanlık düzeni olamazdı. Freud, insanın uygarlaşması (aslında insanlaşması demek daha doğru) sürecinin tabu üzerinden gerçekleşebildiğini savlar. Antropolojinin de temel çalışma alanlarından biri. Tabu, tabulaştıranın gücünün sınamasını sağlar. Yasağı ihlal edenin, örneğin söyleyenin cezalandırılması iktidarın gücünü gösterir/ yeniden üretir. Tabu dolaysızca iktidar yapılarıyla bağlantılı. Tabu sözcükleri söylemememiz gerektiğini önce ‘evde’ öğreniriz, ya da bize öğretilir. Ardından toplumsallaşmanın her aşamasında bu bilgi zihnimize kazınır.
Tabunun olduğu her yer, zaman ve kültürde küfür de var. Tabu ve tabunun ihlali bir arada olan yapılar. Küfür edilerek bir tabunun koyduğu yasağın bozulması insanları neden bu kadar etkiliyor, sorusunun çok çeşitli yanıtları var. Ama bu açıklama girişimlerinin ortak noktası ‘söz büyüsü’ olarak adlandırılan bir ‘akıl yürütme’ tarzı. Söze, hakikat muamelesi yapmak. Bir şeyin söylenmesinin onun gerçekleşmesine neden olabileceğine dair somut düşünce. Seni bilmem ne yaparım denilen kişi, bu sözün söylenmesini eylemin gerçekleştirilmiş olmasıyla bir tutar. Küfür etme, edilme ya da küfre tanık olmanın her durumda az ya da çok bir etkide bulunmasının kaynağı da bu özellik
Din ve genel olarak kutsallar, ırk/ etnisite, cinsiyet, akıl sağlığı, bedenin bölümleri, beden atıkları, bedenin eylemleri ve işlevleri ve hayvan isimleri tabu ve küfrün konusu. Lanet okumak olarak değerlendirilen kutsal olan/ kabul edilen değerlere ve dini inanca yönelik sözler tabu ve dolayısıyla ihlali küfür. Bela okumak, lanet etmek ya da yersiz yere ‘Allah’ın’ adını anmak küfür olarak kabul edilir. Kutsal olarak kabul edileni yok saymak ya da onu değersizleştirecek bir ifade kullanmak ise inananlarca en büyük küfürlerden olarak kabul edilir.
Müstehcenlik, küfürle yakından ilişkili. Cinsellik, cinsel organlar ve cinsel eylemin uluorta söylenmesi, sergilenmesi ya da eylemin başkalarının görebileceği şekilde uygulanması müstehcenlik olarak kabul ediliyor. Söyleyen, dinleyen ya da tanık olanda utanma ve/ ya da cinsel uyarılmaya ve hazza neden olabilecek, ya da bu etkiyi yapacağı ‘varsayılan’ her şey müstehcenlik içine alınabiliyor. Müstehcenlik kavramı en çok cinsel organlar ve cinsel işlevleri kapsıyor ama beden atıkları da bu kapsamda yer alıyor. Beden atıklarının müstehcen kabul edilmesi idrar ve dışkının hem tiksinti duygusunu tetiklemesiyle hem de cinsel organlarla atılmasıyla ilgili. Tükürük, kusmuk, sümük, tatak gibi beden atıkları küfür olarak kullanılabiliyor. Müstehcenliğin asıl kapsadığı boyut ise cinsellik alanı. Cinsel ilişki ve üremenin adlarından, kullanılan organlara ve cinselliği çağrıştıracak her nesne, durum, söze kadar yayılması şaşırtıcı değil. Tabu aracılığıyla oluşan iktidar yapılarının cinsellik (haz) ve üremeyi (soy, mülkiyet) denetlemeden kendi düzenlerini kurmaları, olası değil. Her iktidar hazzı ve mülkiyeti denetleyerek kendi düzenini kuruyor.
Küfür, muhatabında ya da küfre tanık olanda şok, tutulma, utanma, tiksinme, korku, örselenme, aşağılanma, saldırıya uğramış olma gibi çoğunlukla olumsuz duygulara yol açıyor. Kimi zaman ise tersine eden, edilen ya da tanık olanda uyarılma, neşe, coşku, haz gibi olumlu duyguların yaşantılanmasını da tetikleyebiliyor.
