Zülfiye Yılmaz İle Söyleşi: “Temsili Demokrasi Kurumları Yukarıda Nasılsa Aşağıda da Buna Yönelik Bir Kurgu Arzular”

Dinçer Demirkent: Yerel yönetimlerin temsili demokrasilerde tuttuğu yer bakımdan nasıl bir işlevleri var? Demokrasinin kökeni bakımından, yerellerde halkın politikaya doğrudan katılımı bağlamında ele aldığımızda yerel yönetim ve demokrasi – temsili demokrasi ilişkisini nasıl değerlendiririz?

Zülfiye Yılmaz: Yerel yönetimlere dair ya da ulus devletin içerisinde yerel yönetimlerin konumunun ne olacağına dair tartışma esasında devletin tarihine kadar gidebilecek nitelikte. Yetkilerin merkezileştirilmesi, feodal parçalı hukukun bütünleştirilmesi arzusu ve nihayet egemenliğin tekliğinin sağlanması hedefi, baştan itibaren buraya da nüfuz ediyor. Sonraki aşamada ise, özellikle temsili demokrasi- doğrudan demokrasi tartışmalarında merkez-merkezaltı birimlerin ilişkisi yeniden gündeme geliyor. Halk egemenliğinin aracısız ifadesine odaklanan doğrudan demokrasiciler, mesela Rousseau gibi, bu türden kurumlara ara kurum olarak bakıyorlar. Dolayısıyla da halkın egemenliğini tam olarak tesis edilmesine engel gözüyle gördüklerinden bu tür aracı kurumlara çok sıcak yaklaşmıyorlar. Fakat zaman içerisinde nüfusun artması ve egemenlik alanlarının genişlemesi ile birlikte hakim model haline gelen temsili demokrasilerde, aynı tartışma devam ediyor. Yerel yönetimlerin rolüne dair tartışmada tarihsel bir süreklilik olduğunu söylemek mümkün. Tartışmanın boyutları değişiyor yalnızca.