Yaklaşık 40 yıllık basın hayatımın son 26 yılı, Özgür Basın Geleneği’nde geçti. Burada, pek çok şeye tanık oldum. Aslında yaşadıklarımız Türkiye’deki son çeyrek yüzyılın bir özeti gibi. Ancak bulunduğumuz yerin önem ve hassasiyeti yüzünden, canımız çok acıdı. Arkadaşlarımızdan öldürülenler oldu. Hapse atılanlar da. Kimisi sürgüne gitmek zorunda kaldı. Bizi susturabilmek için binalarımızın bombalandığı da oldu, topluca gözaltına alınıp, hapse atıldığımız da…
İnsani olarak çok zorlandığımızı kabul etmek zorundayım. Sık sık kapatılan gazeteleri, yeniden yayınlamak dışarıdan belki kolay gibi görünüyor ama öyle değil. Gerçekten zorlu bir süreçtir, gazeteleri yeniden kurmak, matbaalar ve dağıtım şirketleri ile yeniden anlaşmalar yapmak. Yeni yazı işleri müdürleri bulmak ve onları bu işe -belki hapse girmeye, hatta belki ölüme- ikna etmek. Üstelik bunun karşılığında, ciddi bir maaş bile öneremiyorsunuz. Sadece yaşamlarına ait güzel ama özellikle onurlu bir anı verebiliyoruz.
Özgür Basın Geleneği’ndeki iki olayın benim için benim için dönüm noktası olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan biri, İstanbul’daki merkez binamızla birlikte iki büromuzun aynı anda bombalanmasıydı. İlk kez yılgınlığa kapılmıştım. “Tamam” demiştim, “Bu sefer başardılar!” Tüm bilgisayarlarımız, tüm makine ve diğer araçlarımız, çalıştığımız binalarla birlikte yok olmuştu. O binaları ne zorluklara tefriş ettiğimizi en iyi ben bildiğim için, bunun yeniden toparlamanın uzun bir zaman alacağı, bunu yapmayı tekrar göze alıp-alamayacağımızı bilmediğim için, yeniden başlasak bile, bir süre, belki de çok uzun bir süre gazete çıkaramayacağımızı düşünüyordum.
Özgür Ülke bombalanıyor
Özgür Ülke, 1994 yılında 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece bombalandı. Gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız hayatını kaybederken, 23 gazete çalışanı yaralandı. Kimler tarafından bombalandığı ilk günlerde de tahmin edilebiliyordu ama bombalamadan 15 gün sonra ortaya çıkan ‘Gizli’ ibareli “Bu gazeteyi bertaraf edin!” belgesi, artık her şeyi anlatmaya yetiyordu. Yaşanan olayın en dikkat çekici boyutu ise, bombalamanın faillerini devletin güvenlik güçleri değil, bombalanan gazetenin kendisinin ortaya çıkarmış olmasıydı. “Bertaraf edin” talimatının yer aldığı belgenin altında dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in imzası vardı.
Bunca yıllık özgür basın geleneği, tarihine onlarca gazete, 30’a yakın şehit, merkezin ve bürolarının bombalanmasını sığdırdı. Bayrağı bugün devralan ardılları ise, onlarca kez kapatma cezası almıştı. Özgür basın geleneğinin tarihi boyunca toplatmalar, kapatmalar, tutuklanan çalışanlar, öldürülen dağıtımcılarına rağmen yayın yapma iddiasından ve yayın politikasından hiç vazgeçmedi. Bu gelenek, yayın tarihi boyunca onlarca farklı isimle gazete çıkartmak zorunda kaldı.
1994-1995 yılları arasında yayın yapan, baskı ve sansür politikasını en ağır biçimde etkilenen gazetelerden biri de Özgür Ülke idi. 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece Özgür Ülke’nin İstanbul Kadırga’da bulunan teknik binası, Cağaloğlu’nda bulunan merkez bürosu ve Ankara bürosu aynı anda bombalı saldırıya uğradı. Gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız’ın yaşamını yitirdiği ve onlarca çalışanın yaralandığı olay ardından, gazetenin artık yayın yapamayacağı düşünülmeye başlanmıştı.
Ancak ülkemizin gördüğü en muhteşem dayanışma örneklerinden biri ortaya kondu ve değişik sosyalist dergi ve gazeteler bürolarını Özgür Ülke’ye açtı. Küçük bilgisayarlarını kapıp gelen aydınlarla, hastanede ya da gözaltında olmayan Özgür Ülke çalışanları bir araya geldi ve birkaç saat içinde ertesi gün bayilere ulaşacak şekilde gazete yapıldı. O haftaki yayınlarını iptal eden dayanışmacı sosyalist dergiler, “Özgür Ülke, kendi kendine yayın yapabilir hale gelinceye kadar bürolarının, gazeteye ait olduğunu” ilan ettiler.