Medya sözlükleri ve müstehcen olanla küfür arasındaki fark
En bilinenleri Uludağ, İnci ve Ekşi olan medya sözlükleri çok sayıda nedenin yanı sıra rahat rahat küfür edilebilen ve müstehcen yorumlar yazılabilen ortamlar olmalarıyla da ünlüler. Bu sözlüklerin popülerleşmesi doğrudan hedefi olan küfürlerin anonimliğin ardına sığınılarak edilebilmesiyle başlamadı. Önce aynı anonimlik sayesinde müstehcen sözcüklerin kullanılabilmesini sağlamaları onları ilgi odağı haline getirdi. Hayatın her pratiğiyle ilgili duygu ve düşünceleri, yorum ve yargıları ‘sansürsüz’ olarak ifade edebilme özgürlüğünün büyüleyici bir çekiciliği olacaktı elbet. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin ve cinselliğin ‘müstehcenlik’ baskısı hissetmeden yorumlanabilmesi, görüşlerin ifade edilebilmesi cezp etti insanları (ya da nick name’leri).
Kim olduklarını bilmediğimiz ama var oldukları bildiğimiz birilerine, kim olduğumuzu bilmeyecekleri şekilde hayat hakkındaki en ‘mahrem’ yargılarımızı iletebilme imkânı karmaşık bir durum. Bir sözü söylüyoruz/ yazıyoruz ama hem sözü bizim söylediğimizi başkaları bilmiyor ve biz de okuyanların kim olduklarını bilmiyoruz. Ama kaç kişi olduklarını, beğenip beğenmediklerini, onaylayıp onaylamadıklarını biliyoruz. Söyleyebilmiş (yazabilmiş) olmanın verdiği özgürlük duygusuyla, yazdığından sorumlu tutulmamanın sağladığı güvenlik hissi! Söz büyüsünün yazıya yansıması. Tıpkı bir zamanlar genel helaların tuvalet duvarlarına yazılan ‘bunu yazan tosun, okuyana kosun’ gibi…
Erkeklerin cinsel organlarının ebadıyla ilgili yaşadıkları güvensizlikle ‘ .aşak geçebilme’ özgürlüğünü bir kadının reddetmesi mümkün mü? Sevgilinin ‘eski sevgilisi tarafından hunharca .ikilmiş olması’ meselesi üzerine duyguları ifade etme imkanının olmasına kim karşı koyabilir? Sözlükler, gündelik dilde müstehcenlik hissi yaşamadan ifade edilmesi olanaklı olmayan cinsel organlar ve eylemleri adıyla sanıyla yazabilmeyi (söyleyebilmeyi) mümkün kıldı. Bu yolla yüzü kızarmadan ‘kuku’ bile diyemeyen bir kadın rahatlıkla ‘.m’ diye yazabilmeye başladı.
Bu mesele ‘bize’ özgü değil, başka ülkeler için de geçerli. Cinsellik, cinsel eylemler ve cinsel organların isimlerinin gündelik dilde ve yazıda kullanılması her dilde sorunlu. Sözcüklerin müstehcen özellik kazanmaları ya da müstehcenliklerini yitirmeleri tarih içinde değişim gösteriyor. Bir sözcük bir kere müstehcen olarak kodlandığında artık o sözcüğün uluorta söylenmesi ‘ayıp’ olarak kabul ediliyor. Bir sözcük ayıp hale geldikten sonra yerini ya ‘hüsnü tabir’ yoluyla başka bir sözcüğe, kimi zamanda ‘bilimsel dildeki’ karşılığına bırakıyor. Kaka, ‘.ok’ un yerini alıyor; penis ya da kamış, ‘.ik’ in. İngilizcede de ‘dick’ çok ayıpken, penis zorunlu olunduğunda utanmadan kullanılabilecek bir sözcük olarak kabul ediliyor. .öt, kıç oluyor ya da hüsnü tabirle ‘geri, arka’ olarak hüsnü tabirle ifade ediliyor. Aşk yapmak da ‘.ikişmek’ eyleminin hüsnü tabiri
20 yıl önce zorunlu hizmet kapsamında, bir süre Antakya’ da psikiyatri uzmanı olarak çalışmıştım. Ofisime gelen ve birlikte görüşmek isteyen ellili yaşlarda kır kökenli karı kocaya şikayetlerini sorduğumda, kadın son derece doğal bir şekilde yanındaki kocasını işaret ederek ‘bu artık beni .ikemiyor’ diye anlatmaya başlamıştı, ‘artık .iki uyanmıyor!’. Kadın, müstehcen konuşmuyordu! Cinsel organlar ve cinsel eylem için kullandığı sözcüklerin müstehcen olduklarını ‘bilmiyordu’. Müstehcenlik sözcükle değil, sözcüğün kodlanmasıyla ilgili. Bu örneği, Türkçe’ de çok uzak olmayan bir geçmişe kadar cinselliği,cinsel organları ve cinsel ilişkiyi tanımlayan sözcüklerin bir şekilde tümüyle müstehcenleştirilmiş olması olarak yorumlamak mümkün. Öyle ki bu yazıyı okurken bir an kafanızı kaldırıp ana babanıza, arkadaşınıza ya da örneğin doktorunuza cinsel organınız için hangi sözcüğü kullanabileceğinizi düşünürseniz, aklınıza ‘ayıp olmayan’ hiçbir sözcüğün gelmediğini fark edebilirsiniz (penis ve vajina Türkçe değildir!).
