SAYI 42 (KIŞ 2022)

 

2022 yılının sonuna geldik. Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılına girerken üzerinde durduğumuz eşiği hangi yönde aşacağımıza dair yol ayrımının ufukta iyice belirginleştiği bir zamanı da idrak ediyoruz. Merkezin sürekli olarak sağa kaydığı; radikal sağ bir iktidarın karşısında merkezini sağın oluşturduğu bir muhalefet ittifakının şekillendiği düzenin kıyısında sosyalistler kümeleniyor. Bölüşüm ilişkilerinde emekçiler aleyhine görülmemiş denli artan uçurum, toplumsal taleplerin siyasallaşmasına karşı sürekli diri tutulan zaptetme aygıtlarıyla uygulanan zor, siyasal İslamcıların yurttaşlık alanını erkeklere tahsis ettiği alanlarda iktidar tarafından kollanan kadın ve çocuk düşmanı tarikat-cemaat yapılanmalarının norm haline gelme çabası… Yol ayrımı ufukta belirgin hale geldikçe “düşmanına” göz açtırmayan bir rejim.

Cumhuriyetin yüzüncü yılında Türkiye bir seçime gidecek. 2022 yılının sonunda çıkarılan sansür yasası, potansiyel cumhurbaşkanı adaylarından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ceza verilerek siyaset yasağının Demokles’in kılıcı gibi tepesinde sallandırılması, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, örgütlenme özgürlüğünün OHAL’i devam ettiren araçlarla kullanılmaz hale getirilmesi seçime giderken henüz gördüklerimiz. Türkiye toplumu 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 arasında yaşanan süreci unutmuş değil, bununla birlikte Türkiye’de rejim, hem dünyadaki benzerlerinden hem de kendi deneyiminden öğreniyor. Seçime giderken siyasal alanın devletin bütün imkânlarını kullanabilen rejimce elinden geldiği kadar daraltılacağını tahmin etmek zor değil. Kuralları iktidarca belirlenen ve ancak ihtiyacı durumda iktidar tarafından değiştirilen bir seçim ile siyasal alanı sınırlandırmak, elbette rejimin temel hedefi olacak. Karşısında geniş uzlaşma arayışını sağa meyletmekte gören muhalefetin bu sınırları nereye kadar zorlayacağını bilmiyoruz.

Ayrıntı Dergi’nin bu sayısı siyasal temsili merkezine alıyor. Hem bir sonraki sayıda odağa alacağımız “otoriter rejimlere seçimler yoluyla son verilebilir mi?” sorununa bir temel oluşturmak hem de siyasal alanın sınırlarını seçimlerin ötesine taşımak amacıyla. Sayının gündem kısmı, sansür yasasını tarihsel bir bakış açısıyla ele alan ve güncel anlamını tarif eden Ceren Sözeri’nin yazısıyla açılıyor. Ardından Latin Amerika’dan yayılan umuda ilişkin iki yazıyla devam ediyor. Esra Akgemci, Latin Amerika’ya yayılan sol dalgaya ilişkin umudunu, gerçekçi bir tedirginlikle ele alıyor; potansiyellere dikkat çektiği kadar sınırlılıkları da vurguluyor. Olavo Passos De Souza, umut tazeleyen Brezilya seçimlerinin ertesi günü yazdığı yazıda, Türkiye açısından çok önemli olan seçim sürecinin yürütülmesine ilişkin diktatörün yaptıklarından bahsediyor. Yazıyı Erdem Türközü çevirdi. Tabii, bizden farklı olarak kurumlar nedeniyle yapamadıkları da var ki ne kadar önemli olduğunu sonuç bize gösterdi. Gündem kısmının son yazısı Sara Baherirad’a ait. Baherirad, Mahsa Âmini’nin öldürülmesinden sonra kadınların molla rejimine karşı direnişini feminist eylemin İran’daki güncelliği içinde ele alıyor.

Temsil ve seçimler dosyasına, temsil kavramına ilişkin kapsamlı çalışmalar yapan Hannah Pitkin’in temsil ve demokrasi arasındaki ilişkiyi belirleme çabasındaki yazısıyla başlıyoruz. Çeviri Abdülhalim Karaosmanoğlu’na ait. Ardından Murat Sevinç’in Türkiye’de yurttaşın seçimlere azalmayan ilgisinin tarihsel, siyasal ve sosyolojik nedenlerini ele aldığı yazıyı okuyacaksınız. Dosyanın bir sonraki yazısında Zafer Yılmaz, AKP döneminde seçimlerin plebisiter araçlara çevrilmesinin nedenlerini ve politik anlamını ele alıyor.

Yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki zaten sınırlı olan ilişkinin kayyum rejimi ile neredeyse bütünüyle ortadan kaldırıldığı bir süreçte Zülfiye Yılmaz, merkezi yönetimdeki temsil kurgusunun yerelde paralel biçimde oluşturulduğunu, dolayısıyla yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki bağın zaten kopartılmış olduğunu ortaya koyuyor. Tabii yerellik ve demokrasi arasındaki bağı kuracak olanaklara kapı aralayarak. İlker Gökhan Şen, savaş dönemlerinde yapılan referandumların niteliğine ilişkin notuyla dosyaya katkıda bulundu. Cenk Saraçoğlu ile yaptığımız söyleşide muhalefetin seçim odaklı stratejisi kapsamında kuramadığı bağları sorduk. Ayrıntı Dergi’nin önümüzdeki 42. ve 43. sayılarında yeni bir bölüm ile karşılaşacaksınız: “Bir Yol Kavşağında Türkiyeli Entelektüeller”. Seçimi de kapsayan bir yol ayrımına varacak Türkiye’de Kerim Can Kara ve Ulaş Bager Aldemir tarafından Türkiyeli entelektüellerle yapılan söyleşilerden oluşan bu bölüm i. Hükümet değişikliği temel sorunlarımıza çare olacak mı? ii. İlki olmayacağına göre Türkiye’deki demokrat/ilerici kitlelerin rolü, sorumluluğu ve etkisi ne olacak? Sorularını merkeze alıyor. Bu sayıda, Nilgün Toker, Fatmagül Berktay ve Şükrü Argın ile yapılan söyleşiler var. Eleştiri bölümünün ilk yazısını 25 Ekim 2022’de yitirdiğimiz Mike Davis’in anısına Deniz Gürsoy kaleme aldı. İkinci metin Ulaş Bager Aldemir ve Ekin Keleş’in Martin Jay ile yaptığı söyleşi. Jay’in Diyalektik İmgelem’ini ve izini sürdüklerinin özet bir serüvenini okuyacaksınız. Son yazı, Onur Taşdemir’e ait. Tuğba Çelik Korat’ın Yolda Ansızın’ını ele alıyor.

İyi okumalar…■