4 Aralık günü sadece 4 sayfa olarak bayilere ulaşan Özgür Ülke Gazetesi, “Bu ateş sizi de yakar!” manşeti ile durumu şöyle anlatıyordu: “Devletin en yetkili ağızları tarafından hedef gösterilen ve kapatılmak için çare aranan gazetemiz, Çarşamba günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun en önemli gündem maddeleri arasında yer almıştı. Gazetemizi susturma kararının alındığı toplantıda konuşulanlar, gazetemizin ismi anılmadan basına yansımıştı. MGK’nin gazetemize ilişkin son kararının ne olduğu üç gün sonra ortaya çıktı ve Özgür Ülke bombalandı.”
Ben, o gün de her zamanki gibi çok erkenden gazeteye ulaştığımda binadan halen dumanlar yükseliyor ve itfaiyenin çalışmaları sürüyordu. Her tarafta arabalarıyla polisler vardı ve kimseyi binaya yaklaştırmıyorlardı. Binanın karşısındaki küçük parkta toplanmış meraklı insanların arasında biraz dolaştım ama tanıdık hiç kimseye rastlayamadım. “İşte bu sefer başardılar. Onca gözaltı, onca şehit ve kapatmayı aşmasını bildik ama galiba, bu kez işimiz bitik” diye düşündüm.
Hemen “HEDEF” isimli dergimize giderek, o gün matbaaya verilecek sayıyı, Özgür Ülke’nin bombalanışını verecek şekilde değiştirmeye başladım. Dergiyi matbaaya gönderdikten sonra, başka ne yapılacağıyla ilgilenebileceğimi düşünüyordum. O zaman cep telefonu falan da yok. Kimi nerede bulabileceğim bile meçhuldü. Öğleye doğru büronun telefonu çaldı. Arayan (şu anda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı olan) Gültan Kışanak’tı. “Hemen şu adrese gel, gazeteyi yapıyoruz” dedi. O gün sanki hiçbir şey düşünmedim; ama ertesi dört sayfalık gazetemizi bayiden satın aldığımda hissettiğim duyguyu ölçebilecek bir şey yoktu.
Özgür Ülke gazetesine yapılan bombalı saldırının ardından Özgür Ülke’ye destek yağdı. Gazetenin bombalamada kullanılamaz hale gelen binasının önü günlerce Özgür Ülke dostlarının akınına uğradı. Gazete günlerce sosyalist dergilere ait olan üç-dört ayrı büroda çıkarıldı. Söz konusu sosyalist dergilerin çalışanlarının yanı sıra her gün dayanışma çalışması için bürolara gelenler oldu. Ben gece yarısı dost bir derginin bürosuna gidiyor ve sabahlara kadar çalışıp, dünya sayfalarını hazırlıyordum.
Özgür Ülke’ye yönelik saldırıya karşı aydınlar da büyük tepki gösterip, dayanışma gösterdiler. Aydınlar bombaya karşı tepkilerini Özgür Ülke’nin köşelerine yazdıkları yazılarla dile getirmekle yetinmeyerek, aralarında yazar Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Latife Tekin, Murathan Mungan ve Lale Mansur’un bulunduğu kalabalık bir grupla İstiklal Caddesi’nde “Ülke’ne Sahip Çık’ manşetli gazetenin satışı yaptılar. Aydınların gazete satışı da, polis tarafından “Özgür Ülke’nin satışı yasak” denilerek engellenmeye çalışıldı.
Gazetenin bombalanmasından üç gün önce MGK toplantısında “bölücü yayınların susturulması” denilerek, hedef gösterilen Özgür Ülke, bombalanmanın üzerinden 15 gün geçmeden dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in imzasının bulunduğu ‘Gizli’ ibareli belgeyi yayınladı. Belge doğrudan Özgür Ülke Gazetesi’nin ismi verilerek “Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan basın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla Adalet Bakanlığı’nca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen hukuken etkili bir şey yapılamamasının nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemlerin alınmasına” denilerek, emir yayınlanmıştı.
Belge, bombalanmadan üç gün önce kaleme alınmıştı. Dönemin Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna, “bertaraf edin” emrini doğal emir olarak karşılarken, bombalama olayı için, “Türkiye’yi zor durumda bırakmak için kendi kendilerini bombaladıklarını düşünüyoruz” diyecek kadar şaşırmıştı…
2011’de Dejavu
Aralık ayı birçok insan için güzel bir ay olmalı. Özellikle Hıristiyan dünya, Noel öncesinde yılı sonlandıran zirve toplantılarının haberlerini okur. Sonra da neredeyse bir haftaya yayılan tatile başlar. Önce 24 Aralık’ta Hz. İsa’nın doğumu kutlanır. Sonra da 31 Aralık gecesi, yeni yıl karşılanır. 1 Ocak, yeni yılın ilk günü de tatildir.
