Hukukta Dönüşüm, Hukukla Dönüşüm

Türkiye’de yaşanan köklü politik ve toplumsal dönüşümleri kavrayabilmek için hukuki düzenlemelerini ve yargı kararlarını es geçmememiz gerekiyor. Anayasa değişiklikleri, siyasi davalar, temel kanunlardaki değişiklikler ve yüksek yargı organlarındaki düzenlemeler son 15 yıl boyunca Türkiye’deki siyasetin şekillenmesinde ve toplumun dönüşümünde önemli roller oynadı. AKP, iktidar dönemi boyunca, politik ve toplumsal alanda karşısına çıkan engelleri hukukileştirerek/kriminalleştirerek aşmayı temel bir yönetim stratejisi olarak kullandı.

İktidar tarafından politik ve toplumsal bir müdahale aracı olarak kullanılan hukuk ve yargı düzeninin kendisi de pek çok iktidar müdahalesiyle yüz yüze kaldı. Mahkemelerin yapısından yargıçların eğitimlerine, savcıların yetkilerinden adliyelerin işleyişine kadar her alan, iktidarın siyasal ihtiyaçlarına en uygun biçimde yapılandırıldı.

Ayrıntı Dergi’nin bu sayısında, toplumsal ve siyasal hayatımızdaki yeri ve ağırlığı giderek artan hukuk alanında yaşanan bu dönüşümü inceliyoruz. Dinçer Demirkent’in editörlüğünü üstlendiği dosyamızda, Türkiye’de hukukun dönüşümünü kurumsal, politik ve pratik boyutlarıyla ele aldık. Dosyamızın hazırlanmasında büyük katkısı ve emeği olan Ceren Akçabay’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Dosyamızın ilk yazısında Ceren Akçabay, siyasi iktidar ile yargı arasındaki tarihsel ilişkiden hareketle yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı mitini sorgulayarak, hukuk kuralı ile devlet çıkarı arasındaki çatışmaya ve yargıçların bu çatışmadaki tavrına dikkat çekiyor. Akçabay’ın altını çizdiği yargıç ve savcıların tayin edici bir konumu, köklü bir hukuk devleti geleneğinin bulunmadığı ülkemizde çok daha belirleyici hale gelebiliyor. Türkiye’deki yargıçlık ve savcılık pratiğine ilişkin somut durumu anlamak için bu alanda önemli deneyime sahip Ayşe Sarısu Pehlivan, İlhan Cihaner, Muzaffer Şakar ve Mustafa Karadağ ile yaptığımız soruşturma, konuya ilişkin dikkat çekici bilgiler içeriyor. Yargılama sürecinin eşit bir tarafı olması gereken savunmayı hedef alan baskılar ve “Çoklu Baro” yasasına karşı verilen mücadele sürecine ilişkin ise İzmir Barosu Yönetim Kurulu’ndan Deman Güler ile söyleştik. Ayşegül Kars Kaynar, Türkiye’deki yargı-iktidar ilişkilerini mercek aldığı yazısında, yakın dönemdeki yargı müdahalelerinin sonuçları ışığında, 12 Eylül Darbesi Davası’nı inceliyor.

Dosyamızın bir sonraki bölümü son yıllarda tamamıyla bir cezalandırma pratiğine dönüşen hukuksal süreçlere odaklanıyor. Hülya Dinçer yazısında özellikle devletle bağlantılı suçlarda artık olağan hale gelen “cezasızlık” kavramını ele alıyor. Mahsuni Karaman ise müvekkili HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargı sürecinde yüz yüze geldiği hukuksuzlukları ve usulsüzlükleri sıralıyor. Bu bölümün bir diğer yazısında ise, Öznur Sevdiren, literatürde “henüz suç ortaya çıkmadan, suç öncesi alanda hukuksal değerin ihlali tehlikesi nedeniyle cezalandırma” anlamında kullanılan “düşman ceza hukuku” kavramı aracılığıyla “teröre karşı mücadele” pratiklerini tartışıyor.