Üç tek tanrılı din de cinselliği müstehcenlik parantezine alarak tabulaştırır. Yapılabilecekler yapılamayacaklar, söylenebilecekler söylenemeyecekler diye ‘düzenleyerek’ denetim altına alırlar. Aynı denetim, seküler devlet iktidarınca bu kez hukuk ve tıp aracılığıyla sürdürülür. Yasak/ suç ya da anormal, sağlıksız kategorileriyle müstehcen olanın sınırları ve kapsamı değişse de her zaman bir düzenleme olur. Örneğin Katolik inancına göre aydınlıkta, tamamen çıplak olarak, kadının erkeğin altında ve yüz yüze olunmyan ve gebelikten korunarak yapılan cinsel ilişki ‘günahtır’. Cinsellik söz konusu olduğunda din, hukuk ve tıp aslında bir yandan üremeyi ve aynı anda da hazzı denetim altında tutmak için günah, suç ve hastalık kategorilerinden yararlanır; tümünün kesiştiği kavram ise müstehcenliktir. Böylece ‘edepli olmak’ dindar bir hayatın koşulu, yasalara saygılı olmanın gereği ve sağlıklı yaşamayı sağlayan bir özellik haline getirilir. Müstehcen olan da dolaysızca küfürle eşdeğer hale getirilir.
Seksenli yılların sonlarında başlayan ve AKP ile şahikasına ulaşan ‘yeni muhafazakarlık’ dalgasıyla cinselliğin ayrımsızca bastırılıp müstehcenleştirilmesiyle, sanal ortamda patlayan ‘müstehcen konuşabilme’ fırtınası arasında böylesi bir ilişki var . ‘Dinci, sözüm ona muhafazakâr’ medyada yazıp çizenlere bakarsanız müstehcenliğin kapsamını cinselliği uzaktan da olsa çağrıştıracak her sözcük, tanım, alan ve beden bölümüne kadar nasıl hızla genişlettiklerini görebilirsiniz. Bırakın cinsel organları ve cinsel eylemi, ‘bacak’ sözcüğünü müstehcen bulanları (ki bacak anatomide ayak bileği ile diz arasındaki bölümdür; dizle kasık arasındaki bölümün adı ise uyluktur!), cinsel ilişki kurmuş olduğunu kanıtladığı için gebe kadınların sokağa çıkmasının yasaklanmasını isteyenleri vb. hatırlayın. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde müstehcenlikle ilgili temel ilke yaş sınırı. ABD ve Avrupa televizyonlarında saat 21 00’den önce müstehcen sözcük ya da küfür duymanız pek olası değil. Ancak o saatten sonra konuşmalarda ‘fucking (.iktiğim, .ikeyim), shit (.ok), dick (.arak), damn it’ (kahretsin) yer almaya başlar, ama yine de örneğin ‘cunt’ (.mcık), ‘cock’ (.ik) ya da ‘motherfucker’ (puşt) ve ‘ass hole’ (.öt deliği, bazen de dangalak) geç saatlerde de kendine yer bulamaz.
Türkiye’ de özellikle AKP ile birlikte, cinselliğin ve cinselliği çağrıştırabilecek her sözcük, eylem, görüntü vb.’inin hızla ‘müstehcenleştirilmesi’ ise başka türden bir gelişmeye neden olmuş durumda. İnsanlar televizyonda en basit, sıradan ve hatta ‘zararsız, ayıp olmayabilecek’ sözcüğü bile kullanamıyorlar. Buna karşın cinsellik ve ilişkiler gündelik hayatta olabilecek sınırları oldukça aşan bir çeşitlilik gösteriyorlar. Muhafazakâr medyanın deyimiyle ‘ahlaksızlığın alıp yürüdüğü, kimin eli kimin cebinde belli olmayan’ ilişkiler var ve fakat hiç kimse en küçük bir müstehcen sözcük kullanmıyor! Bu durumu söylenmesine getirilen yasaklamanın yapılarak aşılması olarak değerlendirmek mümkün görünüyor.