Özgür Basın, bir aralık ayında bombalandı. Bir başka aralık ayında en büyük gözaltı ve tutuklamaları yaşadı. Üstelik o gün, İnsan Hakları Günü idi. Yine bir aralık ayıydı. Günlerden 20 Aralık 2011. Her zamanki gibi, gidebildiğim en erken saatte Dicle Haber Ajansı’nın Ankara bürosundaki odama gidiyorum. Büronun bulunduğu binanın önünde bir olağanüstülük var. Oysa o saatte hemen hemen kimse olmazdı oralarda.
Durumu fark ettim. Binanın önünden öylece yürüyüp gidebilirdim. Yaptığımız gazetecilik faaliyeti, sadece meşru değil aynı zamanda yasal olduğu için hiç ikircikli davranmadım ve doğruca polis olduğunu fark ettiğim kişilerin üzerine yürüdüm. “Ha, demek geldiniz. Gelin kapıyı açayım da, aramayı başlatın” dedim. Çok şaşırdılar. Ne oluyor, falan aralarında konuştuktan sonra, sonradan komiser olduğunu öğreneceğim kişi geldi. O’na da, “gelin aramayı başlatalım” dedim. Komiser adımı sordu ve kimliğime baktı.
Sonra birlikte büroya çıktık. Kapı açıktı. Komiser, mahallenin muhtarı ve ihtiyar heyetinden biriyle geldiklerini ve kapıyı çilingirle açtıklarını söyledikten sonra taktıkları yeni kilidin anahtarını bana verdi. Diğer odalara sadece biri var mı diye, bakıp kapılarını kapattıklarını ve sadece aramayı başlattıkları salona girdikleri bilgisini son derece saygılı bir şekilde verdi. Ben de, “bize haber verseydiniz, gelip kapıyı açardık” dedim. “Dahası aramaya avukatlarımızın eşlik etmesi gerekir” diye uyardım.
Daha sonra büroya gelen Çağdaş Hukukçular Derneği-ÇHD üyesi avukat arkadaşların eşliğinde arama yapıldı. 10 saati bulan aramada, bürodan pek çok kitap, gazeteci arkadaşlarımın haber notları ve bürodaki bilgisayarların hard-diskleri, fotoğraf makineleri götürüldü. Yani büronun kapısına mühür vurulmamıştı ama büro fiilen işleyemez hale gelmişti. Polisler gittikten sonra, bizleri günlerce yalnız bırakmayan dayanışmacı kişi ve kurumların yardımları sayesinde büromuzu birkaç gün içinde yeniden işler hale getirdik.
Bürodaki arama sürerken, telefonlarımız çalmaya başladı. Arama yapılan bürolar, durumu bize iletiyordu. Biz de onlara, “burada da arama yapılıyor” diyorduk. Böylece, 20 Aralık 2011 Salı günü, sabahın erken saatlerinde 7-8 ilde eş zamanlı olarak başlatılan operasyonda, gazeteci arkadaşlarımızın evleri ve Özgür Gündem’in İstanbul’daki merkez bürosu, Dicle Haber Ajansı’nın tüm büroları, Fırat Dağıtım’ın İstanbul’daki merkezi, Demokratik Modernite dergisinin İstanbul’daki bürosu basıldı ve aramalar yapıldı. Yazılı olan hemen hemen her şey gözden geçirildi. Bilgisayarların kopyası alındı.
Gözaltına almayı düşündükleri gazeteci arkadaşlarımızın evleri basıldı ve oralarda aramalar yapıldı. Gözaltına alınacaklar listesinde olmayan gazeteciler ise arama yapılan bürolarımıza alınmadı. Nitekim gazetemiz Özgür Gündem’in yayını aksamasın diye çıkardığımız 4 sayfalık gazeteyi, Atılım gazetesinin bürosunda yaptık. Atılım ve Evrensel’in bu konudaki dayanışması çok anlamlı ve tarihsel önemdeydi. 3 Aralık 1994 günü yaşadıklarımızı, 20 Aralık 2011’de yeniden yaşıyorduk. Tam 17 yıl öncesinde imha, bombayla yapıldı ve çok kabaydı. Bu sefer bomba kullanılmadı ama gazeteyi fiilen çıkaramaz hale getirilmiştik. Ama 17 yıl önceki gibi, şimdi de 4 sayfa olarak da olsa bayilerdeki yerimizi almayı başarmıştık…
Nasıl başlamıştık
15 Haziran 1988 günü Toplumsal Diriliş ile yola çıkan Özgür Basın Geleneği, bugüne kadar günlük, haftalık ve aylık olmak üzere 50’den fazla gazete çıkardı. Kısa sürede ‘imha edilen’ Toplumsal Diriliş’i saymazsak, Özgür Basın Geleneği’nin ilk adımı sayılan haftalık Halk Gerçeği gazetesi, altı ayrı siyasi çevrenin ortak yayın organı olarak yayınlandı.