Türkiye’de hukukun dönüşümünün en önemli ayaklarından birisini ise anayasada yapılan değişiklikler oluşturuyor. Serdar Tekin, yakın zamanda dilimize çevrilen, Ernst Fraenkel’ın 1941 tarihli klasik eseri İkili Devlet kitabında kavramsallaştırdığı Fraenkel’ın “tedbir devleti” ve “norm devleti” yapıları aracılığıyla faşizm, diktatörlük, tek adam rejimi gibi popüler tartışmaları ele alıyor. Berke Özenç ise Türkiye’deki başat anayasa düşünürlerinin fikirleri ekseninde, ülkemizin anayasal dönüşümümü ve bu dönüşüme güç veren dinamikleri inceliyor. Bu tartışmaya bir diğer katkıyı ise Mert Duygun’un 1876’dan günümüze kadar süren ülkemizdeki anayasal evrimi ele aldığı yazısında bulabilirsiniz.

Dosyamızın don bölümünde ise ülkemizdeki hukuksal dönüşüme ilişkin önemli veriler sunan gündemdeki bazı konulara ilişkin değerlendirmeler yer alıyor. Bu kısımda ilk olarak Huriye Karabacak, kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki en önemli belgelerden biri olan ve 2011 yılında ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi üzerine yürütülen tartışmalar ekseninde, bu alanda yaşanan gerilemeye dikkat çekiyor. Gündemde olan bir diğer konu olan “dijital suçlar ve sosyal medya yasakları”nı ise Irmak Erdoğan “masumiyet karinesi, savunma hakkı, silahlarının eşitliği” gibi savunma ilkeleri ekseninde tartışıyor. Dosyamızın son yazısında ise editörümüz Dinçer Demirkent, “Hukuk” ve “Adalet” arasındaki ilişki ve çelişkilerden hareketle içinden geçtiğimiz dönüşüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Hem ülkemizde hem de dünyada politik gündemin oldukça hareketli olduğu bir yaz döneminden geçiyoruz. Ülkemiz açısından bu dönemin en dikkat çeken gelişmelerinden birisi Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi kararı oldu. Ülkemizdeki siyasal islam hareketinin en önemli ülkülerinden biri olan bu konuyu da içerecek biçimde, Deniz Parlak ile yaptığımız söyleşide, Türkiye’de laiklik sürecinin Osmanlının son dönemlerinden günümüze kadar olan gelişimi, camilerin bu süreçle ilişkisi, laiklik, post-sekülerizm tartışmalarını ele aldık.

Politika dünya bölümünde ise Amerika’da yaygınlaşan ve tüm dünyada etkisini gösteren “Black Lives Matter” (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketi üzerine iki çok kapsamlı değerlendirmeye yer veriyoruz. Murat Altun, Sinan Erensü, Barış Kasım İne, Yağmur Karakaya, Elif Kalaycıoğlu ve Cihan Yılmaz’ın ortak yazısında Minneapolis’te gelişen protestolar ve ABD’deki ırkçılık sorunu tartışılıyor. Zeynep Gönen ise ABD’deki polis şiddetinin boyutlarını ve bunun yarattığı toplumsal sonuçlarını değerlendiriyor.

Politika-Teori bölümünde küresel salgın döneminde, salgın sonrası dünyaya dair Marksistler arasında yürütülen tartışmalara ilişkin Özen B. Demir’in rezervlerine yer veriyoruz.

Eleştiri bölümünün ilk yazısında, Sevinç Doğan, İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Kanarya Mahallesinin kültürel, sosyal ve ekonomik ilişkilerine ışık tutuyor. Gözde Yılmaz ve Çağdaş Çıldır ise İzmir’in tarihsel mekanları ve yapıları üzerinden “politika ve mekân” ilişkisini ele alıyor. Dergimizin son yazısında Fadime Uslu, edebiyat eleştirmeni James Wood’un kitapları üzerinden ölüm-teoloji-sanat örüntüsüne değiniyor.

Bir sonraki sayımızda Türkiye’nin dönüşümü üçlememizin son parçası olarak “Devletin Dönüşümü” meselesine eğileceğiz. Eleştiri ve katkılarınızı esirmeyin. İyi okumalar…