Amk: moda, tepki, isyan?
Twitter’ dan önce de vardı, sözlüklerde ve facebook’ ta kendine yer bulmuştu, hatta başlangıcını telefonlarda kısa mesajlarda yaygınlaşan kısaltma eğilimine kadar götürmek de olası. Ama ‘amk, amq’ özellikle twitter’ dan sonra ‘çılgınca’ yaygınlaştı. Kadın erkek, çoluk çocuk, gey lezbiyen fark etmeden artık çok çeşitli duyguları kısa ‘ama ayıp’ yoldan ifade etmeye yarayan bir tür harf ‘emoticon’ u haline gelmiş durumda. Amk kısaltmasını kullananlar duygularını ‘hay .mına koyum’ diye ifade etmeye başladılar. Bu duygu, şaşkınlık, sitem, öfke, sevinç neredeyse her türden duyguyu taşıyıp, iletebiliyor. Böyle olduğunda ‘amk’ özgün anlamından sıyrılıp, bir tür ‘vay canına’ benzeri bir anlama evriliyor. Yine de bu anlam değişimi insanların neden ‘vay canına’ ya da onun kısaltmasını (?) kullanmayıp cinsel eylemi, üstelik erkekten kadına yönelik cinsel eylemi tanımlayan ve aslında bir küfür olan deyimi kullanmayı benimsediklerini açıklamıyor. Twitter’ daki kullanımlara bakıldığında ‘senin amk’ ya da senin ‘ananın amk’ diye ifadelerin neredeyse hiç olmadığı görülebilir. Demem o ki bu kısaltma küfür amaçlı olarak kullanılmıyor gibi. Bu bağlamda amk’ nın İngilizcede korku, şaşkınlık, sürpriz, neşe, tiksinti, bıkkınlık velhasıl her türden duyguyu ifade ederken kullanılan ‘fucking’ in (.ikeyim, .iktiğim, .iktiğimin) eşdeğeri olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Belki de İngilizce düşkünlüğünün bir yansıması olarak da yaygınlaşmış olabilir.
Amk ve benzerlerinin müstehcen olanı kullanabilme tutkusuyla da bağlantısı var gibi. Müstehcenlik, sınırlarını ‘iktidarın’ belirlediği ve ‘tebayı’ terbiye etmek/ düzen içinde tutmak için inşa ettiği bir araç. Müstehcenliğin sınırları ve içeriği iktidar tarafından durmadan genişletilmeye çalışılır, özgürlük/ yasak ikilemi içine hapsedilmeye uğraşılır. Yaş sınırı ile başlar. Çocuklar öyle şeyler söylemezler ile bir tür erginleşme ödülüne dönüştürülür. Kiminle, hangi koşullarda ve hatta nasıl yapılırsa müstehcen olmaz diye bir tür standardizasyona tabi tutulur. Aynı beden plajda bikini ya da şort mayo ile göründüğünde müstehcen olmaz ama aynı bikini/ şort mayo ev gezmesinde ya da bir iş toplantısında, bilimsel kongrede giyilirse hem müstehcen ve hem de ‘edepsizlik’ olarak kodlanır. Burada da kadın erkek farkı vardır. Erkek bedeninin üst kısmını soyunarak cadde kalabalığının arasında yük taşıyabilir ya da tribünde maç izleyebilir. Ama kadın bir uçta bütün bedenini kapamakla diğer uçta meme, kalça ve cinsel organını kapama arasında özgürleşebilir. Kadın memesi cinsel organken, erkek memesi değildir!
Müstehcenliğin ‘kurallara’ aykırı olarak ortaya çıkması yani bir durumun müstehcen kabul edilmesi o durumun küfür olarak alımlanmasını sağlar. Kara çarşaf giymeden sokağa çıkan kadın ‘müslümanlara’ küfür etmiş olarak değerlendirilir. Çünkü onların kutsalına karşı gelmiş, yani tabuyu ihlal etmiştir. ‘Örtünme özgürlüğü’ nün zafer kazanmasına koşut olarak kapanan kadınlar dâhil hemen herkesin aynı zamanda ‘amk’ müptelası olması arasında bir bağ olabileceği düşünülebilir. Bastırılan beklenmedik bir mizahla geri dönüyor gibi. Tıpkı muhafazakârlığın artışıyla cinsel suçların artması arasında koşutluk olması gibi, müstehcenliğin sınırları genişledikçe en müstehcen olan sıradanlaştırılmaktadır.