22 Nisan 1990’da yayına başlayan ve dokuzuncu sayıda kapatılan Halk Gerçeği’nin fiili yayın yönetmeni Hüseyin Aykol idi. O dönemde yoğunlaşmaya başlayan çatışma haberlerinin anlatıldığı Metin Çiyayi’nin “Masalcı Dede” imzasıyla “Sonsuzluk Ülkesinden Masallar” çok ilgi gördü. Gazetenin kapatılması üzerine tutuklanan Yazı İşleri Müdürü İsmail Safter, bir süre hapis yattı. Ardından yayına başlayan Yeni Halk Gerçeği ise sadece üç sayı yayınlandıktan sonra, gazetenin yönetimince kapatıldı.
Ortak yayın projesi tutmayınca, bu kez yola Yeni Ülke ile tek başına koyulma kararı alındı. İlk sayısının yayınlandığı 20 Ekim 1990 haftasında, Diyarbakır bürosunun İslami Cihat örgütü tarafından bombalandığı haftalık gazetenin kurucu Genel Yayın Yönetmeni Günay Aslan, gazetenin 16. sayısından itibaren yerini Hüseyin Aykol’a bıraktı. Gazeteyi çıkaran şirketin ortakları, İsmet Ateş, Zübeyir Aydar, Yusuf Serhat Bucak ve Hüseyin Aykol’du.
Şirket ortaklığından İsmet Ateş ayrılınca yerine Ferda Çetin getirildi. Yayınlanan 110 sayısından 40’a yakın sayısı toplatılan gazetenin ülke ve Avrupa’daki toplam tirajı 50 bine kadar yükseldi. Özellikle ilk sayılarda, kimi haber ve yazıların bir kısmı, matbaanın isteği üzerine sansürlenerek yayınlanabildi. Gazetenin Şükrü Gülmüş’ün yönetiminde çıkarıldığı 3 Ekim-15 Aralık 1992 döneminde tirajı 20-30 binden 1500’lere kadar düştüğü için kapatılmak zorunda kalındı.
Günlük gazeteye geçiliyor
Haftalık Yeni Ülke ihtiyaçlara yanıt veremez hale gelince günlük gazete çıkarma kararı alındı ve Özgür Gündem’in alt yapısı hazırlanmaya başlandı. 30 Mayıs 1992 günü yayına başlayan günlük gazetenin kurucu Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Kahraman idi; ancak gazetenin yayını başlamadan ayrıldı. Gazetenin ilk Genel Yayın Yönetmeni Ragıp Duran oldu; ancak o da ilk iki haftanın sonunda istifa edince, yerine Yayın Kurulu oluşturuldu. Haluk Gerger, A. Başer Kafaoğlu, Taner Kutlay, Yavuz Şimşek, Hasan Bildirici ve Veli Özdemir’den oluşan Yayın Kurulu’nda yer alan Haluk Gerger ve ardından Hasan Bildirici fiili yayın yönetmenliği yaptı. Bildirici, bu görevinden 15 Ağustos 1992 sonrasında ayrılmak zorunda kaldı.
Ekim 1992’de Yayın Kurulu’na giren Ramazan Ülek daha sonra Genel Yönetmen oldu. 14 Aralık’ta Genel Yönetmenliği Ramazan Ülek’ten devralan Şükrü Gülmüş, yöneticilik yaptığı son 31 günde gazetenin kapatılması yönünde çabaladı. Özgür Gündem’in yayınlanan toplam 580 sayısının (her iki Özgür Gündem kastediliyor) 486’sı hakkında dava açıldı. Üç kez 30 gün, 15 kez 15 gün, iki kez 10 gün olmak üzere toplam 20 davada kapatma kararı çıktı. Gazeteciler ve editörlerin toplam 147 yıl hapis cezası ve 21 milyar lira para cezasına çarptırıldı. İmtiyaz Sahibi Yaşar Kaya’ya da 35 milyar lira para cezası verildi.
Kürtçe gazete yayında
30 Mayıs 1992’de Özgür Gündem’i yayınlayacak olan Ülkem Basın Yayın, önce Kürtçe gazete çıkarma kararı aldı. Kürtçe haftalık Welat gazetesi 22 Şubat 1992 günü yayına başladı. 115 sayı yayınlanan, hakkında açılan onlarca dava ve verilen cezalar nedeniyle haftalık Welat gazetesinin kapatılmasından sonra “Welatê Me” gazetesi yayına başladı. 1996 yılına kadar 46 sayı çıkarılan “Welatê Me” gazetesinin kapatılmasıyla “Azadiya Welat” gazetesi yayın hayatına başladı. Kürt basın yayın alanında en uzun soluklu gazete unvanına sahip olan “Azadiya Welat” gazetesi 15 Ağustos 2006’da günlük yayına geçti.