İnsanlar kime neden nasıl küfür ediyor?
Hemen herkes açıktan ya da kimseye duyurmadan az ya da çok, hafif ya da ağır hep küfreder. Küfretmek dolaysızca duygularla bağlantılı. Olumlu ya da olumsuz duyguları ifade etmek için küfür edilir. Çeşitli deneylerde küfretme sırasında insan beyninde özellikle duyguların yaşantılandığı başta ‘amigdal’ adı verilen çekirdek olmak üzere ‘limbik sistemin’ etkinliğinin arttığı gösterilmiş. Limbik sistem, basitçe muhakeme etme ve karar verme süreçlerinden önce gelen, kimi zaman yanlış anlamalara yol açacak şekilde alt beyin ya da duygusal beyin olarak adlandırılan bölüm. Beyin kabuğunun (korteks) altında kalan açlık, tokluk, duygular, ısı düzenlenmesi gibi hayati etkinliklerin düzenlendiği ve beyin kabuğunun göreli denetimi altında altında işleyen sistem. Limbik sistemde etkinleşen duygularımız beyin kabuğumuzda değerlendirilir, muhakeme edilir ve eyleme karar verilir (yazının ana konusu olmadığından oldukça basitleştirilmiştir). Bunama hastalığına yakalanan insanların çoğunda küfür etmede artış olmasının limbik sistem üzerindeki kabuk denetiminin azalmasıyla ilintili olduğu düşünülüyor. Küfür etme sırasında insanların ağrı eşiğinin yükseldiği saptanmış. Acıya katlanmamız küfür ederken artar. Küfür etmek, edene genellikle çok iyi gelir…
Küfrün kimi zaman hiçbir hedefi yok. Olumsuz ya da olumlu bir duygu yaşayan kişi herhangi bir hedefi kastetmeden ‘has.iktir’ çekebilir. Has.iktir kazanamamışım ile has.iktir büyük ikramiye bana çıktı, gibi. Meşhur tapede ihaleyi kazanan müteahhit arkadaşına ‘milletin .mına koyacağız’ derken, kazanacağı paranın keyfini çıkarıyordu. Kimi zaman savunduğumuz görüşü güçlendirmek için küfrederiz. ‘Dediğim gibi olmazsa .ik beni’, gibi. Bu tip küfür aslında yemin yerine geçer. Yemin de tabu ile bağlantılı bir yapı. Kutsal olanı sözüne tanıklık ettirmek, sözün güvenilirliğini artırıyor, inananlar için. Sözümü tutmazsam kutsala saygısızlık yapmış olma riskini göğüslüyorum, demek yemin. Kutsalın gerçekten kutsal olduğuna inanılan ‘eski’ dönemlerde tanrı adına yemin edenler, sözlerini tutmazlarsa tanrının onları cezalandıracağına kesin olarak inanıyorlardı. Tanrı adına yeminin güvenilirliğinin düşmesiyle kapitalizmin belgeye dayalı sözleşme sisteminin yerleşmesi arasında karşılıklı bir etkileşim var. Küfür bazen sadece ‘kötü alışkanlık’; ağzı bozuk arkadaşlarımız olur, iki kelimelerinden biri, hedefsiz, durumla bağlantılı olmayan küfürdür.
Küfür etmenin gerçek gücü bir hedefi olduğunda ortaya çıkar. Önce olumlu duygular yaratan hedefli küfürlerden söz edelim. Özellikle cinsellik söz konusu olduğunda bu etki daha ilgi çekici ve müstehcenlikle bağlantılı. Çoğu çift cinsellik sırasında müstehcen sözcükler kullandıklarında daha güçlü uyarılır ve haz alırlar. Başka birinden başka bir durumda duyduğunda tiksinti, aşağılanma hissi yaşayacak, ya da başka birine başka bir durumda söylemeye çok utanacağı sözcüğü cinsellik sırasında karşılıklı kullanmak çiftlerin hemen tümünün bilip uyguladığı ama ‘kimseciklere’ söylemedikleri, sadece kendilerinin yaptıklarını sandıkları küçük günah/ tatlı terbiyesizlik sırrıdır. İki insanın özgür iradeleriyle gerçekleştirdikleri bir eylem nasıl sadece o iki kişinin ‘mahremiyetleriyse’, bu tür karşılıklı küfürler de aynı mahremiyet alanındadır. Mahremiyet, müstehcenlik içermez (ama yazının konusu bu değil).
Bir hedefi olan küfürlerde hedef muhatabı aşağılamak, küçük düşürmek, tiksindirmek, incitmek olduğunda artık mahremiyet ve rızadan söz edilemez. Bu tip küfürler hedefini utandırmak, aşağılamak, küçük düşürmek, tiksinti hissettirmek, korkutmak için ya da kendini savunmak amacıyla edilir. Küfür, edenle edilen arasındaki ilişkiye bağlı olarak şiddet ya da savunma amaçlı saldırganlık olarak değerlendirilmeli.
Küfür eden/ edilen ilişkisi
İnsanlar neden küfür ediyorlar sorusunun yanıtı tek değil. Zaten tek bir durum için edilmiyor küfür. Aynı küfür sözcükleri edenin ruh haline ve kime küfür ettiğine göre anlam ve etki değişimine uğruyor. Kabahat işleyen çocuğuna öfkeyle ‘eşek herif’ diyen baba, aynı çocuk bir başarı kazandığında mutlu ve kıvançlı bir halde ‘aferin sana eşek sıpası’ diyebiliyor. Bu özellik küfür edenin, küfür ederken ki ruh halinin belirleyici olduğunun da kanıtı. Küfür, hayal kırıklığına uğramanın, şaşkınlığın, sevincin ifade edilmesi için edilebiliyor. Ama asıl olarak öfkenin ifade yolu olarak kullanılıyor. Öfke, savunma amaçlı olabileceği gibi düpedüz şiddeti amaçlayan saldırı sırasında da hissedilebilir. İnsan saldırı altında olduğunda kendisini savunmak için saldırgan davranış gösterebilir. Kimi zaman ise saldırganlığı, kendini korumak için değil, tersine karşısındaki üzerinde egemenlik kurmak, ona boyun eğdirmek için de harekete geçirebilir. İkinci tip saldırganlık, şiddettir. Sokakta, etrafı bir çete tarafından sarılmış tek başına birinin kendisini dövmek üzere hazırlananlara ‘gelin bakalım o…. çocukları’ diye bağırırken ettiği küfür, savunma amaçlı saldırganlığa örnek. Aynı çetenin o tek kişiye ellerindeki sopalarla yaklaşırlarken ‘şimdi senin ananı .ikeceğiz’ diye ettikleri küfür ise şiddete örnek. Her iki tarafın da öfke içinde küfür etmeleri, iki tarafı da eşit oranda ‘terbiyesizleştirmiyor’.
Bu farklılık küfür etmenin amacı ve hedefinin farklılıklarına göre küfrün de farklı anlamlar ve yükler taşıdığını gösteriyor. Küfür etmenin amacının kendini korumak olmasıyla, küfür edilene yönelik cinsel taciz, ayrımcılık, nefret, sözel istismar, aşağılama, küçük düşürme ve tehdidin amaçlanması arasında fark var. Bu da bizi küfür edenle, küfür edilen arasındaki egemenlik ve güç ilişkisinin küfrün anlamını ve meşruluğunu belirlediğini gösteriyor.
Küfür etme terbiye ilişkisi
Bu bağlamda muktedire yönelik küfür etmenin meşru, muktedirden ezilene yönelik küfrün ise egemenliği sürdürmek için uygulanan şiddet olduğunu düşünüyorum. Egemenin ‘adabı muaşeret’ i ise bu farklılaşmayı yok sayarak küfür etmeyi her ne koşulda olursa olsun ‘terbiyesizlik’ olarak kodlar. Bu kodlama çabası bile iktidarın kendi düzenini meşrulaştırmak için yarattığı yanılsama. Aynı yanılsama küfür etme ile eğitim ve sınıfsal farklılıklar arasında kurulan ilişki ile güçlendirilmeye çalışılır. Küfür etmenin eğitimsizlerde, işçi ve köylülerde, alt sınıflar ve lümpenlerde yaygın olduğu tersine eğitim arttıkça ve sınıf hiyerarşisinde yükseldikçe küfür etmenin azaldığı iddia edilir. Ancak bu iddiayı tanıtlayan tek bir bilimsel araştırma yoktur.