Özgür Gündem geri dönüyor
Yönetim kararıyla kapatılan Özgür Gündem gazetesi 26 Nisan 1993 günü Gurbetelli Ersöz’ün genel yayın yönetmenliğinde yeniden yayına başladı. Gazete 10 Aralık 1993 tarihinde, Dünya İnsan Hakları Günü’nde yüzlerce polis tarafından basıldı ve çalışanları gözaltına alındı. Gazete çalışanlarının büyük bölümü bir gün sonra serbest bırakılırken, Gurbetelli Ersöz ve 17 gazete çalışanı gözaltında tutuldu. Gazeteciler, 13 gün süren gözaltı süresince açlık grevi yaptılar.
Yoğun işkenceyle geçen gözaltından sonra, 23 Aralık 1993 günü İstanbul 5 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne çıkarılan gazetecilerden Gurbetelli Ersöz ve müessese müdürü Ali Rıza Halis, “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne konuldular. Gurbetelli Ersöz’ün, yargılama sonucunda 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yaklaşık 6 ay tutuklu kalan Ersöz, 16 Haziran 1994 tarihinde serbest bırakıldı.
Bombalar ve sansür altında…
Özgür Gündem yönetiminin fiilen dağıtılması üzerine, Özgür Ülke 28 Nisan 1994’te yayına başladı. Gazetenin üç bürosu 3 Aralık 1994 günü aynı anda bombalandı. Ersin Yıldız yaşamını yitirirken 21 çalışanı da yaralandı. Bombalama emrinin dönemin Başbakanı Tansu Çiller tarafından verildiği belgeleriyle ortaya çıktı. Bombalamaya rağmen gazete yayınına ara vermeden devam etti.
Gazetenin toplam 247 sayından 220 sayısı hakkında toplatma kararı verildi. Açılan davalar nedeniyle gazetenin 7 yazı işleri müdürü tutuklandı. Özgür Ülke, 2 Şubat 1995 günü daha bir yılını dolduramadan İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Özgür Gündem’in devamı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.
Bunun üzerine, 13 Nisan 1995 günü Yeni Politika yayına başladı. Gazete daha ilk sayısında sansürle karşılaştı. Başka gazetelerden alıp yayımladığı haberler bile sansüre uğradı. Dört ay yayımlanabildi. Bu sürede birçok muhabiri gözaltına alındı, tutuklandı. 16 Ağustos 1995 günü Özgür Ülke’nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.
O tarihe kadarki 126 sayısından 117’si sansürlendi. Gazetede yer alan 121 makale, 316 haber, 20 röportaj, 1 karikatür, 1 rapor, 2 biyografi, 1 anı, 13 okur mektubu ve 13 ilana sansür uygulandı. Hem Özgür Ülke hem de Yeni Politika’nın yazı işleri müdürleri sürekli tutuklandığı için diğer siyasi örgütler, yazı işleri müdürü verme konusunda muazzam bir dayanışma sergilediler.
Soluklanma ve yeniden devam
Yeniden ve daha geniş katılımlı bir günlük gazetenin örgütlenmesi yapılırken, -kadroların gazetecilik refleksleri tembelleşmesin diye- haftalık bir gazete çıkarılmasına karar verildi. Haftalık Özgür Yaşam, 7 Ekim 1995 günü yayına başladı. Dergi boyutundaki haftalık gazete 16 sayı yayımlandı. Demokrasi gazetesi çıktıktan bir süre sonra yayın hayatına kendisi son verdi.
12 Aralık 1996 günü yayına başlayan günlük Demokrasi gazetesi, birçok çevreye açık, geniş katılımlı bir yayındı. Ancak yine de gazetenin dağıtımı engellendi. Mahkeme kararıyla kapatıldığı 3 Mayıs 1997’ye dek gazetede yer alan haber ve yorumların yanı sıra, okur mektupları ve ilanlara bile davalar açıldı.
Demokrasi’nin ardından 7 Temmuz 1997’de Ülkede Gündem yayına başladı. Gazete yayın yaptığı süre içinde 57 muhabir ile 40 dağıtıcısı tehdit edildi, gözaltına alındı ve işkence gördü. Gazetenin dağıtımı engellendi ve sansürlendi. 26 Eylül 1997 tarihinden itibaren Olağanüstü Hal Bölgesi’ne girişi yasaklandı. Batman bürosu 21 Haziran gecesi bombalandı. DGM’lerde toplam 278 dava açıldı. 302 gün kapatma kararı verildi. 125 haber, 63 köşe yazısı, 9 fotoğraf ve 14 ilan sansürlendi. Gazete 23 Ekim 1998 tarihinde İstanbul DGM tarafından kapatıldı.
Beş ay kadar gazetesiz kalan Özgür Basın Geleneği, 18 Nisan 1999’dan itibaren Özgür Bakış gazetesini çıkarmaya başladı. Gazetenin yazı İşleri Müdürü Hasan Deniz hakkında 4 Haziran 1999’da tutuklama kararı verildi. OHAL bölgesinde dağıtımı yasaklandı. Gazetenin 125 sayısı hakkında toplatma kararı verildi. Açılan davaların 6’sı beraatla sonuçlandırılırken 101’i hakkında mahkûmiyet kararı verildi. 371 gün yayımlanmasına karşın 390 gün kapatma cezası verildi. Gazete İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürlerine toplam 606 milyar 827 milyon 916 lira para cezası verildi.
Yeni dönem, yeni gazete anlayışı
Çatışmasızlık dönemine girilirken, yeni dönemin gazetesinin de en geniş çevreleri kapsaması amaçlandı. Hemen hemen her çevreden katılımın sağlandığı “2000’de Yeni Gündem” gazetesi 27 Mayıs 2000’de yayına başladı. Tamamen profesyonel bir anlayışla yönetilen bu gazeteye devletin tahammülsüzlüğü devam etti.
Gazete çıkar çıkmaz, OHAL Bölgesi’nde dağıtım ve satışı yasaklandı. Gazetede yayımlanan haber ve yorumlarla ilgili açılan 65 dava sonucu ağır hapis ve para cezaları ile iki yıla yakın süreyle yayın durdurma ve 15 ayrı toplatma kararı verildi. 10 ay yayımlanan gazete, yönetim kararıyla 31 Mart 2001’de yayınına -özellikle ekonomik sorunlar yüzünden- son verdi.
Yeni bir günlük gazete çıkarmak için girilen güç toplama döneminde haftalık bir gazete yayınlama kararı alındı ve böylece Yedinci Gündem gazetesi 23 Nisan 2001’de yayına başladı. 60 sayı yayımlanabilen haftalık gazetenin OHAL’e girişi yasaklandı. Hakkında 15 günlük kapatma cezası verilen gazetenin sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürüne toplam 6 milyar liranın üzerinde para cezası verildi. Gazete aleyhine 30’un üzerinde dava açıldı.
Özgür Gündem’lere geri dönüş
Dönemin konjonktürüne uygun olarak Özgür Basın Geleneği, “Özgür Gündem”li isimlere geri döndü. Bu yüzden Yeniden Özgür Gündem gazetesi 2 Eylül 2003’te yayına başladı. Gazete, 545 günlük yayın döneminde dört gün süreyle kapatıldı; yazı işleri müdürüne 25 ay hapis ve imtiyaz sahibine de 478 milyar lira para cezası verildi. Gazeteye toplam 315 dava açıldı.
Ülkede Özgür Gündem ise 1 Mart 2004’te yayına başladı. Gazete hakkında açılan 600’ün üzerindeki davadan 102’si mahkûmiyetle sonuçlandı. Gazetenin 17 sayısı hakkında toplatma kararı verildi. İki kez -4 Ağustos 2006 ve 16 Kasım 2006’da- 15 günlük yayın durdurma cezası verildi. Yazı İşleri Müdürü Hasan Bayar, yaklaşık 16 yıl hapis ve yaklaşık 345 bin YTL para cezasına çarptırıldı.
Ülkede Özgür Gündem’in kapatılmak zorunda kalındığı gün, Günlük Toplumsal Demokrasi gazetesi 16 Kasım 2006’da yayınına başladı ve yayını yaklaşık iki ay sürdü. Gazete yayınına 5 Ocak 2007’de kendisi son verdi. Sorumlu yazı işleri müdürü hakkında 100’den fazla soruşturma ve yaklaşık 60 dava açıldı. Gazetenin 20 sayısı hakkında yasaklama-toplatma kararı verildi.
Günlük Kürtçe gazete başlıyor
Daha önce haftalık olarak yayınlanan Azadiya Welat, 15 Ağustos 2006’dan bu yana -sık sık kapatma cezalarına maruz kalsa da- günlük olarak yayın yapıyor. Bu gazete, önce 23 Mart 2007’de 20 gün, 7 Ekim 2008’de 30 gün, 27 Kasım 2008, 11 Nisan 2009’da 30 gün ve 27 Mart 2010’da 30 gün yayın durdurma cezası aldı.
Genel yayın yönetmeni, yazı işleri müdürleri ve imtiyaz sahipleri hakkında Diyarbakır’da yüz yılı geçen cezalar istendi ve verildi. Hamdullah Yılmaz, Vedat Kurşun, Ozan Kılınç haklarında verilen cezalar yüzünden uzun süre hapiste kaldılar. Son genel yayın yönetmenlerinden Tayip Temel ve M. Emin Yıldırım halen cezaevindedir.
Özgür basın hedef gösteriliyor
Genelkurmay Başkanı’nın isim vererek hedef göstermesi üzerine, Özgür Basın Geleneği’nin gazetelerine sürekli kapatma kararı verilmeye başlandı. Bunlardan ilk nasibini alan Gündem gazetesi oldu. 17 Ocak 2007’de yayına başlayan gazetenin yayını 6 kez durduruldu. Gündem gazetesine 6 Mart 2007’de 30 gün, 9 Nisan 2007’de 15 gün, 12 Temmuz 2007’de 15 gün, 8 Eylül 2007’de 30 gün, 9 Ekim 2007’de 30 gün, 14 Kasım 2007’de 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Gazetenin internet sitesine de 23 Ekim 2007’de yayın durdurma cezası geldi. Gazete, 16 Aralık 2007’de yayınlanan -protesto amaçlı- özel sayıyla kapandı.