Bu yanılsama küfür edilirken kullanılan sözcüklere ağırlık verilmesiyle de ilgilidir. Oysa küfür edilirken yaşantılanan duygu ve hedeflenen amaç, kullanılan küfür sözcüğünden daha belirleyici. ‘Üst sınıftan, eğitimli’ birinin kullandığı ‘aptal’, eğitimsiz birinin kullandığı ‘ananın .mı’ ndan daha öfke dolu ve aşağılayıcı duygu taşıyabilir.
Yine erkeklerin kadınlardan daha çok küfür ettikleri düşüncesi de erkek egemenliğinin yansımasından öte değil. Erkekler kadınlardan daha çok değil, daha rahat küfür ederler. Ama küfre maruz kalma bakımından cinsiyetler arası fark vardır. En çok LGBTİ bireyler, sonra kadınlar, sonra yaşlılar ve çocuklar küfrün hedefi olurlar. Burada da egemenlik kurma ve bunu şiddet yoluyla gerçekleştirme ilişkisi ortaya çıkar. Küfür güçlüden güçsüze yöneldiğinde şiddet olarak alımlanır, güçsüzden güçlüye doğru edilen küfür ise savunma, kendini korumayı amaçlar.
Nefret söylemi olarak küfür
Türkiye’ de özellikle dinci, muhafazakâr ya da AKP havuz medyasında ayrımcılık, aşağılama ve nefret söylemi olarak küfrün kullanılmasında ciddi bir artış olduğu açık. Herhangi bir günün söz konusu gruba giren gazetelerinin herhangi nüshasını bile incelediğinizde nefret söylemi olarak küfür örneklerine rastlayabilirsiniz (www.nefretsoylemi.org sitesinde bu durum düzenli olarak taranmakta ve belgelenmekte)
Medyada bu tür küfürlerin temel amacının nefret söylemi üzerinden ayrımcılığı derinleştirmek olduğu açık. Bu tarzda küfür ‘bizden olmayana ne yapsan mubah’ üzerinden serbestçe ve stratejik bir amaçla kullanılmakta. Buradaki ‘biz’ bizatihi iktidarı elinde bulunduranlar ve onlara boyun eğenlerden ibaret. Eğer onlardan değilseniz size her şey söylenebilir, en çok da küfür edilebilir. Bu küfürlerin iki stratejik hedefi var. İlkin düşmanı tanımlamak ardından da düşmanın insan haklarına sahip olmadığını ilan etmek. Eğer muhalifseniz size küfür edilebilir ve eden herhangi bir yaptırıma uğramaz. Üstelik bu düşmanlaştırma her an ‘biz’ in içindekilerin de maruz kalabilecekleri bir etiket. Yazının başında yer alan haberde küfür edilen kişi oyunu AKP’ ye vermeyeceğini açıklayana kadar ‘biz’ in içindeydi. Kendisi için zavallıca bir durum ama kendisine yönelik küfürleri o da ‘biz’ in dışındakilere savuruyor ve hatta ekmeğini de bundan kazanıyordu. Ne zaman iktidarın hoşuna gitmeyecek bir şey yaptı, hem ekmeğinden oldu hem de küfür edilebilecekler safına itiliverdi.
Daha çok dinci ve havuz ama sağcı medya da ayrımcılık temelli nefret söylemi içeren küfür etmeyi kendi ‘biz’ leri dışında gördükleri düşmanlarına kolaylıkla yöneltebilmekteler. LGBTİ bireyler için ‘homo, nonoş’ sözcüklerini bile isteye aşağılama amacıyla kullanmaktalar. Ayrıca sadece ‘sünni Müslüman ve Türk’ olmak dışındaki her din, mezhep, etnisite küfür sözcüğü olarak kodlanmakta. RT Erdoğan, ‘bana afedersin Ermeni bile dediler’ derken kendisine küfür edildiğini iddia ediyordu. Alevi, Ermeni, Kürt, Yunan sözcükleri bu medyada küfür sözcükleri olarak kullanılmakta, muhatabı aşağılamayı ve düşmanlaştırmayı amaçlamakta. Erdoğan, ‘Müslümanlar, bu ülkenin zencileriydiler’ derken bile aslında siyahiliği bir aşağılanma ve küfür olarak gördüğünü faş eder.