Aynı akıbeti 19 Mart 2007’de yayına başlayan Güncel gazetesi de bekliyordu. Gazetenin yayını -30, 12 ve 30 gün olarak- üç kez durduruldu. Güncel gazetesi ilk kez 30 Mart 2007 günü, ardından 22 Temmuz seçimleri öncesinde 17 Temmuz 2007 günü ve son olarak yeniden yayınlandığı 17 Ekim günü yayını tamamen durdurma cezası aldı. Dağıtım şirketi de, gazeteyi artık dağıtmayacağını açıkladı.
“Yaşamda Gündem” asla yaşayamaz!
Yaşamda Gündem gazetesi 9 Mart 2007’de yayına başladı. Ancak dört gün yayınlanabilen gazete -daha önce 6 Mart 2007’de 30 günlük kapatma cezası verilen Gündem gazetesinin devamı olduğu iddiasıyla- süresiz kapatıldı. Gazetenin ilk sayısı, 8 Mart’ın onuruna kadınlar tarafından çıkarılmıştı.
Gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü, imtiyaz sahibi, adres ve telefonlarının “Gündem” gazetesiyle benzer olduğu, bu gazetenin kapanmasına etki yapan “Öcalan zehirleniyor” başlıklı yazının aynı içerik ve renklerle çıktığı ifade edilen yazıda, “Yaşamda Gündem” gazetesi logosunun ise “uzaktan bakıldığında Gündem olarak okunduğu” kaydedilerek gazetenin ileride yayımlanacak nüshalarına da el konulması istendi.
Dayanışmaya da hoşgörü yok
Sosyalist Demokrasi Partisi’nin dergilerini yayımlayan “Erginbay Yayıncılık”ın İmtiyaz Sahibi ve Yazı işleri Müdürü Hüseyin Bektaş’ın Gerçek Demokrasi, Yaşamda Demokrasi ve Toplumsal Demokrasi gazeteleri de kapatma davalarından nasibini aldı. Gerçek Demokrasi gazetesi, önce 17 Ekim 2007’de ve sonra da yeniden yayına başladığı 17 Kasım 2007’den 4 gün sonra yani 21 Kasım 2007’de 30’ar günlük yayın durdurma cezası aldı. Yaşamda Demokrasi gazetesinin yayını üç kez durduruldu.
Yaşamda Demokrasi gazetesinin 15-21 Aralık 2007 tarihli ilk sayısı 15 Aralık 2007’de 30 gün, 17-24 Şubat 2008 tarihli sayısı 17 Şubat 2007’de 30 gün ve 24-30 Mart 2008 tarihli sayısı 4 Nisan 2008’de 30 yayın durdurma cezası aldı. Haftalık Toplumsal Demokrasi gazetesinin yayını da iki kez durduruldu. Toplumsal Demokrasi önce 5-11 Ocak 2008 tarihli üçüncü sayısı için 30 gün ve 25 Şubat-2 Mart 2008 tarihli dördüncü ve son sayısı için 5 Şubat 2008’de 30 gün yayın durdurma cezası aldı.
Haftalıklara da tahammülsüzlük
Ali Turgay’ın İmtiyaz Sahipliği ve Yazı işleri Müdürlüğü’nde yayınlanan YedinciGün, Haftaya Bakış, Öteki Bakış, Yeni Bakış gazeteleri kapatma cezalarına maruz kaldı. YedinciGün gazetesi 5 Kasım 2007’de yayına başladı. Haftalık gazetenin yayını yedi kez durduruldu. Gazetenin 12-16 Kasım 2007 tarihli ikinci sayısına 15 gün, 27 Kasım-3 Aralık 2007 tarihli sayısına 30 gün, 12-18 Ocak 2008 tarihli sayısına 30 gün, 3-9 Mart 2008 tarihli sayısına 30 gün, 7-13 Nisan 2008 tarihli sayısına 7 Nisan 2008’de 30 gün, 12-18 Mayıs 2008 tarihli sayısına 13 Mayıs 2008’de 30 gün ve 7-13 Ekim 2008 tarihli sayısına 8 Ekim 2008’de 30 gün yayın durdurma cezası verildi.
1 Aralık 2007’de yayına başlayan haftalık Haftaya Bakış gazetenin yayını üç kez durduruldu. Haftaya Bakış gazetesinin 8-14 Aralık 2007 tarihli ikinci sayısına 8 Aralık 2007’de 30 gün, 19 Ocak 2008’de yeniden yayına başlayan gazetenin 2-6 Şubat tarihli beşinci sayısına 2 Şubat 2008’de 30 gün ve 17-23 Mart 2008 tarihli sayısına 18 Mart 2008’de 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Haftalık Öteki Bakış gazetesinin 31 Mart-6 Nisan 2008 tarihli ilk sayısına 4 Nisan 2008’de 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Bu gazete sadece bir sayı yayınlandı. 14 Nisan 2008’de yayına başlayan haftalık Yeni Bakış gazetesinin 5-11 Mayıs 2008 tarihli dördüncü sayısına 8 Mayıs 2008’de 30 günlük yayın durdurma cezası verildi.
Günlük gazete arayışları
Günlük “Alternatif” gazetesi 19 Mayıs 2008’de yayına başladı ama onu da yine kapatma cezaları bekliyordu. Gazetenin yayını üç kez durduruldu. Alternatif gazetesi önce 25 Mayıs 2008’de 30 gün, sonra 20 Eylül 2008’de 30 gün ve son olarak 20 Ekim 2008’de 30 gün yayını durdurma cezası aldı. Bu kez 28 Mayıs 2008’de yayına başlayan günlük “Gelecek” gazetesinin yayını iki kez durduruldu. Gazete önce 30 Haziran 2008’de 30 gün ve sonra da 27 Eylül 2008’de 30 gün yayını durdurma cezası aldı. Gazete toplam olarak üç ay kadar yayın yapabildi.
Özgür Ülke ismiyle 30 Eylül 2008’de yayına başlayan günlük gazeteye tahammülsüzlük had safhadaydı. Gazetenin hem çıkış sayısı olan 30 Eylül 2008 için, hem de 1 Ekim 2008 tarihli ikinci sayısına 30’ar günlük yayın durdurma cezası verildi. Aynı şekilde 3 Ekim günü yayına başlayan Gerçek gazetesi de yayın hayatına başladığı gün, 30 günlük yayın durdurma cezası aldı. Alternatif, Gelecek, Özgür Ülke, Gerçek’ten sonra Cevat Düşün’ün imtiyaz sahipliği ve yazı işleri müdürlüğü’nde yayınlanan haftalık Yeni Mezopotamya gazetesi de yayınlandığı gün olan 22 Ekim 2008’de 30 günlük kapatma cezası aldı.
Haftalık Ülkeye Bakış gazetesinin 18-24 Ekim 2008 tarihli ilk sayısına da 30 gün yayın durdurma cezası verilirken; Erdal Ölmez’in imtiyaz sahipliği ve yazı işleri müdürlüğü’nde yayınlanan haftalık gazeteler Politika, Analiz, Ayrıntı ve Özgür Yorum gazeteleri de kapatma cezalarından nasibini aldı. 27 Ekim 2008’de yayına başlayan haftalık Politika gazetesinin 1-7 Kasım 2008 tarihli ikinci sayısına 4 Kasım 2008’de 30 gün, 13 Aralık 2008’de 30 gün ve 14-20 Şubat 2009 tarihli sayısına 30 gün yayın durdurma cezası verildi.
8 Kasım 2008’de yayına başlayan haftalık Analiz gazetesinin, 22-28 Kasım 2008 tarihli sayısına 23 Kasım 2008’de 30 gün, 28 Aralık 2008’de 15 gün ve 28 Şubat-6 Mart tarihli sayısına 28 Şubat 2009’da 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Haftalık Ayrıntı gazetesinin 29 Kasım-5 Aralık 2008 tarihli ilk sayısına aynı hafta içinde ve 24-30 Ocak tarihli beşinci sayısına 26 Ocak 2009’da 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Gazetenin 28 Mart – 3 Nisan 2009 tarihli 7. sayısına da 30 gün yayın durdurma cezası verilince, gazetenin yayına son verildi. Haftalık Özgür Yorum gazetesinin 20-26 Aralık tarihli ilk sayısına da, 21 Aralık 2008’de 30 gün yayın durdurma cezası verildi.
Günlük’ten Özgür Gündem’e…
Özgür Basın Geleneği, son dönemde 19 Ocak 2009 günü yayına başlayan Günlük isimli günlük ve değişik isimler taşıyan haftalık gazetelerle yola devam ediyor. Günlük gazetesinin İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Ziya Çiçekci; Genel Yayın Yönetmenleri ise Filiz Koçali, Ayhan Bilgen idi. Günlük gazetesinde, Veysi Sarısözen hakkında iki davadan ve Yazı işleri Müdürü Ziya Çiçekci hakkında ise pek çok davadan mahkumiyet kararı verildi.
Özgür Gündem ismine geri dönme talepleri üzerine Günlük gazetesi 3 Nisan 2011 günü yayınına son verdi ve 4 Nisan 2011 günü Özgür Gündem gazetesi yayına başladı. Özgür Gündem’in eş genel yayın yönetmenleri Hüseyin Aykol ve Eren Keskin oldu. KCK davası gerekçesiyle gazetenin birçok editör ve yazarı Aralık 2011’de tutuklandı ve iki yıldan fazla cezaevinde kaldı. Tutuksuz devam etmekte olan dava ise henüz sonuçlanmadı.