Bu kadar rahat küfür edilebilmesinde en önemli etken herhangi bir yaptırıma uğramak şöyle dursun tersine ‘biz’den olmayanlara küfür edilmesinin desteklenmesi ve ödüllendirilmesi. En galiz ayrımcılık ve nefret üreten küfürleri gönül rahatlığıyla yazıp söyleyenler, bir saygınlık göstergesi (!) olan ‘Cumhurbaşkanlığı uçağına davet’ le ödüllendiriliyorlar. Düşman gayriinsani bir ‘şey’ olarak kabul edildiğinden (dehumanization) küfür eden, terbiyesiz olarak görülmüyor. Düşmana edilen küfür, eşeğe eşek demek gibi doğallaştırılıyor. Oysa, kendileri ayrımcılık ya da nefret söylemi için değil de sadece protesto olarak küfre maruz kaldıklarında bir anda ortalığı velveleye veriyorlar ve küfür edeni terbiyesizlikle itham ediyorlar.
En bilinen ve çarpıcı örneğinde Osman Baydemir, kürsüden ‘has.iktir çektiğinde’ aynı medya, hatta havuz dışında kalanlar bile fırlayıp, ‘bu ne terbiyesizlik devlete, hükümete .iktir çekti’ diye yaygara koparmışlardı. Hatta küfürlü konuşmanın popülerleşip, meşrulaşmasında büyük katkısı olan ‘ekşi sözlük’ bile Osman Baydemir’ i ‘devlete küfrettiği’ için telin etmişti!
Paradoks gibi görünen bu garip tepkiler aslında küfür etme iktidar ilişkisinin çarpıcı örneği. Tabu, iktidarın düzenini inşa ederken kullandığı bir yapı. İktidar müstehcenliği ve küfrü kendi iktidarını yeniden ürettiği sürece hoş görüp, destekler ve kışkırtırken, aynı küfür kendisi ve türevlerine edildiğinde ‘tabu’ ya zarar veren yıkıcı eylem kapsamına alır. Babanın evladına, kocanın karısına, erkeğin kadına, LGBTİ bireye, erişkinin çocuğa, polisin zanlıya, hâkimin sanığa, öğretmenin öğrenciye, çavuşun ere, generalin binbaşıya küfür etmesi ve ederken cinsiyetçi, türcü ve ırkçı söylemi temel alması meşrulaştırılırken tersi her durum edepsizlik, yıkıcılık ve suç üzerinden etiketlenir.
RT Erdoğan, ‘ananı da al git’ diye küfrettiğinde ‘ama çok öfkelendirmişti o çiftçi!’ denir, Baydemir’ e ise ‘bu ne terbiyesizlik’ diye hücum edilir. iktidar kendisi ve tebasına ‘düşmana’ yönelik olarak tabuyu ihlal etme özgürlüğü tanır. Bu yolla boyun eğenin arzusunu gerçekleştirme arzusunu kendisine tabi kılar. Demem o ki, iktidar tabu üzerinden uyruklarının arzusunu önce kurar, ardından arzunun gerçekleştirilme iznini kendi tekeline alır. İktidarın gösterdiği hedefe, iktidarın izin verdiği kadar ve onun belirlediği biçimde boşaltma hakkı tanır. Böylece her tekil kişi kendisinden güçsüz olana küfür ettiğinde iktidarın iznini ve övgüsünü almış olur. Yasağı/ tabuyu ihlal etme hakkının her kullanımı iktidarı yeniden üretir.
Küfür edelim mi ya da .ikmişim iktidarını!
Zaten ediyoruz. Duygularımızı ifade ederken küfür etmeden duramıyoruz. Küfürün ‘seni salak’ olmasıyla ‘.rospu çocuğu’ ya da ‘hay .mına koyayım’ olması arasında fark, aile terbiyesi ve politik bilinçle ilgili. Yoksa duygu ifade etmek bakımından fark yok. Küfür cinsiyetçi ve türcü olmadığı; ayrımcılık ve nefret söylemi üretmediği ve aşağıdan yukarıya, ezilenden ezene doğru olduğu sürece ‘devrimci’. Tersi her durumda ise var olan iktidarı yeniden üretmekten başka bir işlev görmüyor. Gerisi aldığınız terbiye, politik bilinciniz ve yaratıcılığınıza kalmış…
İleri okuma önerileri
- Özellikle İngilizce konuşulan ülkelerde küfür etmenin tarihi üzerine çok kapsamlı ve yararlı bir okuma için: Küfür etmenin kısa tarihi. Melissa Mohr. Aylak Yayınları. 2015
- Küfür etmenin ruhsal etkilerine yönelik araştırmalar için Timothy Jay’ ın çalışmaları. Özellikle, The utility and ubiquity of taboo words. Perspectives on Psychological Science. 2009. Vol 4 Number 2. 153-161
- Medyada artan nefret söylemi ve ayrımcılık örnekleri için. nefretsoylemi.org